Yazıyor, krizi ve basının geleceğini yazıyooor...
DÜNYA ' DAMEDYA / Garbis KEŞİŞOĞLU
Uluslararası basında küresel krizin etkileri bütün şiddetiyle devam ediyor.
Bir zamanlar Amerikan basının en etkili gazetesi olan, liberal eğilimli "The New York Times", zararını azaltabilmek için tiraj kaygısını da bir yana iterek, günlük satış fiyatını 1,50'den 2 dolara, pazar gazetesinin fiyatını ise 5'ten 6 dolara yükseltti.
Diğer taraftan bu kriz, bazıları adına ilgi çekici fırsatlar sunuyor; 113 yıldır Sulzberger - Ochs ailesine ait bu köklü ve saygın gazetenin içinde bulunduğu darboğazı "değerlendirmeye" yönelen kimi yatırımcılar, hisseleri ucuza almaya çalışıyor.
2009'un ilk üç ayını 74,5 milyon dolar zararla kapatan "The New York Times"ın medya dışından birilerinin eline geçme ihtimalinin belirmesi, geleneklerine bağlı Amerikalılar'ı düşündürmeye başladı. Gazete birkaç ay önce, geri ödeme tarihi gelen krediler için, Meksikalı milyarder Carlos Selim'den yüzde 14 gibi çok yüksek faizle 250 milyon dolarlık bir
kredi almıştı. Carlos Selim halen hisselerin yüzde 9# unu elinde tutuyor. 2009'un ilk üç ayında, gelirlerindeki yüzde 19 oranında düşüş nedeniyle kan kaybetmeye devam eden gazetenin, Harbinger Kapital Grubu'nun kontrolünde bulunan yüzde 19 oranındaki hisselerine talipler çoğaldı.
En son, Hollywood'un milyarder prodüktörlerinden, David Geffen hisseleri almak ve Sulzberger ailesini de ikna ederek gazeteyi bir vakıf haline getirmek istiyor.
David Geffen daha önce Los Angeles Times gazetesini almak istemişti. The New York Times'ın hisseleri şu anda New York borsasında 6,32 dolardan işlem görüyor. Harbinger Grubu, 500 milyon dolara aldığı yüzde 19 oranındaki hisseleri, 185 milyon dolara satmak durumunda kalabilir.
Buna karşılık, Sulzberger ailesi, gazetenin kesinlikle satılamayacağını ilan etti. Gazetede yaşanan tüm ağır güçlüklere rağmen ailenin kontrolü kolay kolay elden çıkarmayacağı sanılıyor.
Gazeteci kıyımı yayılıyor, maaşlar budanıyor
Diğer taraftan Amerikan basınında gazeteci kıyımı çığ gibi büyüyerek devam ediyor. İşlerinden çıkarılan yüzlerce gazeteci, bloglarla şansını internette denemeye çalışıyor. Amerika'da işlerini kaybeden gazetecilerin eğer bir birikimleri yoksa, devletten alacakları altı aylık işsizlik parası ile bir yere varamayacağı bilinen bir gerçek.
Gazetecilerin bir kısmi erken emeklilik opsiyonunu tercih ederken, bir kısmı da işlerini kaybetmemek için çaresizlik içinde maaşlarında yapılacak yüzde 30 - 35 oranındaki kesintileri sineye çekmek mecburiyetinde kalıyor.
Gazetelerin büyük bir kısmi Washington ve diğer şehirlerdeki bürolarını kapatmış durumda. Ulusal haberler için Associated Press ajansını kullanmaya devam ederlerken, ödedikleri abonelik ücretinde indirim sağlanması için bu ajansın yönetimine baskı yapıyorlar.
Amerika'da günlük gazetelere en çok reklam veren sektörler arasında bulunan otomobil acenteleri de güç durumda... Chrysler ve General Motors 1889 acenteyi kapatma kararı aldı. Acentelerin bir kısmı da, ekonomik şartlar nedeniyle, kendiliklerinden işyerlerini önceden kapatmıştı.
Acentelerin kapanması gazeteler için çok büyük bir darbe oldu. Otomobil reklamlarının düşmesi, reklam gelirlerinde yüzde 16 oranında bir çöküşe neden oldu. Bunu telafi edebilmek için, bazı gazeteler reklam tarifelerinde hatırı sayılır indirimler uygulamaya başladılar.
