Urumçi politikası
Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi
Hükumetin Urumçi politikası hiç etkili ve inandırıcı olmamıştır. Ne Çin mallarının boykot edilmesi ve ne de Birleşmiş Milletler'de yapılması düşünülen bazı girişimlerin istenilen sonuçları pek de vermeyeceği bilindiği halde, olayların şiddetine göre, gündelik hamasi beyanlardan geçilmiyor.
Çin'in yaptığı baskı ve mezalimdir. Çin bu uygulamayı öteden beri etnik unsurlar üzerinde fazlasiyle denediği gibi, doğrudan Çin asılları da ayırmamıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok; 1989'daki Tiananmen olayları halen bütün tazeliği ile hafızalardadır. Savunmasız insanlar üzerine sürülen tankların dehşeti o tarihlerde dünyayı ayağa kaldırmıştı.
Çin bu neviden olaylar üzerine gösterilen tepkilere de alışkındır. Unutulmamalıdır ki, ekonomisi büyüyor diye Çin bugünden yarına demokratik bir ülke olup çıkmamıştır.
Bu koşullarda düşünülebilecek ilk şey, bölgedeki Uygurlar'a nasıl ve ne şekilde yardımcı olanacağıdır. Çin ile diyalog yol ve kanallarının açık tutulması birincil mülahaza olmalıdır. Ancak bu sayede, hem görüşlerimizi aktarmak ve hem de zor durumda olanlara maddi ve insani yardım elini uzatmak mümkün olabilir. Bu sonuncu konuda şimdiye kadar bir şeyler yapılabildiğine dair elde pek bilgi mevcut değildir. Telefonu açıp Çin'e nasihat vermek, ayrıca Birleşmiş Milletler'e başvurulacağını ihsas etmek, Güvenlik Konseyi Daimi üyesi ve veto hakkına sahip, ayrıca aynı statüdeki Rusya'nın desteğini haiz Çin'i etkileyecek şeyler değildir.
Aslında Urumçi'ye yaklaşım, ana hatlariyle hükumetin belirgin bir Orta Asya politikası olmasına bağlıdır. Böyle bir politika öteden beri izlenebilmiş olsaydı, Türkiye'nin Orta Asya'da bağımsızlıklarını elde etmiş tüm ülkeler meyanında, Çin'in Sincan Uygur Bölgesi'nde de tarihle, kültürle ve ekonomiyle yoğrulmuş muhkem bir yeri olurdu. Bu sayede Türkiye olaylar üzerine sesini daha gür çıkarabilir, cılız birtakım önlemlere itibar etmezdi.
Bu konuda örnek bir uygulamayı Kazakistan'da görüyoruz. Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev için dış politikanın dayandığı sütünlardan biri ve başlıcası, ülkedeki Uygurlar'ı, gelişen ekonomik hayat içinde iyi ve hoş tutmak ve fakat komşu Çin'i kuşkulandıracak hiç bir faaliyete izin vermemektir. Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in bütün çabası eski başkent Almatı ile Urumçi arasındaki demiryolunu işler hale getirmek ve Urumçi üzerinden Çin'in içlerine ve gelişmiş sahil kentlerine ulaşmak, böylece petrolüne Okyanus'ta yeni kapılar açmaktır. Aslında Kazakistan sürdürdüğü bu politika ile Çin üzerinde, dolaylı olarak, daha da etkin olabilmektedir.
Urumçi'de şiddet ve kıyıma maruz kalan Uygurlar'a mutlaka yardımcı olmalıyız. Bunun için de Çin ile tüm köprüleri atmadan, öncelikle oralara maddi ve insani olarak ulaşabilmenin yollarını araştırmalıyız.
DATE:21-07-091041-1043-80
Urumçi politikası
Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi
Hükumetin Urumçi politikası hiç etkili ve inandırıcı olmamıştır. Ne Çin mallarının boykot edilmesi ve ne de Birleşmiş Milletler'de yapılması düşünülen bazı girişimlerin istenilen sonuçları pek de vermeyeceği bilindiği halde, olayların şiddetine göre, gündelik hamasi beyanlardan geçilmiyor.
Çin'in yaptığı baskı ve mezalimdir. Çin bu uygulamayı öteden beri etnik unsurlar üzerinde fazlasiyle denediği gibi, doğrudan Çin asılları da ayırmamıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok; 1989'daki Tiananmen olayları halen bütün tazeliği ile hafızalardadır. Savunmasız insanlar üzerine sürülen tankların dehşeti o tarihlerde dünyayı ayağa kaldırmıştı.
Çin bu neviden olaylar üzerine gösterilen tepkilere de alışkındır. Unutulmamalıdır ki, ekonomisi büyüyor diye Çin bugünden yarına demokratik bir ülke olup çıkmamıştır.
Bu koşullarda düşünülebilecek ilk şey, bölgedeki Uygurlar'a nasıl ve ne şekilde yardımcı olanacağıdır. Çin ile diyalog yol ve kanallarının açık tutulması birincil mülahaza olmalıdır. Ancak bu sayede, hem görüşlerimizi aktarmak ve hem de zor durumda olanlara maddi ve insani yardım elini uzatmak mümkün olabilir. Bu sonuncu konuda şimdiye kadar bir şeyler yapılabildiğine dair elde pek bilgi mevcut değildir. Telefonu açıp Çin'e nasihat vermek, ayrıca Birleşmiş Milletler'e başvurulacağını ihsas etmek, Güvenlik Konseyi Daimi üyesi ve veto hakkına sahip, ayrıca aynı statüdeki Rusya'nın desteğini haiz Çin'i etkileyecek şeyler değildir.
Aslında Urumçi'ye yaklaşım, ana hatlariyle hükumetin belirgin bir Orta Asya politikası olmasına bağlıdır. Böyle bir politika öteden beri izlenebilmiş olsaydı, Türkiye'nin Orta Asya'da bağımsızlıklarını elde etmiş tüm ülkeler meyanında, Çin'in Sincan Uygur Bölgesi'nde de tarihle, kültürle ve ekonomiyle yoğrulmuş muhkem bir yeri olurdu. Bu sayede Türkiye olaylar üzerine sesini daha gür çıkarabilir, cılız birtakım önlemlere itibar etmezdi.
Bu konuda örnek bir uygulamayı Kazakistan'da görüyoruz. Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev için dış politikanın dayandığı sütünlardan biri ve başlıcası, ülkedeki Uygurlar'ı, gelişen ekonomik hayat içinde iyi ve hoş tutmak ve fakat komşu Çin'i kuşkulandıracak hiç bir faaliyete izin vermemektir. Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in bütün çabası eski başkent Almatı ile Urumçi arasındaki demiryolunu işler hale getirmek ve Urumçi üzerinden Çin'in içlerine ve gelişmiş sahil kentlerine ulaşmak, böylece petrolüne Okyanus'ta yeni kapılar açmaktır. Aslında Kazakistan sürdürdüğü bu politika ile Çin üzerinde, dolaylı olarak, daha da etkin olabilmektedir.
Urumçi'de şiddet ve kıyıma maruz kalan Uygurlar'a mutlaka yardımcı olmalıyız. Bunun için de Çin ile tüm köprüleri atmadan, öncelikle oralara maddi ve insani olarak ulaşabilmenin yollarını araştırmalıyız.