Vergilendirmede double irish cream

Nazmi KARYAĞDI

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Vergilendirmede double irish cream ya da Türkçe versiyonuyla çifte kavrulmuş lokum

Son günlerde hükümetlerin gündeminde yer alan konulardan biri de çok uluslu şirketlerin vergi planlamaları yoluyla daha az vergi ödemelerini önlemeye yönelik tedbirlerin alınması. 

Devletler, egemenlik güçlerinden hareketle, ülke kaynaklarından yararlanan ve ülke vatandaşlarına satış yaparak kâr elde eden şirketlerin vergilerini de aynı ülkede ödemeleri gerektiğini söylemekteler. Devletlere göre aksine bir durum, serbest ticaretin bu ülke vatandaşlarının aleyhine sonuçlanması anlamına geliyor. Şirketler cephesinde ise bu durum legal imkanlardan yararlanma olarak düşünülüyor.

"Double irish cream"

Son dönemlerde adından çokça söz ettiren "double irish cream"de bu konuda popüler bir örnek. Wikipedia'da yer alan tanımına göre irish cream (İrlandalı kreması) İrlanda viskisi, krema, kahve vb. maddelerden üretilen, başlı başına tüketilebildiği gibi diğer içeceklere ilave edilebilen ve %10-15 oranında alkol içeren bir içki.

Vergicilikte ise çoğunlukla çok uluslu ilaç firmalarının ve teknoloji şirketlerinin başvurduğu bir vergi planlama yöntemi anlamına geliyor.

Yöntem, yüksek kurumlar vergisi oranlı ABD (%35) ile düşük kurumlar vergisi oranlı İrlanda (%12,5) arasındaki mükellefiyet tanımlamasından kaynaklanıyor. Bu, İrlandalı kremasının birinci kısmını oluşturuyor.

ABD vergi sisteminde şirketin mükellefiyeti kayıtlı olduğu yere göre belirlenirken İrlanda vergi sisteminde kanuni veya iş merkezinin olduğu yere göre belirleniyor.

Buna göre aslında ABD'de faaliyet gösteren bir şirket İrlanda'da kayıtlı ise ABD'ye göre İrlanda şirketi olarak dikkate algılanmakta ancak aynı şirket İrlanda'ya göre ise örneğin Bermuda vb. gibi bir vergi cennetinde faaliyet gösteriyorsa buna göre değerlendirilmektedir. Bu da İrlandalı kremasının "double" yani çifte olması sonucunu doğurmakta.

İşte bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler double irish cream'i önlemek için tedbirler almaya başladılar.

Türkçesi

Türkçeye "double irish cream"ı nasıl çevirebiliriz diye düşündüğümüzde ilk akla gelenler; kaymaklı ekmek kadayıfı ya da çifte kavrulmuş Türk lokumu oldu.
Uluslararası vergi uygulamalarından yararlanarak kazancın Türkiye dışına aktarılmasına imkan veren işlemleri vergilendirmede "çifte kavrulmuş Türk lokumu" olarak adlandırabileceğimiz kanısındayım.

Bu aşamada ise akla gelen soru "Türkiye olarak bu konuda almış olduğumuz tedbirler var mı?" oluyor.

2006'da yapılan Kurumlar Vergisi Kanunu reformu

2006 yılında kurumlar vergisi reformu kapsamında yasalaşan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan düzenleme ile Bakanlar Kurulu'na bir yetki verilmiştir. Bakanlar Kurulu bu yetki çerçevesinde;

Kazancın elde edildiği ülke vergi sistemi, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesinden daha düşük düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlıyorsa,

Kazancın elde edildiği ülke ile Türkiye arasında bilgi değişimi yoksa,

bu ülkeyi "vergi cenneti" olarak tanımlayabilecektir.

Vergi cenneti olarak nitelenen ülkelerde yerleşik gerçek veya tüzel kişilere çeşitli adlar altında yapılacak ödemelerin, Türkiye'deki vergi matrahlarını azaltmak amacıyla kullanılmasının önüne geçmeyi amaçlayan düzenlemenin iki alanda uygulaması bulunuyor.

1- Bu ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında ilişkili kişi tanımına giren kişilerle yapılan işlem olarak değerlendirilecek ve bu yolla Türkiye'deki gelir ya da kurumlar vergisi beyanlarının aşındırılması önlenecek (KVK, Md-13/2).

2- Bu ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (Türkiye'deki tam mükellef kurumların bu ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılacaktır (KVK, Md- 30/7).

Her iki düzenlemede, Türkiye'de vergilendirilmesi gereken bir kazancın, zararlı vergi rekabeti sonucunda düşük vergili ya da vergisiz bir ülkeye aktarılarak vergi kaybına yol açılmasını önlemek için getirilmiştir.

Türk halkına aktarılması gereken kaynakların vergisiz ya da düşük vergili ülkelere (vergi cennetlerine) aktarılması ancak bu kazancın elde edilmesine ilişkin her türlü çevre kirliliği, doğal kaynak tüketimi ve diğer maliyetlerin Türkiye'ye bırakılması kabul edilebilir bir durum değildir. Nitekim kanun koyucu bu durumun önüne geçmek için, yerinde bir yaklaşımla, yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nda bu düzenlemeleri getirmiştir. 

"Vergi cennetleri"nin belirlenmesi

Bugün itibariyle, 2006 yılında yasalaşan yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nun verdiği yetki kullanılarak vergi cennetleri henüz tanımlanmamıştır. Bakanlar Kurulu'nca vergi cenneti ülkelerin belirlenmesi sonucunda, "Double Irish Cream"in Türkçe versiyonu olan "Çifte kavrulmuş Türk lokumu" yöntemiyle yurt dışına aktarılan kaynaklar yurdumuzda kalmış olacaktır. 

Bu konularda ilginizi çekebilir