Amerikan Gazeteler Birliği (NAA) endişeli
Amerikan gazetelerinin üye olduğu, Amerikan Gazeteler Birliği (NAA) de üye kaybetmeye başladı. Bazı gazetelerle birlikte Cox gibi basın grupları, yıllık aidatı artık ödeyemeyeceklerini belirterek, üyeliklerinin iptal edilmesini istedi. NAA bunun üzerine, biraz da geç kalmış bir girişimle kampanya başlatarak kamuoyu oluşturmaya yöneldi. Bu kuruluş, gazetelere verdiği aynı metni yansıtan ilanlarla, Amerikan kamuoyuna gazetelerin önemini hatırlatmaya çalıştı ve ne olursa olsun yazılı basının ölmeyeceğini vurguladı. NAA'in CEO'su John Sturm tarafından kaleme alınan ilanda, gazete sanayiin bu krizi güçlü
bir şekilde atlatacağı belirtilerek, Amerika'da hâlâ 104 milyon yetişkin insanin her gün gazete okuduğu, Google'a göre de tüketicilerin yüzde 56'sının gazete ilanlarını gördükten sonra herhangi bir ürünü alma kararı verdikleri ifade
edildi.
Amerika'daki okuyucu / tüketicilerin bu ilan kampanyasına nasıl bir reaksiyon gösterecekleri ve girişimin gazetelere bir getiri sağlayıp sağlamayacağı şimdilik merak konusu...
Arap dünyasında da "faaliyet" var
Basındaki genel krizin Dubai'ye de sıçraması ve reklam gelirlerinin azalması üzerine, her yıl düzenli olarak yapılan "Arap Medya Zirvesi"nin ağırlıklı temasını bu yıl, gazetelerin içinde bulunduğu bunalım oluşturdu.
Dubai Basın Kulübü tarafından Dubai Emir'i ve Birleşik Arap Emirlikleri Başkan Yardımcısı şeyh Muhammed Bin Raşit Al Maktum'un himayelerinde yapılan toplantıda ele alınan önemli konular arasında küresel ekonomik krizin medya
üzerindeki direkt etkisi ile gazetelerin geleceği, öncelik taşıdı.
Ayrıca, Batı'da gazetelerin böylesine ağır bir kriz içinde bulunmasına karşılık, Arap dünyasında gazetelerin "şimdilik" de olsa halen gelişme göstermesinin nedenleri
tartışıldı.
Dubai'nin en yeni süper lüks oteli Atlantis'te yapılan ve 350 medya temsilcisinin katıldığı zirve toplantısının en renkli konuşmacısı, Amerika'nın bir numaralı araştırmacı gazetecisi Seymour Hersch oldu. Bağdat'taki Ebu Ghraib hapishanesi skandalını ortaya çıkarmış olan 5 Pulitzer Ödülü sahibi Hersch, gazetelerin yaşaması için, araştırmacı gazeteciliğe ve özel
haberlere ağırlık vermelerinin öneminin altını ısrarla çizdi.
Riyad'da birinci uluslararası medya konferansı
Suudi Arabistan'daki basının gelişmesine bir katkıda bulunmak amacıyla, yeni Kültür ve Enformasyon Bakanı Dr. Abdülaziz Hoca, ülkede ilk kez bir uluslararası
medya konferansı düzenledi. Programın hazırlanması için, merkezi Darmstadt'ta bulunan, dünyanın en büyük
medya araştırma ve geliştirme örgütü IFRA'nın da katkıları alındı.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz hazretlerinin yüksek himayelerinde gerçekleşen konferansın ana konusu olarak "Haber Yayıncılığının geleceği" seçilmişti.
Suudi Arabistan'ın başşehri Riyad'daki süper modern kongre binasında düzenlenen konferansın açılışını yapması beklenen Kral Abdullah, Brezilya başkanı Lula'nin aynı gün Riyad'da olması nedeniyle gelemedi ve yerine kraliyet ailesinden bir
temsilci gönderdi.
Suudi Arabistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı, Avrupa ve Amerika'dan davet ettiği konuşmacılar için, konferanstan önce, Cidde ve ülkenin doğusundaki petrol bölgesi Dammam ile Al Khobar'a bir gezi tertiplemişti.
