Yıllar itibariyle Türkiye’nin “GIDA” şoku
SERBEST KÜRSÜ - ERKİN ŞAHİNÖZ
Türkiye’de ciddi bir “gıda şoku” yaşanıyor. Grafik 1'de Türkiye’nin yıllık gıda ve gıda-dışı enflasyonu görünüyor. Gıda-dışı enflasyonumuz yıllık bazda yüzde 5.5 düzeyine gerilemiş durumda. Kurdaki yükselişin neden olduğu enflasyon baskısına rağmen zayıf büyüme nedeniyle gıda-dışı enflasyonumuz geriledi. Ama gıda fiyatlarında 2012 yılından beri devam eden güçlü bir yükseliş trendi var. Öyle ki, gıdadaki yıllık enflasyon mart ayında yüzde 14.1 ‘e ulaştı. Gıda ve gıda-dışı enflasyon arasında emsali az bulunur büyük bir ayrışma var.
Türkiye benzer filmi 2005-2008 yılları arasında da seyretmişti. Gıdada benzer enflasyon yakın geçmişte de kendini göstermişti. Grafik2'de 2005-2008 ve 2012-2015 “gıda şokları”nı karşılaştırabilirsiniz.
Gıdada yıllık enflasyon 2005-2008 yılları arasında da kuvvetli bir yükseliş eğilimine girmiş ve yıllık gıda enflasyonu 2008 yılında yüzde 16’ya ulaşmıştı. Son dönemdekine çok benziyor. Ama arada dramatik bir fark var. Şimdi bu noktada duralım ve küresel gıda fiyatlarına bir göz atalım.
2005-2008 yılları arasında Türkiye’de yaşanan yüksek gıda enflasyonu dış kaynaklıydı. Eş zamanlı olarak belirgin bir küresel gıda enflasyonu da vardı. Gıdayı geçtim, yüksek enflasyon hemen hemen tüm varlık fiyatlarında söz konusuydu. Nitekim varlık fiyatlarındaki balonun patlaması yüzyılın en büyük finansal krizi olan 2008-2009 krizini tetiklemişti.
Son dönemde ise bizdekinin aksine küresel gıda fiyatlarında “deflasyon” yaşanıyor. Dünyada gıda fiyatları çok yükselmiyor. Dünyada gıda fiyatları az yükselmiyor. Dünyada gıda fiyatları yatay da seyretmiyor. Dünya genelinde gıda fiyatları sert bir şekilde düşüyor. Grafik 3'te küresel gıda fiyatlarının seyrini inceleyebilirsiniz.
2011 yılından beri küresel gıda fiyatları kümülatif olarak yüzde 20’ye yakın düşmüş. Aynı dönemde Türkiye’de gıda fiyatlarındaki kümülatif artış ise yüzde 40’ı aşmış. Merak etmeyin. Yanlış yazmadım. Siz de yanlış okumadınız.
O halde bizde yaşanan “gıda şoku” dışarıdan kaynaklanmıyor. Kaldı ki, herkes Mersin’e giderken biz tersine gidiyoruz. Birinci mesajı cebimize koyduk, devam ediyoruz.
Peki gıdada yaşananlar “kuraklık”tan mı kaynaklanıyor? Meteorolojik kuraklığın tanımıyla başlayalım. Kuraklık, doğal bir iklim olayıdır. Nem oranının “normal”in altına düşmesi ve uzun bir süre “normal”in altında kalmasıyla birlikte yaşanan hidrolojik dengesizliktir. “Meteorolojik kuraklık” uzun sürerse “tarımsal kuraklığa” dönüşür. Sonucunda da tarımsal üretim olumsuz etkilenir. Bu da gıda fiyatlarını olumsuz etkiler.
Son 40 yılda Türkiye sert “meteorolojik kuraklık” dönemleri yaşamıştır: 1971-1974, 1983-1984, 1989-1990, 1996-2001, 2007-2008, ve 2013-2014 kuraklık dönemleri. Bunların bir kısmı tarımsal kuraklığa dönüşmüş, bir kısmı meteorolojik kuraklık aşamasından diğer aşamalara sıçramadan bitmiştir.
Gıda şoku yaşadığımız “2012-günümüz” döneminde Türkiye’de kayda değer bir meteorolojik kuraklık ta yaşandı. Peki, “meteorolojik kuraklık”, “tarımsal kuraklığa” dönüşmüş mü? Bir de buna bakalım.
Grafik 4'te Türkiye’de tarım sektörünün yıllık reel büyüme hızları görülüyor. Tarım üretiminde 2014 yılında reel bazda küçülme var. 2012-2014 yılları arasındaysa tarım üretiminde yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 1.6 olarak gerçekleşmiş. Bu da son 10 yılın yıllık ortalama büyüme hızı olan yüzde 2.3’ün altında. Özetle, meteorolojik kuraklık kısmen de olsa tarımsal kuraklığa neden olmuş. Ancak tarım üretiminin büyüme hızındaki yavaşlama gıda fiyatlarındaki kümülatif yüzde 40 yükselişi açıklamakta yetersiz kalıyor. Bu da ikinci mesajımız, devam ediyoruz.
Gelelim üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları kıyaslamasına. TÜİK kendi raporunda “üretici fiyatları endeksinde, tarım, avcılık, ormancılık ve balıkçılık sektörlerinde faaliyet gösteren üreticilerin yetiştirdiği ve piyasaya arz ettiği ürünlerin ilk el satış fiyatları izlenmektedir” diyor. Bir başka ifadeyle, ilk el satış fiyatı olarak takip edildiği için üretici fiyatlarında aracılık maliyetleri bulunmuyor. Buna göre, 2012-günümüz döneminde tüketici fiyat endeksinin gıda alt endeksi yüzde 42 yükselmiş. Üretici fiyat endeksinin de gıda alt endeksinde yüzde 41 yükseliş söz konusu. Tüketici fiyatlarındaki yükselişin neredeyse tamamı üretici fiyatlarındaki yükselişten kaynaklanmış görünüyor. Bu da üçüncü mesajımız, devam ediyoruz. Peki tüketici fiyatlarına birebir yansımış olan üretici fiyat artışları nereden kaynaklanıyor?
Gıda enflasyonunu mazot ve tohum tetikliyor
Üretimin en önemli üç girdisine bakalım. Mazot, gübre ve tohum…
Bahse konu dönemde mazot fiyatlarında az da olsa düşüş yaşanmış. Gübre fiyatlarında ortalama kümülatif yüzde 20, tohum fiyatlarındaysa ortalama yüzde 30 kümülatif artış var. Gıdada üretici fiyatlarındaki artışın tohum ve gübreden kaynaklandığı ortada. Üstelik bu artış üreticinin fiyatına yansıttığından daha fazla. Ağlayan üreticiye de hak vermek gerekiyor. Türkiye’de yaşanan gıda şoku tohum ve gübre enflasyonundan kaynaklanıyor.
Şimdi oturup bakmalıyız. Bu sevimsiz tabloyu nasıl değiştirilebiliriz? Bir sonraki yazılarımda devam edeceğim.
Son söz: “Ölçemeyen, biçemez.” Ege Cansen
Not: 3 Mayıs Pazar günü “Finansal Piyasalar” eğitimi vereceğim. Kayıt ve bilgi için [email protected] ‘a mail atabilirsiniz.