Yeraltı zenginlikleri olmasaydı nasıl bir dünyada yaşardık?
Samet GÜNDÜZ / Maden Mühendisi
Şöyle bir düşünün, dünyada bulunan yeraltı zenginliklerini-madenleri bu güne kadar çıkarmadan, onlardan yararlanmadan, yaşamaya devam etseydik acaba bugün hangi çağda ve nelerden mahrum olarak yaşardık?
Madenciler kömürü, petrolü, doğalgazı, uranyumu keşfedip bulundukları yerden çıkarıp işlemeselerdi, bugün yeryüzünde tek bir yeşil ağaç kalır mıydı?
Yeryüzünde yaşayan altı milyar insan ve yüz binlerce sanayi tesisi ısınma ve enerji ihtiyacını karşılamak için ormanlardaki ağaçları kesip bu ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacaklarından, yeryüzünde tek bir yeşil ağaç kalmazdı.
Ormanların yok edilmeden bu güne kadar ayakta kalmasını madencilik faaliyetlerine borçlu olduğumuzu kesinlikle unutmamalıyız.
Etrafınıza bir bakın kullandığımız her türlü malzemenin yaklaşık yüzde 80'lik bir bölümü mutlaka bir madenden yapılmıştır. Çay içtiğimiz bardak, yemek yediğimiz çatal, kaşık ve bıçak, kullandığımız araba, bilgisayar, cep telefonu, televizyon, klima, uçak, gemi, motor gibi aklınıza gelen her türlü konfora yönelik alet ve edevat ile günümüzde kullandığımız ve çevremizde her zaman gördüğümüz her türlü malzeme mutlaka bir veya birçok madenden yapılmıştır.
Barınma amacıyla kullandığımız ve ömrümüzün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz evler çimentosuyla, mermeriyle, seramiğiyle en önemlisi de taşıcıyı olan demiri ve içinde kullanılan her türlü eşyasıyla birçok madenin kullanılması sonucu elde edilmiştir.
Günümüzde insanoğlunun vazgeçilmezlerinden olan elektrik enerjisinin (hidrolik, nükleer, rüzgar, güneş ve doğalgaz) üretiminden taşınmasına kadar her türlü malzeme bakır ve alüminyum başta olmak üzere mutlaka bir madenden üretilmiştir.
İnsanoğlu doğumundan başlayıp ölünceye kadar mutlaka birçok maden kullanmakta bu dünyadan da başına dikilen bir mermer taş ile göçüp gitmektedir.
İnsanoğlu bugüne kadar olan tüm medeniyetini taşa yazmıştır. İnsanlık taş ile bilinen her türlü malzemeden daha önce tanışmıştır. Taş insanlara önce av malzemesi daha sonra ise barınak olmuştur. İnsanlık medeniyete (yerleşik düzene) Yonta ve Cilalı Taş devirleri ile geçmiştir. Medeniyet geliştikçe insanlar taştan saray, han, hamam, ev, heykel ve ibadethane inşa etmişlerdir. Antik Çağ'da taşı en çok ve en güzel kullanan ülkeler diğer ulusları egemenlikleri altına almıştır. Daha sonraki çağlarda ise yeraltı zenginliklerini en iyi kullanan ve bunlardan en fazla yararlanan ülkeler diğer ülkeleri denetimleri altına almıştır. Günümüzde de durum aynen böyle devam etmektedir. Madenlerden en iyi alaşımı elde eden teknolojisi yüksek ülkeler diğer ülkelere hükmetmektedir.
Dünyada bugüne kadar çıkan savaşların yarısından fazlası yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin paylaşımı nedeniyle çıkmıştır. Yanı başımızda yakın zamanda çıkan hem Irak hem de Gürcistan savaşlarının esas nedeni yeraltı zenginliği olan petrol ve doğalgazın kontrolü ve paylaşımıdır.
Kendi yeraltı zenginlikleri üretemeyen ülkeler, diğer gelişmiş ülkelerin iştahını kabartmakta, zengin ülkeler fakir ülkelerin yeraltı zenginliklerine göz dikmektedir. Kendini dünya lideri olarak gören ülke veya ülkeler her çağda diğer geri kalmış ülkelerin yeraltı zenginlikleri elde etmenin bir yolunu bulmuştur. Bir türlü teknolojik gelişmeyi sağlayamayan Afrika ülkelerinin yeraltı zenginlikleri her dönemde gelişmiş olan ülkeler tarafından yağmalanmıştır. Bu yağma düzeni halen devam ettiği içinde Afrika ülkeleri bir türlü gelişememekte bu ülkelerdeki insani sorunlarda bitmemektedir.
Bizde böyle bir yağma düzeni ile karşılaşmak istemiyorsak kendi ülkemizin yeraltı zenginliklerini dünyada kullanılan en son teknolojileri kullanarak yeryüzüne çıkarıp halkımızın refahı için kullanmak zorundayız.
Dünyanın geldiği bu son teknolojik dönemde yeraltı zenginliklerinden yararlanılmadan bir yaşam hayal bile edilemez.
Bunun için çok akıllı davranmalı Yeraltı zenginliklerimiz üzerinde oturan bunlardan yararlanmayan fakir halk yerine, elimizde bulunan madenleri dünyada kullanılan en son teknolojiler ile yeryüzüne çıkarıp hem ülkemizin gelişmesine hem de halkımızın refah seviyesinin yükselmesine yardımcı olmamız zorunludur. Bunu yaparken kendini dünya lideri olarak gören ülkelerin, ülkemiz üzerindeki iştahlarını da kabartmamış oluruz.