Konferans için bakanlık tarafından şahsen davet edilen konuşmacılar arasında ben de bulunuyordum.
Riyad'da ülkenin en büyük medya grubu olan Saudi Research and Marketing'in (Asharq Al Awsat ve Arab News) merkez binası ziyaret edildikten sonra, uçakla Cidde'ye hareket edildi.
Burada bir saplama yapıp, 70'li yıllara dönmek istiyorum:
Bir zamanlar Cidde'de sayfa nakil sistemlerini kurmuştuk
Saudi Research and Marketing firması, Hisam ve Muhammed Hafiz biraderler tarafından 70'li yılların sonlarına doğru Londra'da kurulmuştu. Hafız biraderler Cidde'deki matbaalarına ilaveten, Londra'da Asharq Al-Awsat gazetesinin
neşrine başladılar. Yeşil kağıda basılan bu gazete başlangıçta sadece Londra'da basılıyordu.
Cidde ve Riyad'da da baskı yapabilmek için, sayfa naklini gerçekleştirmek üzere İngiltere'deki Muirhead firmasından tamburlu makineler satın alınmıştı. Yalnız bu makineleri kullanacak elektronik mühendisleri bulmak, o günlerde büyük
bir sorundu...
Hürriyet de Avrupa'da, International Herald Tribune'dan sonra ikinci gazete olarak bu makinelerden almış ve İstanbul-Ankara-Adana -İzmir'e sayfa naklini başarıyla gerçekleştiriyordu.
Hafız biraderlerle Londra'da görüştükten sonra, diş ilişkilere çok önem veren dönemin Hürriyet Genel Müdürü rahmetli Nezih Demirkent'e durumu aktardım. Demirkent'in önerimi olumlu karşılaması üzerine, kendisiyle birlikte, Hürriyet'in Almanya matbaası müdürü olarak ben ve Ankara temsilcisi Nevzat Ünlü, 1979 Kasım ayında, nihai görüşmelerde bulunmak üzere Cidde'ye uçtuk.
Sayfa nakil makinelerini çalıştıracak personel ile ilgili anlaşma imzalandıktan sonra, Hafız biraderlerinin isteği üzerine, İstanbul'dan baskıcı gönderme hususunda da ek bir anlaşma imzalandı.
Böylelikle Hürriyet ilk defa olarak Türkiye dışındaki bir basın grubuna "danışmanlık" hizmeti vermiş oluyordu.
Demirkent'in 1981 Aralık ayında Hürriyetin Genel Müdürlüğü'nden ayrılmasından sonra, Suudililer bu değişiklikten rahatsız oldu ve yeni yönetimin bu gibi işlere sıcak bakmadığını görerek, orada çalışmakta olan Türk personelle doğrudan
mukaveleler imzalayarak, Hürriyetle işbirliğine son verdiler.
Yaşamak için değişim, hem de hemen şimdi!
Riyad'daki konferansta ele alınan konular arasında en çok ilgiyi, "kriz döneminde gazete yöneticiliği" konusu topladı.
Daha sonraki açık oturumlarda da tüm katılımcılar, şu gerçekte birleşti:
"Değişim, hem de hemen şimdi!.."
Yine ağırlık kazanan görüşe göre, yeni çıkış yolları hayata geçirilemezse, uzun vadede "geleneksel medya"nın kurtulma şansı hemen hemen yok gibi... Bu
durum Arap dünyasını batıya nazaran daha geç etkileyecekse de, birer multimedya haberleşme aracı olarak hayatın her alanında giderek etkinlik kazanan cep telefonlarının çok yaygın olması (yüzde yüzün üstünde) gazetelerin mutlaka
"bir şeyler" yapması gerektiğini gösteriyor.
Bu yüzden Suudi Arabistan gazeteleri şimdiden web'deki sayfaları yenileme ve mümkün olduğunca canlı hale getirmeye karar vermiş durumdalar. Yayıncılar, ellerindeki "içeriği" cep telefonlarında da etkili bir şekilde kullanarak, nüfusun
yarısını teşkil eden gençlere daha iyi hitap edebilmenin yollarını arıyorlar
Bu faydalı konferans sayesinde Suudi Arabistan gazeteleri, gelecekte kendilerini
nelerin beklediği hakkında esaslı bir fikir sahibi oldular.