Yeni Türkiye’nin yeni sanayi politikası ihtiyacı
Süfyan EMİROĞLU / Bilim, Sanayi ve Tek. Bak. B.Müf. (E.Sanayi G.Müdürü)
Sanayi üretiminin gün geçtikçe GSMH içindeki payı azalmaktadır. Oysa güçlü bir ülke için güçlü bir ekonomi, güçlü bir ekonomi için güçlü bir sanayi zorunluluktur. Şu halde sanayi politikasında da yeni bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Bu politikanın işaret taşları kanaatimizce;
Kamu-özel sektör el ele
Son on yılda çok olumlu ilerlemeler kaydedilmekle beraber hala kamu ve özel sektörün birbirlerine bakışlarında önemli sorunlar bulunmaktadır. Sanayici ya da özel sektörde devletten, bürokrasiden, kamuda yapıcı bakış açısının bulunmadığından şikâyet etmeyen çok azınlıktadır. Kamuda da özel sektörle ilgili yılların birikimi sorunlu bir bakış açısı mevcuttur. Vergilerin tam ödenmediği, sigortasız işçi çalıştırıldığı ya da devletten alınan teşviklerin yerli yerinde kullanılmadığı hususu kamuda özel sektörle ilgili yerleşmiş ön yargılardan sadece bir kaçıdır. Oysa her iki taraf arasında “sağlıklı ve düzeyli bir ilişki” kurulması gerekmektedir. Temel bakış açısının; kamu ile özel sektörün el ele vermesi, birlikte planlaması, biri diğerinin işini kolaylaştırması olmalıdır.
Teşvikte ve yatırımda seçici olunmalı
Sağlıklı sanayi için teşvik, Ar-Ge, üretim ve yatırım da seçici davranmak zorundayız. Türkiye her yatırımı teşvik edecek kadar zengin bir ülke değil, dahası her yatırımı teşvik etmemeli de. Ancak bu gün tüm yatırımlar aynı mevzuatla desteklenmektedir. Ülkemiz gibi gelişmekte olan ve büyük hedefleri olan ülkeler mutlaka politika oluştururken öncelikler belirlemelidir. Türkiye’de sanayi politikası oluşturulurken mutlaka belli sektörler önceliklenmeli ve bu alanlarda yapılacak Ar-Ge ve yatırımlar özel olarak desteklenmelidir. Hatta “Ulusal Odak Projeleri” oluşturulmalı (yerli otomobil gibi) ve bunlar özel desteklerle hayata geçirilmelidir. Bu tür politika örneklerini özellikle Kore ve Çin’de sıkça görmekteyiz. Hatta bu gün devletin müdahalesi ekonomik kalkınmada “Çin Modeli” olarak bilim çevrelerinde tartışılmaktadır.
Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız
Ülkelerde yatırım ve üretimin önünü açan en önemli unsurlardan biri mevzuatlardır. Mevzuatlar ne kadar sade, anlaşılır ve uluslararası müktesebata uygunsa işler o ölçüde kolay yürür. Yabancı yatırımcı içinde bu tür mevzuat altyapısı bir güvencedir ve ülkeyi cazip kılar. Başta Türk Ticaret Kanunu olmak üzere son on yılda ülkemizde önemli işler yapıldı. Ancak hala sorunlar var. Düzenleme yapılırken kişilerin mevzuata aykırı hareket edeceği ön kabulünü bırakmalıyız. Ancak suistimal edeni de gerektiği gibi cezalandırmalıyız. Diğer bir önemli husus da; tasarruf miktarımızın çok düşük oluşudur. Türkiye yaklaşık %13 ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler içinde en düşük tasarruf payına sahip olan ülkelerdendir. Bu oran Çin’de %33 civarında, gelişmekte olan ülkelerde ise %33.5’dir.
Dolayısıyla Türkiye yabancı sermayeye muhtaç durumdadır. Türkiye bu alanda rakibi olan Polonya, Çin, Rusya gibi ülkelerin, yatırımcılara özellikle de yabancı yatırımcılara sağlamış oldukları avantajları göz önüne alarak bu alanda iyileştirmeler yapmak zorundadır. Yabancı yatırımcıların daha kolay yer değiştirilebilir yatırımları tercih ettiği günümüzde, kolay ve sürdürülebilir bir yatırım ortamı hazırlamak durumundayız.
Sanayileşmede derinleşme ve ara malı üretimi
Sanayileşmede derinleşme ne kadar katma değerli ürün üretilebildiği ile yakından ilgili bir husustur. Bu gün ihracatımız içinde yüksek teknolojileri içeren malların ağırlığı sadece %2,7 civarındadır. Bu oran gelişmiş ülkelerde asgari %25 civarındadır. İhracatımız büyük oranda orta ve orta yüksek teknolojileri içerir mallarda yoğunlaşmış durumdadır. Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alacaksa Ar-Ge, yatırım ve üretim planlarını yüksek teknolojili ürünleri hedefler şekilde yapmak zorundadır. Son on yılda hem Ar-Ge harcamalarında, hem de düşük teknolojili ürünlerden orta ve orta üstü teknolojili ürünlere geçişte önemli başarılar sağlanmıştır. Bu başarının yüksek teknolojili ürünler içinde yaşanması gerekmektedir.
Sanayimizin diğer önemli bir sorunu ara malı ithalatıdır. İthalatımızın %75’e yakını ara malı ithalatıdır. Bunun anlamı şudur; biz dışarıdan alıyoruz üzerine çok az katma değer ilave ediyor ve satıyoruz ya da kullanıyoruz. Açıkçası bu tür bir üretim yapısı sağlıklı bir üretim yapısı değildir. Ara malı ithalatındaki aslan payını (%70) ilk yüz kalem oluşturmaktadır. Bunların önemli bir bölümü petrol ve türevleridir oluşmaktadır. Ancak az bir desteklen rantabl olarak üretilebilecek ara malı miktarı da azımsanmayacak bir yekun oluşturmaktadır.
Entelektüel birikim
Entelektüel insan ihtiyacı her alanda olduğu gibi iş dünyası için de bir ihtiyaçtır. Sanayide okuyan, yazan, dünyayı ve trendleri takip eden insanlara ihtiyaç var. Neden bizde İtalya’da olduğu gibi 1221 yılında( Santa Maria Novella) ya da Belçika’da olduğu gibi 1366 yılında kurulmuş (Stella Artois) bir şirket yok? Neden şirketlerimizin ortalama ömrü sadece 12 yıldır? Neden bizde sanayi alanında çok sayıda başarı hikâyesi duymayız?
Belki “Yeni Türkiye”nin ihtiyaç duyduğu sanayi politikaları ile ilgili daha çok şey söylenebilir. Ancak esas söylemek istediğimiz şey; bu alanda yeni bir ufka, yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğudur.