Ya 'Biz' olamazsak!
Hakan ZENGİN / Divapan Entegre Ağaç Panel San. ve Tic. AŞ
Nasıl da gelip geçti kriz dolu bitmeyen günler.
Krizle yatıyor, krizle kalkıyorduk.
Bahanelerimizin, tembelliğimizin, başarısızlığımızın, hemen hemen her şeyin yeni bir adı vardı artık: KRİZ.
Krizi gösterip neler yapmadık ki?
Yalnızca yeni doğan bebekleri değil, bizleri hayata getiren anne ve babalarımızı da bırakmaya başladık cami avlularına, ıssız park köşelerine..
Yalnızca onları mı? Her şeyimiz olan umutlarımızı, hayallerimizi, inançlarımızı, dostluk duygularımızı, sevme, şefkat, hoşgörü, nezaket, görebilme, duyabilme ve hissedebilme yeteneklerimizi de bıraktık.
Bir de "Biz" olabilme hayalimizi..
Nasıl da yalnızlaştık fark etmeden. Çığ gibi büyüyen yalnızlığımıza inat LCD televizyonlar alıp gömülüp gittik her şeyi daha da keskinleştiren ve uçlaştıran onlarca dizilere. Yukarıdakilere özenip Aşağıdakileri yerdik…
Ne de güzel tuz biber oldu bu diziler, en zengininden en fakir evlere kadar amansızca büyüyen kavgalarımıza, geçimsizliklerimize, umutsuzluklarımıza…
Gitgide büyüyerek çoğalan yaralarımızı nasıl da kaşıdı politikacılarımız, habercilerimiz..
Yalnızlaşmak adına, bencilleşmek adına, aldatma ve aldatılma adına nice teknolojiler ürettik. Ve nice değişik isimler koyduğumuz boy boy web siteleri kurduk, şarkılar ürettik, kitaplar yazdık..
Bir de ruhsal bir bedenimiz vardı.. imar edeceğimiz gönül bahçelerinde beslenmesi gereken.. sürekli aç bıraktığımız..
Amansız açlığını en olmaz ve tamiri mümkün olmayan yanlışlarla gidermeye çalıştığımız…
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi gitgide daha da yalnızlaşan bencil yaşamlarımızı tüm acılarıyla kavgalarıyla birlikte kopyalayıp yapıştırdık çocuklarımıza.. günahsız, masum, geleceğimiz olan çocuklarımıza.
Ve sonunda başardık; her şeyin tadını kaçırmayı..
ve bu dünyanın en güzel ülkesinde en güzel halkı olarak bu kadar yalnızlaşan ve mutsuzlaşan insan olabilmeyi.
"Biz" olamamayı…
Oysaki insan içindi her şey. Dostluk içindi. Sevgi içindi. Mutluluk içindi.
Aynı kaderi paylaşıyorduk hepimiz..Uzun yol arkadaşıydık birbirimizle şu üç günlük dünyada.. Biliyorduk ve anlıyorduk hiç kimse dayanamazdı toprağın çağrısına.. Hiçbir şeyin bize ait olmadığını, canın bile tende emanet olduğunu…
Soruyorduk ve cevabını da biliyorduk..
Neler sığdırılabilir ki bir insan ömrüne? Kaç otomobil? Kaç ev?
Ya da bir deniz kenarında gün batarken kaç akşam yemeği?
Kaç kere sarılabilirsin en sevdiğin insana doya doya?
Kaç bayram gidebilirsin sevdiklerinin yanına?
Kaç kere yardım edebilirsin hiçbir şeyi olmayan çaresiz insanlara?
Kaç kişi çıkar karşına senin sen olduğunu anlama fırsatı sunan?
Seni sen yapan.. bir yol bulduğun uzaklaştığın kendine…
Ve kaç kriz, kaç felaket çıkar karşımıza? bizi biz yapacak?
Ve Daha neyi bekliyoruz ki?
Ya "Biz" olacağız ya da "Hiç" olacağız…