Yenilenebilir enerji projelerinde karbon finansmanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Fırat Çoşkun GÜÇLÜ / SMMM, CFE

İktisat biliminin temelinde yatan kıt kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanması olgusu günümüzde enerji kaynakları için büyük bir anlam ifade etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin her geçen gün artan enerji talepleri dünya üzerinde yoğun olarak kullanılan ve fosil olarak tabir edilen sınırlı kaynakların hızlı tükenmesi ile sonuçlanmaktadır. Söz konusu tükenme ile birlikte arz- talep dengesinde oluşan aksaklıklar inanılmaz fiyat dalgalanmalarına, söz konusu enerji kaynaklarına sahip olan ülkeler açısından da sahip oldukları rezervler doğrultusunda ciddi rekabet üstünlüklerine neden olmaktadır.

Günümüzde, teknolojik gelişmeye ve sanayileşmeye bağlı olarak enerji, stratejik bir unsur, enerjinin yeterli, zamanında, kaliteli, ekonomik, güvenilir ve temiz olarak temini ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli göstergelerden biri haline gelmiştir. Endüstrilerin giderek artan üretim kapasiteleri, ihtiyaç tanımını değiştirmiş, çeşitlendirmiş ve farklılaştırmış, insanların bilinçaltına tüketim duygusuyla yaşama arzusunu fazlasıyla yerleştirmiş ve tüketim toplumlarını meydana getirmiştir.

Enerji ihtiyacının temininde, genellikle kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar kullanılmakta olup yapılan araştırmalar yakın bir gelecekte tükenme olasılıklarından söz etmektedir. Dünya enerji ihtiyacının büyük kısmını karşılayan fosil yakıtların (petrol, kömür vb.) kullanımı çevre kirliliğinin artmasına ve küresel iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Kömür, petrol gibi binlerce yılda oluşmuş kaynaklar yaşam kalitesini artırma adına tükendikçe; atıklarıyla çevreyi kirletmeye başlamıştır. Bu noktada insanoğlu söz konusu kaynaklara olan bağımlılığı ile bu kaynakların negatif dışsallıkları arasında kendisini büyük bir ikilem içerisinde hissetmektedir. İnsanlığın gerek bugünü, gerek yarınları için vazgeçemeyeceği iki faktör olan enerji ve çevrenin birbirleri ile çelişmesi, enerji üretimi ve tüketimi arttıkça çevre kirliliğinin de artması, her iki konunun birlikte ele alınarak sorunların çözümlenmesini zorunlu kılmaktadır. Geleneksel kaynaklarla enerji kullanımının küresel ve yerel düzeyde yarattığı çevresel etkilerin ve bunların küresel ısınma ile ilişkisinin açıkça görülmesi, neredeyse sıfır emisyonlara neden olan yenilenebilir enerji kaynaklarının çevresel açıdan oldukça önemli bir konuma gelmesine neden olmuştur.

Özellikle Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi oluşumların "Doğal kaynakların gelecek kuşakların yaşam hakkını tehlikeye sokmadan, bugünden rasyonel yönetimini sağlayarak kalkınma" anlayışını benimseyerek "sürdürülebilir üretim ve tüketim" çerçevesinde politikalarını şekillendirmeleri atılan adımların temelini oluşturmuştur. 1997 yılında Kyoto Protokolü'nün imzalanmasından sonra CO2, NOx ve SOx tabanlı emisyonlarının azaltılması uluslararası bir problem olarak benimsenmiş, bazı hedefler konulmuştur. Söz konusu protokol ile gündeme gelen konulardan belki de en önemlisi Emisyon Ticareti olup sera-gazı emisyon seviyeleri ile ilgili ana politika enstrümanıdır. Kyoto Protokolü ile ülkeler emisyon azaltımları konusunda taahhüt altına girmekle beraber, taahhüt ettikleri emisyondan daha fazlasını azaltmaları halinde bu emisyonun ticaretini yapabilmektedir.

Emisyonlarını kendi kotalarının altında tutabilen tesisler kotalarının kullanmadıkları kısımlarını o zamanki arz ve talep durumuna bağlı olarak ortaya çıkan fiyatlardan satabilmektedirler.
Yenilenebilir enerji kaynakları projelerinin finansmanı özü itibariyle bir proje finansmanı olup birçok farklı model kullanılabilmektedir. Genellikle proje ve sendikasyon kredileri şeklinde uygulama bulan, finansör kuruluşların ciddi desteği alınarak yapılan finansman modelleri tercih edilmektedir. Söz konusu modeller içerisinde can alıcı olan nokta yatırım maliyetlerinin yüksekliği ile beraber yatırımların geri dönüşünün uzun süreler alması, uzun dönem kaynak ihtiyacı duyulması, nakit akışlarının yavaş ve gecikmeli bir şekilde elde edilmesidir.

Emisyon ticareti ve yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanı bir arada düşünüldüğünde, karbon finansmanında en önemli noktanın projeye dahil olacak karbon finansmanı gelirlerinin projenin uygulamaya geçmesinde hayati rol oynadığını ispat edip ortaya koyabilecek bir yapının kurulmasıdır. Bu nedenle karbon finansmanı fikrinin projenin finansman arayışı aşamasında oluşması gerektiği, finansman modelinin kurulması sırasında model içerisine o günkü uluslararası karbon fiyatlarının da dahil edilerek modellemenin yapılmasının daha uygun olacağı aşikardır.

Meclis gündemine de taşınan ve yatırımcılar için beklenilen cazibeyi yaratacağına inanılan yenilenebilir enerji teşvikleri yanında, karbon ticareti olgusunun da ön plana alınarak ülkemizdeki yatırımcıların karbon emisyonlarının ticaretini etkin bir şekilde gerçekleştirebileceği bir piyasasın kurulması, karbon fiyatlarının yenilenebilir enerji finansman projeleri içerisinde daha aktif ve doğru bir şekilde yer alacağı finansman modellerinin kurgulanması gerektiği, bu durumun proje yatırım kararlarına ışık tutarak, projelerin karlılığı ve yatırımların geri dönüş sürelerinde olumlu etkiler yaparak yenilenebilir enerji projelerinin finansmanını rahatlatıcı etki yapacağı, enerji alanında dışa bağımlı bir özellik arz eden Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyelini daha etkin kullanabilmesi amacına hizmet edeceği düşüncesindeyiz.