”Yargılanmaktan endişe duymam”

Cumhurbaşkanı Gül, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkında vermiş olduğu kararın zamanlamasıyla ilgili olarak yorum yapmaktan kaçındı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkındaki takipsizlik kararını kaldırmasıyla ilgili olarak, "Hukuki prosedür neticelendiğinde, eğer bazılarının iddia ettiği gibi bir durum ortaya çıkarsa, bu konuda yargılanmaktan şahsım adına benim hiçbir şüphem, tereddütüm yoktur" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Slovenya Cumhurbaşkanı Danilo Türk ile Çankaya Köşkü'nde düzenlediği ortak basın toplantısında, gazetecilerin Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakkında verilen takipsizlik kararını kaldırması ve kararın zamanlamasını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, şunları söyledi:

"Zamanlamayla ilgili bir şey söyleyemem. Zamanlamayla ilgili herhangi bir şey söylersem polemik olur. Yalnız şunu hatırlatmak isterim; 10 yıl önce o zamanki Refah Partisi'nin 10'un üzerinde genel başkan yardımcısı vardı. Ben de dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısıydım ve mali konularla, para işleriyle hiçbir yetkisi ve sorumluluğu olmayan bir kişiydim ama bu konu daha sonra mahkemelere taşındı. Mahkemeler neticede partinin genel sekreteri dahil olmak üzere bütün genel başkan yardımcıları ve genel muhasibini bu işlerden sorumsuz buldu. Yani beraat ettiler.

Ben protokol listesinde bile en sonda gelen kişiydim ve hiçbir şekilde para işleriyle ilgisiz bir kişiydim ama milletvekili olduğum için herhangi bir şekilde benimle ilgili yargılama söz konusu olmadı. Hatırlarsanız, ben, bakanken, Başbakan Yardımcısı iken, Dışişleri Bakanı iken bile bu konu Meclis komisyonlarına geldiğinde bizzat gidip 'dokunulmazlığımı kaldırabilirsiniz, kaldırın' teklifinde bulunmuş bir kişiyim. Ama o günkü şartlarda dokunulmazlığa farklı bakıldığı için bu gerçekleşmedi.

Yalnız buna ilaveten şunu da hatırlatmak isterim ki dokunulmazlık, milletvekili dokunulmazlığı hukuk davalarında geçerli değildir. Dolayısıyla hukuk davası, o zaman diğer genel başkan yardımcılarıyla birlikte benim için de açıldı hatta mal varlığıma tedbir getirildi. Dolayısıyla bu dava yapıldı ve neticede hiçbir sorumluluğumuz olmadığı için bu dava reddedildi.

Tekrar bu konunun tekrar gündeme getirilmesiyle ilgili şunu söylemek isterim; Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye'nin en yüce makamıdır. Cumhurbaşkanı Türkiye'nin birliğini, beraberliğini ve bütün Türk milletini temsil eder. Açıkcası, tek kaygım Cumhurbaşkanlığı makamının 'dokunulmazlığı var mı, yok mu' tartışmalarıyla zedelenmesidir. Çünkü bunun yansımalarını Türkiye içinde görmezsiniz, Türkiye dışında çok daha farklı şekilde yansır. Türkiye'nin itibarıyla ilgili konulardır...

Ama şunu da söylemek isterim ki; hukuki prosedür neticelendiğinde eğer bazılarının iddia ettiği gibi bir durum ortaya çıkarsa, bu konuda yargılanmaktan şahsım adına benim hiçbir şüphem, tereddütüm yoktur. Bunu da açıkça ifade etmek isterim. Bu konuyla ilgili herhangi bir endişe duymadığımı da açıkça söylerim.

Eğer bu hukuki prosedür neticelenir ve bunun neticesinde bazılarının iddia ettiği gibi netice de ortaya çıkarsa o zaman, tekrar söylüyorum, şahsım adına herhangi bir kaygım, endişem söz konusu değildir. Bunu açıkça tüm kamuoyuyla paylaşmak isterim ve bu konuyu da burada açıkçası kesmek isterim."

"Bu tip davranışlar Avrupa değerlerine yakışmaz"

Cumhurbaşkanı Gül, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

Almanya ve Fransa'nın, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine Gül, Türkiye'nin 2005 yılında AB üyesi ülkelerin oy birliği ile alınan kararla tam üyelik müzakerelerine başladığını hatırlattı. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bugün yükselen bazı sesler, bazı devlet adamlarından çıkan sesler, AB'nin hukukuna, AB'nin müktesebatına aykırı şeylerdir. Şimdiye kadar alınan kararları, şimdiye kadar atılan imzaları adeta tanımamak, bunlar bilinçli bir şekilde değil de bunlar bir aldatma için atılmış imzalar gibi bunları karşılamaktır ki bu tip davranışlar Avrupa değerlerine yakışmaz. Atılan imzalara sadakat söz konusudur ve AB hukukuna, müktesebatına yine saygı söz konusu olması gerekir. Ayrıca, bütün devlet adamlarının neticede kamuoylarını olumsuz yönde etkilememek gibi bir sorumlulukları vardır.

Türkiye kendi üzerine düşenleri yapmakta kararlıdır. Müzakere süreci içerisinde Türkiye, iş yapacaktır, Türkiye reformlarına devam edecektir, AB de takip edecektir. Sonunda AB'nin komisyonu, 'Türkiye müzakereleri başarıyla bitirdi, Türkiye tam üyeliğe hazır' dediğinde esas soru o zaman sorulacaktır. Bazı ülkeler referanduma gitme kararı almıştır. O zaman halkları karar verecektir. Doğrusu o zaman alınacak kararları saygıyla karşılarız. Ama bugün müzakere süreci içerisinde Türkiye kendisinin transformasyonu niteliğindeki bu reformları yaparken zorluk çıkartmak, istikameti şaşırtmak, şüpheler ortaya atmak, bunu Avrupa değerlerine de yakıştıramıyorum. Bu konu tabii ki bizi üzmektedir. Ama memnuniyet verici olan bir şey şudur; bu tip sesler yükseldiğinde Avrupa'nın içerisinde çok daha güçlü karşı sesler çıkmaktadır ve bu tip söylemleri yapanlara benim demin söylediklerimi hatırlatmaktadırlar, 'Bu yaptığınız doğru değil' diye.''

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik başka bir soru üzerine de, İngiltere, İspanya gibi büyük ülkelerin AB'ye üyelik müzakerelerinde zorluklar yaşandığını belirterek, ''Önemli olan atılan imzalara sadakat göstermektir. Avrupa değerlerinin en başında bu gelmektedir'' dedi. 

Gül, siyasi konjonktürün her zaman değişebileceğini, ülkelerdeki seçimlerin, Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimlerin etkili olabileceğini, bu konuların iç politikaya alet edilebileceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, ''Biz Türkiye olarak bunları böyle görüyoruz, bunlara takılmıyoruz. Biz kendi yolumuza bakıyoruz, kendi üzerimize düşenleri yapmakla meşgulüz ama bu tip söylemleri duymaktan da Avrupa adına üzülüyoruz'' dedi.

"İtirazların geçici olduğunu düşünüyorum"

Slovenya'da seçmenlerin yüzde 68'inin kendisine oy verdiğini belirten Slovenya Cumhurbaşkanı Danilo Türk, "Bu da, bu soyadının pozitif olarak algılandığını ve toplumumuzun ne kadar açık bir toplum olduğunu gösteriyor" dedi.

"Almanya ve Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili olumsuz görüşlerinin anımsatılması ve Slovenya'nın Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili gelecekteki rolünün ne olacağının" sorulması üzerine de Türk, bu itirazların geçici olduğunu düşündüğünü, çünkü AB'nin geleceğine daha uzun vadeli bir perspektifle bakması gerektiğini bildirdi.

Türk, Türkiye'nin sadece ekonomik olarak değil, aynı zamanda stratejik konumu ve diplomatik ve siyasi rolü itibariyle de AB'ye sağlayacağı katkıların açık ve net bir şekilde görülmesi, gözardı edilmemesi gerektiğini söyledi. 

Bunu birçok AB ülkesinin gördüğünü, diğer ülkelerin de bunu daha iyi değerlendirme fırsatı bulacaklarını kaydeden Slovenya Cumhurbaşkanı, "Zaman ilerledikçe desteğin artacağına inanıyoruz. Geçmişte yapılan taahhütler var, Türkiye iyi bir şekilde ilerliyor, tabii ki problemler var. Türkiye'nin üyelik sürecinde attığı adımların gözardı edilmemesi gerekiyor. Önyargılar olacaktır, bunları aşmaya çalışacağız, giderek Türkiye'nin stratejik değerinin daha da farkına varılacağına inanıyoruz" diye konuştu.