Yurtdışı şüpheli ticari alacaklarına karşılık ayrılması şartları

Orhan SÖZGÜN / Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Topluma yarar sağlamak amacıyla kurulan dernek, vakıf ve diğer sivil toplum kuruluşları hariç firmaların kuruluş amacı mal ve/veya hizmet satarak kar elde etmektir. Firmalar satışlarının karşılığını nakit ve banka havalesi olarak tahsil edebildikleri gibi vadeli ya da çek, senet gibi kıymetli evraklar karşılığında da tahsil edebilmektedirler.

Çek, senet gibi kıymetli evraklar vadesinde tahsil edilmesi durumunda firmaların faaliyetlerinin devamını sağlayacaktır. Ancak vadesinde ödenmeyen ticari alacaklar firmaları finansal açıdan zor durumda bırakmaktadır. Çünkü ödemesi yapılmayan firma hem günlük faaliyetlerinde, hem satıcılarına olan ödemelerinde hem de vergi ve diğer yasal ödemelerinde sorun yaşayabilecektir. Nitekim Gelir İdaresi Başkanlığı ticari alacağını zamanında edemeyen firmalar için 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenleme yapmıştır. Şüpheli alacaklara karşılık ayrılması ile ilgili şartlar Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; 

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1) Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2) Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr-zarar hesabına intikal ettirilir.” denilerek tahsil edilemeyen şüpheli ticari alacaklar karşılık ayrılması için gerekli şartları düzenlemiştir.

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere şüpheli hale gelen ticari alacağın yukarıdaki şartları sağlaması halinde yurtiçi ya da yurtdışı kaynaklı olması ayrımı yapılmamıştır. Firmaların yurtdışı kaynaklı ticari alacaklarının şüpheli duruma gelmesinde ise yurtdışındaki firmanın bulunduğu ülkede dava açılması veya icra takibine başlanılması gerekmektedir. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.10.2012 tarih ve 2868 sayılı özelgesi de;

 “…yurt dışından olan alacaklarınız için iş yaptığınız firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.” şeklindedir. Ancak yine de yurtdışı ticari alacağı şüpheli hale gelen firmanın bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Başkanlığı’na başvurarak durumunu izah eden, yurtdışında bulunan firmanın bulunduğu ülkeyi de belirterek özelge alması meslek mensuplarımızın ayıracağı şüpheli ticari alacaklar karşısında yol gösterecektir. Aynı zamanda ileri de olabilecek bir vergi incelemesinde inceleme elemanlarına daha rahat izahat verilmesini sağlayacaktır. 

Sonuç olarak yurtdışı kaynaklı olan şüpheli ticari alacaklarda meslek mensuplarımızın kanun hükümlerine uygun hareket etmeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili firmanın bağlı bulunduğu Vergi Dairesinden özelge alıp, bu özelgelere göre hareket etmeleri hem kendileri hem de hizmet verdikleri firmaların menfaatine olacaktır. 


KAYNAKÇA:
1. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.10.2012 tarihli ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-2868 Sayılı Özelgesi