Büyümenin formülü, enflasyonu düşürmek

ASKON ekonomi panelinde konuşan Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Türkiye ekonomisinin avantajlarının arttığına dikkat çekerek, “Büyümenin formülü enflasyonu düşürmekten geçiyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
 
İSTANBUL - ASKON’un ekonomi panelinin bu haftaki konukları Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ve Ekonomist-Gazeteci-Yazar Dr. Süleyman Yaşar oldu. Çok sayıda ASKON üyesinin katıldığı panelde, Türkiye ve Dünya ekonomisindeki riskler, beklentiler tartışıldı. 
 
Panelin moderatörlüğünü yapan Sıtkı Abdullahoğlu, açılış konuşmasında Türkiye’deki makro ekonomik tabloların iyi görünmesinin bizi geleceğe taşıması yeterli olacak mı? sorusunun karşılığını aradıklarını belirterek, "Ekonominin iyi olmasından elbette memnun oluruz. Ama yanılsama içinde de olmayalım” dedi. 
 
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisiyle korelasyon içinde gittiğini belirterek, “Finansal krizlerden sonra büyüme yavaşlar. Şu anda Euro bölgesinde yüzde 4.3’lük bir daralma görülüyor. Dünya ekonomisindeki büyüme ise Afrika ülkeleri, Asya, Brezilya, Meksika gibi kuşaklarda yer alan ülkelerin büyümelerinden kaynaklanıyor. Avrupa’nın resesyonu dünyayı aşağıya doğru çekti. Bütün dünya kötü giderken Türkiye’nin de elbette iyi gitmesi mümkün görünmüyor. Türkiye geçtiğimiz dönemde yüzde 8.5-9 oranında büyüdü. Normalin üzerinde finans sağladık iç talep ve kredilerle büyüdük” dedi. 
 
Görüntü pozitif
 
Şu anda büyüme hedefinin yüzde 4’e revize edildiğini, amaa büyümenin yüzde 3’lerde gerçekleşeceğini vurgulayan Aslanoğlu, “Türkiye gelecek sene yüzde 4 veya 5 oranında büyür. Türkiye ekonomisinin bütçe açığının gayri safi milli hasılaya oranı iyi. Bu oranda pozitif bir görüntü sergiliyoruz” diye konuştu. 
 
Avrupa’nın starı olan ülkelerin  birkaç sene gibi kısa sürede ekonomik olarak dip yaptıklarını belirten Aslanoğlu, “Biz iyi taraftayız ama 20 yıl bize bir şey olmaz da diyemeyiz. Ayağımızı denk almamız lazım” açıklamasını yaptı. Aslanoğlu, büyümenin altın anahtarının ise enflasyonu düşürmek olduğunu hatırlatarak, “Eğer enflasyonu yüzde 2’lere doğru geri çekebilirsek, yatırımlar artar, rekabet artar, üretim artar, ihracat artar, işsizlik azalır, kişi başı düşen milli gelir artar” değerlendirmesini yaptı. 
 
Türkiye'nin en büyük riski
 
[PAGE]
 
Türkiye'nin en büyük riski
 
Dr. Süleyman Yaşar ise dünya krizinin oluşma nedenlerini Jeffrey Frankel’in tespitleriyle Türkiye'de genel görünümün, “Düşük faiz politika izlenmesi ve ardından faizlerin artırılması, risklerin önemsenmemesi, Hesap verilebilirlik ve şeffaflığın zayıflaması, aile tasarruflarındaki borçların yükselmesi, Federal bütçe açığının artması” olarak özetledi. 
 
Krizle gelen kötülüklerin, konut fiyatlarının reel olarak yüzde 35 artması, hisse senetlerinin yüzde 55 artması, işsizliğin yüzde 7 oranında artması, fert başına milli gelirin yüzde 9.3 azalması, devlet borçlarının yüzde 86 oranında artması olarak ifade eden Yaşar, Türkiye’nin avantajlarını ise şöyle sıraladı: “Bütçe açığı düşük, kamu borç yükü düşük. Banka sermayeleri yeterli. IMF vesayeti kalktı, bütçe halkın yararına tasarlanıyor. Tüketici güveni yüksek. Anayasa referandumundan sonra askeri vesayet kalktı, yeni anayasa yatırımları artıracak. Yargı vesayetinin kalkması artık ideolojik gerekçelerle yatırımlar durdurulmayacak. Yap işlet ve Yap İşlet Devret projeleri devreye girecek, yeni ihraç pazarları bulunuyor” 
 
Türkiye’nin en büyük riskinin ise ABD, AB ve Japon Merkez Bankalarının gevşek para politikasının gelişmekte olan ülkelere para akışını çoğaltması olduğunu ifade eden Yaşar, “Türkiye’nin notunun artırılması para gelecek diye sevinmeyelim. Türkiye’nin parasının aşırı değerlenme riskini göz ardı etmeyelim. Diğer yandan yüksek cari açık, yüksek işsizlik oranı, petrol fiyatlarındaki hızlı yükseliş, küresel gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş, Avrupa Para Birliğine üye ülkelerin kamu borcu riskleri, Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler bizim ana risklerimizdir” hatırlatmasını yaptı. 
 
Yapısal sorunları çözmek zorundayız
 
İkinci turda Erhan Aslanoğlu, Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 4’ün altına inmesinin resesyon sorunu oluşturabileceğini belirterek, “Cari açık bizim için çok önemlidir. Türkiye ekonomisinin krizlerle tanıştığı her yılın öncesinde yüksek cari açık tehlikesinin varlığı dikkat çekmektedir. Türkiye ekonomisi cari açığın yapısal sorununu çözmeden hızlanırsa önümüzde önemli riskler ortaya çıkabilir. Bu arada Avrupa’daki kriz sona ererse, aynı oranda sermaye çekemeyebiliriz. Bu da paranın başka ülkelere kaçması anlamına gelir. Tasarrufumuzu artırmak, ihracatımızı artırmak, ara malı imalatımızı artırmak, nokta hedefler yapmak ve yapısal sorunları çözmek zorundayız” dedi. 
 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir