Yatırım kuruluşları açısından sermaye piyasasında yeni dönem

M. Kubilay DAĞLI - Deniz Yatırım Genel Müdür Yardımcısı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

2012 yılının son günlerinde yürürlüğe giren 6362 sayılı yeni Sermaye Piyasası Kanunu  Türk sermaye piyasasında birçok yenilik ve değişikliği beraberinde getirdi. Söz konusu değişiklik ve yenilikler Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yayımlanan ikincil düzenlemelerle daha da ayrıntılı hale getirildi. 

Burada özellikle 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren SPK’nın III-37.1 sayılı “Yatırım Hizmetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Tebliği”nin (III-37.1 sayılı Tebliğ) sermaye piyasası araçları hakkında tavsiyelerde bulunan bankalar ve aracı kurumlar, yani Sermaye Piyasası Kanunu’ndaki ifadesi ile “yatırım kuruluşları” açısından etkilerine değinmeye çalışacağım. 

Her ne kadar yeni düzenlemeler 1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe girmiş olsa da, aslında bu ifade tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki, yeni yetki belgesi için başvurmuş ancak henüz SPK’dan izin alamamış olan yatırım kuruluşları açısından hala önceki ikincil mevzuat geçerliliğini koruyacak, yeni düzenlemeler ancak yeni yetki belgeleri alınınca uygulanacaktır.

Büyük ölçüde Avrupa Birliği düzenlemelerinin etkilerinin yer aldığı ve aracı kurumların gelişmiş piyasalardaki örneklerinde olduğu gibi yatırım bankacılığı vizyonu çerçevesinde gelişimini hedefleyen yeni Sermaye Piyasası Kanunu’ndaki en dikkat çeken noktalardan birisi, sermaye piyasası aracının kapsamının genişlemiş olmasıdır. Artık tezgah üstü türev araçlar da dahil tüm türev araçlar sermaye piyasası aracı tanımı içine, doğal olarak yeni Sermaye Piyasası Kanunu kapsamına girmiştir. Bu nedenle mevduat ve katılım bankaları özellikle de bu bankaların özel bankacılık birimleri tarafından yoğun olarak yapılan forward, swap, bariyerli opsiyon gibi işlemler SPK düzenlemelerine tabi hale gelmiştir. Ayrıca yeni düzenlemeler çerçevesinde artık aracı kurumların da tezgah üstü işlemleri yapabileceklerini vurgulamakta fayda var. Aslında sermaye piyasası aracı tanımının kapsamının genişlemiş olmasının bankalara ne gibi bir etkisi olabilir şeklinde bir soru akla gelebilir. İşte tam bu noktada devreye yeni Yatırım Danışmanlığı düzenlemeleri girmektedir. (Yatırım danışmanlığı konusundaki yeni düzenlemeler konusunda ayrıntılı bilgiye ulaşmak isteyenler bu köşede 4 Ocak 2014 tarihinde yayımlanan “Yatırım Danışmanlığında Yeni Dönem” adlı yazıya göz atabilirler1.)

Kanunun 37'inci maddesi kapsamında bir yatırım hizmet ve faaliyeti olan yatırım danışmanlığına ilişkin ikincil düzenleme III-37.1 sayılı Tebliğ düzenlenmiştir. Bu düzenleme Seri: V, No: 55 sayılı “Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Tebliğ”in yerini almıştır. 

Yeni düzenleme ile amaçlanan sermaye piyasası araçlarına yatırım yapacak yatırımcılara kaliteli, işin ehli kişiler tarafından hazırlanmış bilgilerin ulaştırılmasıdır. Bir başka deyişle duyumlara, kişisel kanaatlare ya da herhangi bilimsel alt yapısı olmayan verilere dayalı bilgilerin yatırımcıların kararlarına etki etmesinin engellenerek sermaye piyasalarına olan güvenlerinin artırılmasıdır.

Yatırım danışmanlığı kısaca sermaye piyasası araçları ile bunları ihraç eden ortaklık ve kuruluşlar hakkında herhangi bir yatırımcıya o yatırımcının ihtiyaçlarına yönelik olarak yönlendirici tavsiyede bulunulması olarak tanımlanmıştır. Bu tavsiyeler risk ve getiri tercihleri benzer olan bir gruba yönelik olarak yapılırsa yine yatırım danışmanlığı kapsamına girmektedir. Yani herhangi bir mevduat bankasına gelen yatırımcıya bankadaki müşteri temsilcisinin “Forward veya swap düşünmez misiniz?” şeklindeki ifadesi eski düzenlemede sorun olmayan bir ifadeyken yeni düzenlemeler çerçevesinde yatırım danışmanlığı kapsamına girmektedir. Artık forward ve swapın tartışmasız bir şekilde sermaye piyasası aracı olması nedeniyle bu gibi ürünlere yönelik kişiye özel tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamına girdiğine vurgu yapmakta fayda var. Bu şekilde bir söylem mevduat ve katılım bankaları (özel bankacılık birimleri dahil) tarafından yapılamayacak ancak aracı kurumlar, yatırım ve kalkınma bankaları ya da portföy yönetim şirketleri yapılabilecektir. 

Oysa mevduat ve katılım bankaları belirli bir gelir grubu üzerindeki yatırımcılarına tezgah üstü türev araçlarda yoğun olarak işlem yapmakta ve artık yatırım danışmanlığı kapsamında yer alan tavsiyelerde bulunmaktaydılar. Yatırım danışmanlığının mevduat ve katılım bankaları tarafından yapılamıyor olması, aracı kurumlar açısından çok önemli bir fırsat ve aynı zamanda da sorumluluk doğurmuş durumdadır. Aracı kurumlar çalışanlarının gerekli lisanslara sahip olmasını, kendilerini geliştirmesini, araştırma raporu yazabilecek bilgi birikimine sahip olmasını sağlamalıdırlar. Ayrıca aracı kurumlar önümüzdeki dönemde gerek organize gerekse de tezgah üstü piyasalarda türev araçlar dahil her türlü sermaye piyasası aracına ilişkin danışmanlık hizmeti yanında bu ürünlerin alım satımına aracılık konusunda her türlü hizmeti verebileceklerinden, zamanla bu işlemler konusunda gerekli bilgi ve tecrübeyi kazanacaklardır. Bu arada yeni düzenlemeler kapsamında bankaların pay ve pay endekslerine dayalı türev araçlarda işlem aracılığı, paya dayalı türev araçlarda da portföy aracılığı faaliyetlerini yapamayacaklarını ifade etmekte fayda var.

Mevduat ve katılım bankaları açısından ise yeni dönemde genel yatırım tavsiyesi büyük önem kazanacaktır. Genel yatırım tavsiyesini kısaca sermaye piyasası araçları hakkında yapılacak yönlendirici tavsiyenin belirli bir kişi veya risk ve getiri tercihleri benzer nitelikteki bir gruba değil de genel nitelikli olması şeklinde ifade edebiliriz. Bunun en somut örneği herkesin ulaşabildiği araştırma raporları. Önümüzdeki dönemde araştırma raporlarının artık çok önemli bir aktör haline geleceğini vurgulamak gerekiyor. Mevduat ve katılım bankaları her ne kadar yatırım danışmanlığı faaliyetinde bulunamasalar da lisanslı personelleri vasıtası ile araştırma raporunda yer alan bilgileri genel yatırım tavsiyesi kapsamında müşterileri ile paylaşabileceklerdir. Ancak tezgah üstü ürünlerin çok çeşitli olması ve iki taraflı dizayn edilebilen yapısı nedeni ile araştırma raporlarının bu konuları kapsayamayacağı ve bu işlemlerin yatırım danışmanlığı hizmeti kapsamında aracı kurumlara doğru kayacağını düşünmekteyim. 

Önümüzdeki dönem kaliteli araştırma raporlarının ön plana çıktığı ve araştırma birimlerinin ürettikleri katma değeri pazarlayabilecekleri bir dönem olacaktır. 

Son olarak, SPK’nın ikincil düzenlemeleri arasına Kurul İlke Kararı ile yürürlüğe konan rehber uygulamasından da bahsetmekte fayda var. Nitekim bu konularda SPK tarafından yayımlanan rehberin 3. versiyonu 15.05.2015 tarihi itibari ile çıkmıştır. Bu rehberde sermaye piyasası aracı olmasına rağmen yatırım danışmanlığından istisna tutulan bir takım sermaye piyasası araçları söz konusudur. Bunlar Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu’nda işlem gören fonlar, para piyasası fonları (likit fonlar) ve kısa vadeli tahvil ve bono fonlarıdır. Bunlarla ilgili olarak müşterilerin risk ve getiri tercihlerine göre verilen yönlendirici nitelikteki tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Sonuç olarak, yeni düzenlemeler aracı kurumlara yeni ufuklar açmış durumdadır. Aracı kurumların bu fırsatı iyi değerlendirip sermaye piyasalarını daha da ileri taşıması en büyük kazanım olacaktır.