Yüksek faizlerin sürdürülebilme imkanı yok

Dr. Ali TOPÇUBAŞI / Topçubaşı Gruop

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Güney Kıbrıs'ın milli gelirinden daha büyük miktarda AB'den yardım istemesi, krizin etkisinin sanıldığı gibi azalmadığı, aksine yön değiştirdiğinin açık bir göstergesi olarak kabul edilmeli. Yaklaşık 17 milyar euroluk milli gelirine karşılık, daha yüksek miktarda yardım talebinde bulunması, Güney Kıbrıs'ın ekonomik durumlarının anavatanları Yunanistan'dan az olmadığını göstermekte. AB'nin bilhassa itici gücü olan Almanya'nın bu yardıma şiddetle karşı geldiği anlaşılmaktadır.
 
Nitekim; Almanya Başbakanı Merkel, istenen yardımı AB'ndeki vergi mükelleflerinin sırtından veremeyeceklerini açıklamıştır. Hemen ertesinde AB Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Asmussen, mali yardım karşılığında Kıbrıs Rum kesimindeki banka mevduatlarından vergi kesilmesi gerektiğini açıklamıştır. AB maliye bakanlarının aldığı karara göre, bu ülkedeki tasarruf sahiplerinin 100 bin euronun üstündekilerden yüzde 9.9, daha aşağıdaki miktarlardan ise yüzde 6.7 oranında vergi alınması gerektiğini açıklamış, Rum yönetimi liderinin ağlayarak bunu kabul etmek zorunda kaldığı sızan haberler arasında yer almıştır.
 
Yunanistan'ın milli gelirlerinde başlayan gerilemenin 2008 yılından beri sürmesine karşın, Güney Kıbrıs'taki gerileme 2012'de başlamıştır. Bu ülkenin 2012 yılında milli geliri yüzde 2.4 oranında azalırken, en iyi ihtimal ile 2013'te yüzde 2.3, 2014'te de yüzde 0.5 oranında gerileme beklenmekte. Euro istatistiklerine göre, Anavatanı Yunanistan'dan bile fert başına gelirleri yüzde 20 fazla gözükmesi, bu ülkenin hak etmediği bir gelir seviyesinde olduğunu gösteriyor. Yılların oluşturduğu bu balonun patlayacağını bildikleri halde, saadet zincirinde avunarak yaşamaya devam etmişlerdir. 2012 yılı krizinde Yunanistan a yaptıkları yardımda bu ülkenin ekonomik felaketine yol açmıştır.
 
2012 yılında kurtarıldığı açıklanan en büyük sorunlu ülke olan Yunanistan ın bile kurtarılamadığı yakın zamanda anlaşılacağı açıktır. Çünkü kısmen azalsa da ödenen yüksek faizlerin, gerilemeye devam eden milli gelir yüzünden fazla bir etkili olamayacağı muhakkaktır. Çünkü 2008'de başlayan gerilemenin sürmesi ve 2013'te de Yunanistan'da milli gelirin en iyi ihtimal ile yüzde 4.4 oranında azalacağının tahmin edilmesi, borçlanma maliyetlerin hala yüzde 10'ları üstünde gezinerek kabul edilemeyecek oranlarda sürmesinin devam etmesi ile karşılanması mümkün değildir.

Yunanistan'daki yapının sürdürülebilmesi için de ya üretimin yaklaşık olarak yüzde 50 oranında artması -ki bu kısa zamanda mümkün değildir- ya da gelir düzeylerinin yüzde 50'ye yakın düşürülmesi gerekmektedir. Zaten gelir düzeylerin çok düşmesi yüzünden her gün sokaklarda olan Yunan halkına bunu kabul ettirmek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca, euro kullanan bu ülkenin bir devalüasyon yapma ihtimali olmadığına göre, ufukta AB'nin kapısında bir kurtarılma paketi ile çıkması muhtemeldir.
Ancak, İspanya ve kurtarılamayacak kadar büyük kabul edilen İtalya'da da ekonomik durum istenen iyileşmeyi göstermemektedir. İspanya'daki işsizlik oranı genelde yüzde 26.8 e, gençlerde yüzde 50'yi aşmasına rağmen, 2013'te milli gelirlerinde en iyi ihtimal ile yüzde 1.3 oranında azalma beklemekteler. İspanya'nın milli gelirlerinde gerilemenin sürmesine karşın, 10 yıllık tahvil faizlerinin geçen sene ortasındaki yüzde 7'ler seviyesinden yüzde 5'lere kadar düşmesine rağmen, ekonomilerin sağlamlaşmasına imkan yoktur. Yine, AB'nin 3'üncü büyük ekonomisi kabul edilen İtalya'nın 2012'de milli gelirlerinde yüzde 2.4 oranındaki azalmanın yavaşlayarak da olsa sürerek 2013 yılında yüzde 1 oranında olması beklenmektedir. İtalya'nın da işsizlik oranı son 3 yılda yaklaşık yüzde 25 oranında arttığını burada hatırlatalım. Bu ülkedeki milli gelirlerindeki azalmaya karşın, 10 yıllık tahvil faizlerinin son günlerde hükümet kurma sorunları yüzünden yüzde 4'leri aşmasının sürdürülemez olduğu yadsınamaz.
 
AB de 2012 yılı sonunda krizin büyük ölçüde bittiği açıklanmasına karşın, bu krizin en iyi ihtimal ile birkaç yıl daha süreceği anlaşılmaktadır. 1 trilyon üzerinde piyasaya euro sunulmasına karşın, sorunlu ülkelerin milli gelirlerinde iyileşme sağlanamamaktadır. Hala Olağan üstü faizler ile borçlanmaya devam eden sorunlu ülkelerin çoğunun, milli gelirleri artmadıkça borçları çevirme imkanı mevcut değildir. Eğer bir ülkenin milli geliri yüzde 3 oranında azalıyorsa, borçlanma maliyetleri de eksilerde olması gerekmektedir. Yunanistan örneğinden yola çıkarsak, 2013 yılında milli gelirlerinde beklenen yüzde 4.4 oranında azalmayı karşılayacak faiz oranı en aza yüzde 4.4 eksi olmalıdır. Buda ne kadar para basılırsa basılsın, mümkün değildir. Zaten para basılma ile kurtarılma olsa idi, dünyanın en bol sıfırlı parası olan Zambawie kurtarılmış olurdu. Halbuki çarpıcı olsun diye Örneği verdiğimiz Yunanistan hala yüzde 10'un üzerinde borçlanmaya devam etmekte. Anlaşılan AB, sanayisi en gelişmiş ve 1 triyon doları aşan ihracatı ile Merkel'in Almanya'sının krizden en fazla nemalanan ülke olmasının avantajını yaşamaya devam edeceği bir topluluk olmayı birkaç sene daha sürdüreceğidir.