Transatlantik seferberlik çağrısı!

1996’da Gümrük Birliği sürecinde TGSD başkanı olarak masada olan Nur Ger’e göre iş dünyası ve hükümet Transatlantik Ticaret Anlaşması'na taraf olmamız için tüm gücüyle çabalamalı. Türkiye’nin geleceği buna bağlı...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ozlem_ermis_beyhan-019.jpg

Avrupa Birliği ile ABD arasında ekonomik birlik sağlayacak TTIP- Transatlantik Ticaret Anlaşması’na dahil olamamamız, Türkiye’nin çağdaş dünyanın dışında kalmasına yol açabilir. Tehlike büyük, restlerle, birkaç ayda bir konunun hatırlanıp gündeme taşınmasıyla çözülemeyecek kadar önemli... Bir araştırmaya göre Türkiye’nin TTIP dışında kalması durumunda kişi başı reel gelir düşüşü yüzde 2.5 olacak. Yatırımların ülkeden vergisiz bölgeye kayması ile oluşacak istihdam kaybının ise en az 95 bin olacağı hesaplanmış. 1996’da Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne götürülen dönemde TGSD Başkanı olarak aktif görev alan Nur Ger (üstte), bugün konunun hükümet, bürokrasi, iş dünyası ve sivil toplum örgütleri ile bir seferberlik halinde ele alınması gerektiğini düşünüyor. “Başka bir resim satmak ve gündemi değiştirmek lazım. Türkiye’yi tanıtma fonundan bile büyük bir fon bu işe aktarılmalı, Türkiye’nin birinci meselesi bu olmalı” diyor. 

Suçlu Gümrük Birliği değil, adımlar atılmadı... 

Konu son olarak AB Bakanı’nın “Gerekirse Gümrük Birliği’ni dondururuz” resti ile yeniden gündeme geldi. Nur Ger, geldiğimiz noktada suçluyu Gümrük Birliği olarak görmenin haksızlık olduğunu düşünüyor. “Kazan-kazan politikaların peşinde olalım, kaybet-kaybet değil... Dondurulan gümrük birliği değil, Türkiye’nin geleceği olur... 1996’da bizim yaptığımız Avrupa’ya bir kestirme yol açmaktı, ama sonrasındaki 10 yılda yapılması gereken hiçbir şey yapılmadı” diyen Ger şöyle devam ediyor: “Gümrük Birliği’ne götüren ortaklık konseyi kararı 1996 yılında imzalandığında en geç 10 yıl içinde Türkiye’nin AB üyesi olması planlanıyordu. Ondan sonraki 10 yıl, bugün hala açılmamış chapter’lar açılacak, uyum süreci tamamlanacak ve üyelik tamamlanacaktı. Ekonomik sıçramamızla biz de zaten bu süreçte üyeliğe hazır hale gelecektik.” Oysa böyle olmadı... 10 yıl projeksiyonu hatalı mı yapıldı? 

Nur Ger yanıtlıyor: “Niyette bozukluk var. Gümrük Birliği sonrası hiçbir hükümet adım atmadı. AKP gelene kadar yapılması gereken hiçbir şey yapılmadı. Meclis’te non-stop yasa geçiriliyor olması gerekiyordu. Kamuoyu hazırdı, bu bir devlet projesiyse hükümetler değişse de politikanın değişmemesi gerekiyordu. Oysa bu yapılmadı. 450 milyonluk bir pazarın parçası olarak çalışmak başka şey, sadece kendi ülkenin nüfusuna yönelik çalışmak başka bir şey. Otomotiv sektörü önceleri gümrük birliğine itiraz etmişti ama şimdi düşünün ya olmasaydı?.. 4 yıl çalışıp gittik biz Gümrük Birliği’ne... Bakın eğer Türkiye AB üyesi olsaydı, Avrupa’nın krizi bile bu boyutta olmazdı.” 

3’üncü ülkelerle ilgili kararı Kıbrıs için aldık 

Gümrük Birliği ile ilgili yapılan en önemli eleştiri, Türkiye’nin AB’nin 3’üncü ülkelerle imzaladığı STA’ların dışında kalması nedeniyle trafik sapmasından büyük zarar görmesi... Bu, görüşmeler sırasında nasıl gözardı edildi? Nur Ger, daha önce DÜNYA Gazetesi başyazarı Osman Arolat’ın da yazdığı bir gerçeği anlatıyor: “Ben kota müzakerelerini yapan ekipteydim, bize denildi ki karşılıklı masalarda oturuyoruz ama Gümrük Birliği'nden sonra 3’üncü ülkelere birlikte kota koyacağız, politikayı birlikte belirleyeceğiz. Biz böyle biliyorduk, bunu ben kulaklarımla duydum. Bu zaten Gümrük Birliği’nin olmazsa olmazıdır... Ancak sonra ne olduysa oldu... Türkiye üye olmadan Güney Kıbrıs üye olamaz diye bir madde konulsaydı bugün Kıbrıs sorunu da çözülmüştü, biz de zaten üyeydik... Türkiye Kıbrıs’ı tanımıyoruz dediği için, onların müdahil olmasını engellemek üzere 3’üncü ülkelerle yapılacak anlaşmaların dışında kalma kararı aldı ve 3’üncü ülkeler politikasını kendi kendimize yapacağımızı söyledik.” 

Bize hep özgürlükler fazla, harmandalı ile olmaz 

Peki bu sonrasında düzeltilemez miydi diye soruyoruz Nur Ger’e. Sorunun kökenine inen bir karşı soru ile cevap veriyor: “Biz ne kadar kararlıydık üye olmak için? Bize hep özgürlükler fazla, Cumhuriyet kurulduğundan beri özgürlüklerin zamanı bir türlü gelmiyor. Amir devlet ümmet vatandaş ilişkisini, devlet özgür vatandaşın hizmetindedir çizgisine getirmek bir türlü mümkün olmuyor. Bunu yapmanın yolu AB üyeliğiydi. O gerçek bir yapısal değişiklikti. Şimdi Gümrük Birliği’ni suçluyoruz. Ama sen istemedin üyeliği... Bu hükümet ilk 5 yılında birçok uyum yasası çıkardı. Kişi başına gelir sıçraması da böyle geldi. AB yolundayız biz diye ilerliyorduk... Hükümet Özal’dan sonraki en büyük ekonomik evrimi gerçekleştirdiği içindir ki ülke müthiş bir ivme aldı. Ama bu yolun yarısıydı, diğer yarısında resim değişti. AB de ‘Hıristiyan demokrat gibi Müslüman demokrat, özgürlükleri artırma yolundalar’ diye bakarken... Niyet AB üyeliği idiyse oyunun kuralları belli. Burada harmandalı oynanmıyor, diyelim ki vals yapılıyor. Hükümran devlet, güçlü lider, onun altında 10 kişi tarafından yönetilen bir ülke... Böyle bir devlet anlayışı uygun değil AB’ye...” 

Peki geldiğimiz noktada AB Bakanı’nın “Gerekirse gümrük birliğini donduracağız” sözü, hükümetin TTIP’ye dahil olma istekliliğini göstermiyor mu, bu rest işe yaramaz mı? Nur Ger bu açıdan iyimser değil, ona göre tehdit algısıyla hiçbir iş yapılmaz. Rest çekerken, yerine ne konulacağının da planlanıp açıklanması gerektiğini vurguluyor: 

Dondurup yerine ne koyacaksınız? 

“Gümrük Birliğini donduracağız dediğimiz noktada Türkiye’nin 30-40 yılını konumlandırdığım bir ekonomi stratejisi olması ve bu durumun bir öncesinden daha iyi bir durum getiriyor olması gerekir. Donduracağız ve biz Rusya ile birleşiyoruz ya da Çin ile stratejik işbirliği yapıyoruz... Böyle bir çerçeve getirilmesi gerek. Böyle yaptığınızda ne kadarlık bir ekonomik gelir olacak? Bir B planı var idiyse Ortadoğu’daki gelişmelerle çöktü. Ama gene de en gelişmiş değilsiniz ki, en gelişmişlik noktasındaki know how’ınızı nereden alacaksınız? Dünyanın neresinde, hangi birliklerin içinde olacaksınız? Biz ne olacağız, TTIP’ye girememiş, gümrük birliğini dondurmuş bir ülke olarak, bunun cevabının verilmesi gerekir?” 

Konu her sektör açısından önemli. Ama kimya, makina, tekstil, otomotiv gibi ihracatı sırtlayan birkaç sektör çok ciddi bir darbe alabilir. Nur Ger, hazır giyim sektörünün Türkiye TTIP dışında kalırsa çok ciddi bir sıkıntı ile karşılaşacağını, üretimin tekrar Avrupa’ya kayacağını anlattı. Gümrükler iki dev ekonomi arasında sıfırken, ABD’nin bize yüzde 20 gibi bir vergi uygulaması Türk tekstil üreticilerini oyunun tamamen dışında bırakacak. “Bu pazara sonsuza kadar iş yapmamızın önüne geçer. En büyük pazardan pay alamamam, üretimleri Avrupa’ya kaydırmamız gerekir” diyen Nur Ger’e TTIP’nin dışında kalmak tekstil sektörü için tarihsel süreç içinde karşılaşılan en kötü şey olacak. “ABD’ye satma o zaman” diyenlere Nur Ger’in cevabı çok net: “Ticaret globalleşirken biz tamamen işin dışında kalacağız. Yüzde 25 vergiden bahsediyoruz, Hollandalı müşterilerim şu anda bile Amerika’ya satacakları ürün için benden farklı fiyat istiyor. Bu kadar yüksek vergiyle rekabet edebilmemize imkan yok.”

Yabancı yatırımcılar Türkiye’ye nasıl bakıyor? 

“Dünyada kıtalar birleşiyor ekonomik olarak, yeniden şekilleniyor. Şirketler de yatırım için dünyaya bakarken şimdi bir Türk şirketini Avrupa’nın içinde mi görecek yoksa ne olduğunu bilemediğimiz bir stratejinin içindeki bir şirket mi? Yabancı yatırımcı için resim öyle bir değişti ki, 5 yıl önce Türkiye yıldızı parlayan ülke iken şimdi sınırlarında savaş olan, 2 milyon göçmen almış ve istikameti belirsiz bir ülke görünümündeyiz. Yabancı şirketlerle sürekli ilişki halindeyiz, bize ne oluyor diye sormanın da ötesinde özgürlük ve demokrasi konusunda ülkenin geriye gittiği gibi bir kanaat geliştiriyorlar Türkiye ile ilgili...” 

AB yolunda özgürlüklerin artırılması noktasında durduk 

“Muasır medeniyetler seviyesinde olmak için, Japonya gibi Güney Kore gibi olmak için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazır mıyız? Burada niyet çok önemli. Çin ekonomik olarak çok güçlü ama özgürlükleri bir noktaya getirmeden bunu bir sonraki seviyeye taşıyamaz. Bugünün dünyası baskıcı, hükümran, ben dedim oldu anlayışına izin vermiyor. Bu yolu siyaset tıkıyor. Bizim bir şansımız vardı ama durduk... Biz nerede durduk? Bu gelişmenin önünü açmak için daha fazla özgürlük daha fazla insanın önünü açıp toplumun sesini dinleme gerektiğini hissettiğimiz yerde durduk... Nitelikli eğitim verdiğin ve haklarını teslim ettiğin bir toplum yaratmaktan bahsediyorum.” 

Korkarım tamamen ortada kalma riskimiz var 

“Çağdaş ülkeler seviyesine gelebilmek için önce ekonomik bir güç olmak, ekonomik bir güç olduğunuz paralelde siyasi bir güç olup dünyadaki dengeler içinde yer alabilmek... Zenginliği özgürlüklerle desteklemek ve istikameti en ileri medeniyetler seviyesinde belirlemek... Sadece Osmanlı olarak değil, Anadolu kültürleri olarak baktığınızda bizim topraklarımız hep göç alan, göç veren, kaynaştıran ve zenginlik yaratan bereketli topraklar olmuş. Oysa şu anda izlediğimiz politika ile kimseye yaranamama ve korkarım tamamen ortada kalma riskimiz var.” 

Kendi markamızı oluşturmak istiyoruz 

Nur Ger'in şirketi Suteks bugünlerde önemli bir dönüşümün eşiğinde. Ger, kendi markalarını piyasaya çıkarmanın hazırlığını yaptıklarını anlatıyor: “Suteks olarak dünyanın en ileri ülkelerinin en iyi markalarına üretim yapıyoruz. Şimdi hedefimiz kendi markamızla da çıkış yapmak. Bunun araştırmalarını yapıyoruz. İhracatımız sürekli artıyor, geçen yıl yüzde 10 büyümeye imza attık. Ben umutla bakıp umutla var ederim... Yeni nesle çok güveniyorum, bu adımları da bu güven ve umutla atabiliyorum."