Vergi aflarından nasıl yararlanılır?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Nazmi KARYAĞDI / Gelir İdaresi E. Daire Bşk. E. Baş Hesap Uzmanı

Lütfi Bey küçük ölçekli bir aile işletmesinin sahibi. Girişimci bir kişiliğe sahip olan Lütfi Bey sermayenin sadece İstanbul’da değil Anadolu’nun her köşesinde yaygınlaşması, yatırımın ve istihdamın artması için çaba sarf eden kişilerden biri. Lütfi Bey bu özelliklerinin yanı sıra bugüne kadar kendisinin, ailesinin ve çocuklarının boğazından haram lokma geçirmemiş olduğuyla da her zaman gurur duyduğunu ifade eden bir vatandaşımız.

Yetmiş küsur yaşındaki Lütfi Bey’in övünerek anlattığı diğer bir konu da ticarete başladığı ilk günden bugüne kadar ne kadar gelir elde ettiyse bunu gelir vergisi beyannamesinde beyan ettiği ve her kuruş vergisini de ödediğidir. Belki hiçbir zaman vergi rekortmeni olamadı. Ancak kazancını eksiksiz beyan edip vergisini de ödemesi hatta eskiden kağıt ortamında beyanname verildiği yıllarda vergi dairesine yılın ilk beyannamesini veren kişi olması da onun bize anlattığı övünç kaynakları arasında yer almaktadır. Ancak kafasında takılan husus devletin zaman zaman “vergi affı” diye çok önemli vurgu yaparak dile getirdiği bu konunun kendisini ilgilendirip ilgilendirmediğidir. Bu nedenle şu soruyu soruyor: “Ne yapalım da vergi affı denilen bu çok önemli konu bizi de kıyısından köşesinden ilgilendirsin?”

Cevap açık: “Maalesef Lütfi Bey, hiçbir şey. Sen bu müessesede hiç yer alamazsın. Çünkü af, suç olan bir fiilin suç görülmeyip affedilmesi, devletin alması gerektiği verginin, cezanın, faizin tamamının ya da bir kısmının silinmesidir. Suç işlemediğine göre, ödemen gereken vergilerde, cezalarda, faizlerde borçlu durumda olmadığına göre affedilecek bir şeyin yok.”

“Peki Nazmi Bey, hiç suç işlemediğime, vergilerimi zamanında eksiksiz ödediğime göre benim için de bir lütuf yok mudur?” Eminim yasa koyucular vergi affı kanunu çıkardıkları zaman, bu kuruma ihtiyaç duymayanları içten içe takdir ediyorlardır. Tıpkı benim gibi –belki eski Maliyeci olmam sebebiyle- vergi ödevlerini titizlikle yerine getirenleri değerler üstü bir yerlerde konumlandırdığım gibi. Ancak anlaşılan o ki; sözde ve özde takdir yetmiyor. Belki pek çoğu takdir edilmenin maddi yönüyle ilgilenmiyorlar. Ancak “Vergi Affı” diye üstüne üstüne basılarak dillendirilen bu konu gibi vergi ödevini, çok önemli vazife addedip yerine getirenler için de “Gönüllü Uyum Ödülleri” gündeme gelebilir.
Vergi rekortmenlerine verilen ödül gibi, ihtiyacı olmadığı için vergi affından yararlanmayanlara da gönüllü uyum ödülleri dağıtılmalı ve bu insanlar yurdumuzun diğer insanlarına tanıtılmalıdır.
Belki o zaman kendilerini vergi affından yararlananlara karşı “daha özellikli” hissedebilirler!