Uzun vadeli deflasyon dinamikleri mi devreye giriyor?
Alper KOÇ / Yatırım Finansman Menkul Değerler
Haziran ayı boyunca ABD'den gelen veriler, son dört çeyrektir devam eden ekonomik toparlanmanın yavaşlamaya başladığını teyit etti. Konut sektörünün canlanmasına yönelik teşviklerin bitmesiyle gerek ikinci el, gerekse yeni konut stoğunda tekrar artış başladı. Bunun yanında son tarım dışı istihdam verilerinin de beklenenden zayıf gelmesi; ekonomik toparlanmanın yavaşlamanın yanında gerilemeye başladığını işaret ediyor. Nitekim Fed Haziran toplantılarında daha ihtiyatlı bir duruş sergiledi ve Haziran tutanaklarında konut başlangıçlarının depresif seviyelerde kaldığına vurgu yaptı. Tutanaklarda, finansal piyasaların eskisinden daha az iktisadi büyümeyi desteklediğini belirten Fed'in endişeli duruşu, ABD'de faiz artırım beklentilerinin 2011 ortalarına kadar ertelenmesine yol açtı. Tüm bu gelişmelerle birlikte güvenli liman arayışına giren para tekrar ABD tahvillerine yöneldi ve 10 yıllık tahvilleri Temmuz başı itibariyle %2.90 seviyesini gördü.
Haziran ayında yaşanan bu gelişmeler gösterdi ki; bugüne kadar sağlanan yüzmilyarlarca dolar büyüklüğündeki parasal teşviklere rağmen, küresel büyümeye ve istihdama yönelik sıkıntılar giderilebilmiş değil. Üstelik ülkeler bazında bütçe açıkları ve borçuluk oranları tarihte görülmemiş ölçüde artmışken! Küresel krize küresel çapta işbirliğiyle çözüm bulunamayacağı, son yapılan G-20 toplantılarında dünya kamuoyuna farklı bir görüntü çizilmeye çalışılsa da, gerçekte bir uzlaşma sağlanamamasıyla ortaya çıkmış oldu. Bu kriz gerçekten de yüzyılın krizidir ve 1929 Buhranı'nda yaşanan gelişmelerden gereken dersleri çıkardığını düşünen ABD otoritelerinin, parasal genişleme politikalarını sonuna kadar zorlayacakları anlaşılıyor. ABD'de durum böyleyken Avrupa Birliği içerisinde ağırlığı olan ülkelerde otoritelerin genel görüşü, son yaşanan gelişmelere rağmen, ABD'deki görüşün aksine, uzun süreli durgunluk potansiyeline rağmen mali sıkılaştırma önlemlerinin devreye sokulması yönünde. Küresel çapta rekabet koşulları ve gelir dağılımı dengesi açısından gelecekle ilgili devam eden belirsizlikler, krize çözüm bulma noktasında gelişmiş ülkeler arasında görüş ayrılıklarını arttırıyor.
Uzun süredir bilhassa ABD ve Avrupa hisse senetleri piyasalarında, 2010 ve 2011 yılına ait belirsizliklerin gözardı edilerek pozitif beklentilerin fiyatlanması sayesinde devam eden yükselişlerin, uzun vadeli büyük resimde geri alış dalgaları olduğunu vurgulamaktayız. Bu tezimizde hala bir değişikliğe gitmedik. Nitekim 2009 Mart Ayı'ndan beri sürmekte olan toparlanmalar, gelişmiş piyasalarda 2009 diplerinden itibaren ortalamalarda ancak % 62 geri alış seviyeleri civarına kadar sürebildi. ABD'de süregelen iyileşmelerin, bugüne kadar sağlanan teşviklere rağmen istenen düzeye gelememesi, durgunluğun devlet desteği sürmeden aşılamayacağının anlaşılması, uzun zamandır vurguladığımız " devam eden durgunluğun ve belirsizliklerin, gelecekle ilgili enflasyonist beklentilerin yerine uzun vadeli deflasyon dinamiklerinin devreye girme potansiyeline işaret ettiği" görüşümüz, son dönemde gelen verilerle ve Fed'in yayınlamış olduğu Haziran ayı tutanaklarındaki ifadeleriyle de desteklenmeye başladı.
Reel kesimde durum böyleyken emtia, hisse senedi ve para piyasalarının görünümlerine baktığımızda, bu piyasalarda son dönemde yaşanan bir takım gelişmelerin, küresel finans piyasaları katılımcıları içerisinde bir grubun gelişmiş ülkelere yönelik uzun vadeli küresel deflasyonist fiyatlama davranışı içerisine girmiş olabileceklerinin ilk sinyallerini verdiğini görüyoruz. 2001 yılında 250 dolar diplerinden itibaren yükseliş trendi içerisinde olan Ons Altın, 2009 Aralık ayında 1226 dolar seviyelerini gördükten sonra kısa vadeli bir düzeltme yaşadı. Ardından tekrar yukarı yönlü hareketlenerek Mayıs ve Haziran ayında 1250 dolar fiyat seviyeleri civarına kadar yükseldikten sonra, son günlerde gelen sert satışla tekrar 1210 lu seviyelere geri döndü. Altında yaşanan tüm bu hareketlerle birlikte büyük resim, uzun vadeli tepe oluşumuna yönelik sinyaller üretiyor. Ekonomik canlanma ve hisse senetleri piyasalarının gidişatı açısından öncü gösterge özelliği gösteren Bakır fiyatlarında da Nisan ayından itibaren geri çekilme yaşanıyor. Amerikan Türü Petrol ( NYMEX) fiyatları, Mayıs başında gördüğü 87 DOLAR seviyelerinden sonra son kez Haziran sonunda 80 dolar seviyelerine yaklaşıp ardından sert satış yedi. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum; Altın ve Petrol fiyatlarında Mayıs başından beri, Bakır fiyatlarında Nisan başından beri tepe oluşum sinyalleri geliyor. Bu piyasalarda görünümler bu şekildeyken ABD ve Avrupa'da hisse senetleri de aynı anda düşüş yaşıyor. Ve tüm bunlarla birlikte Haziran başından itibaren Dolar da küresel piyasalarda değer kaybediyor. Euro/ dolar paritesinde son günlerde yaşanan yukarı yönlü tepkiye rağmen hisse senetleri piyasaları aynı ölçekte tepki veremiyor ve hisse senetleriyle Euro/ DOLAR paritesi arasındaki korelasyon zayıflamaya başlıyor.
Peki reel ekonomide geleceğe yönelik belirsizlik ve kırılganlığın artmaya başlamasından sonra Finans Piyasalarında da son dönemde yaşanan bu hareketler bize ne anlatmak istiyor? Yüzyıllardan beri kağıt paraya karşı güvenli liman olarak kullanılan ve enflasyon beklentilerini en iyi fiyatlayan enstrümanlardan biri olan Altın neden yeni zirvelere gidemiyor ve hisse senetleriyle aynı paralelde hareket etmeye başladı? Altın ve Petrol fiyatları düşüş yaşarken neden dolar da aynı anda düşüş yaşamaya başladı? DOLAR düşerken neden EURO/ dolar paritesi yeteri kadar yukarı yönlü tepki veremiyor?
Tüm bunlar olurken neden ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde son dönemde sert düşüş yaşandı? Euro'nun son günlerde yükselmesinden dolayı mı? Eğer ABD tahvilleri güvenli liman olarak görüldüğü için bu piyasaya akın olduysa, neye karşın güvenli liman özelliği içeriyor? Hisse senetleri piyaslarında yakında yaşanacak büyük bir satış dalgasına karşı mı? Faizlerde uzun süre artış yaşanmayacak olmasına karşın mı?
Faizlerde uzun süreli artış yaşanmayacaksa tüm yukarıda saydıklarımızla birlikte gidişat, ekonomik iyileşmenin devam ettiğini değil uzun vadeli deflasyon dinamiklerinin devreye girmeye başladığını gösteriyor demektir.