Kota tekelinin önlenmesi için ‘Rekabet’e başvuracak
Pancar şekeri ile NBŞ arasında fark olmadığını ifade eden Anadolu Nişasta ve Glukoz Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Edip Hilmi Aktaş, kota tekelinin önlenmesi için Rekabet Kurulu’na başvuracaklarını söyledi
Bir süre önce kurulan Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği (ANGSAD) Genel Sekreteri Edip Hilmi Aktaş, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotalarının bazı firmaları tekel haline getirdiğini belirterek, soruşturma açılması için Rekabet Kurulu’na başvuracaklarını bildirdi. Aktaş, ihracata dayalı üretim yapan fabrikaların yurtdışındaki pazarlarının da Türkiye’deki tekel konumundaki şirketler tarafından ele geçirildiğini belirtirken, nişasta bazlı şekerin, sağlık açısından pancar veya kamıştan üretilen şekerden hiçbir farkı bulunmadığını bildirdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Aktaş, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
Yeni bir STK olan ANGSAD ne zaman kuruldu?
Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği 2013 yılı Eylül ayında kuruldu. Tabii Türkiye’deki mevcut yapı itibarıyla nişasta bazlı şeker, nişasta, glikoz üretimi hedefine yönelik çalışmalar yapılıyor.
Zaten Nişasta Üreticileri Derneği adlı bir yapı varken, toplam 10 firmanın faaliyet gösterdiği pazarda ikinci STK çok değil mi?
Daha önce Nişasta Üreticileri Derneği kurulmuş. Bir STK sektörde hizmet veren sanayi birimlerini bir araya getirmek için kurulur. ANGSAD üyeleri NÜD’e üye olmak için başvurularına yapmışlar ancak NÜD tarafından kabul edilmemişler. Başvurusu kabul edilmeyen şirketler üye olamayınca Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği kuruldu. Aslında hem trajikomik hem ironik bir durum var. Aynı sektöre hizmet veren aynı üretimi yapan firmalar arasındaki rekabet nedeniyle STK’ya kabul edilmemek Türkiye’ye has olsa gerek. Bir de Türkiye’de yavaş yavaş oturmaya başlayan STK-devlet ilişkisi sözkonusu. Devletimiz de yavaş yavaş STK ile çalışmayı öğreniyor, STK da devletle çalışmayı öğreniyor.
Çok yeni bir derneksiniz, sektörün karar mekanizması olan Şeker Kurumu ile ilişkileriniz nasıl?
Gerek Şeker Kurumu Başkanı Hüsnü Tekin, gerekse Genel Sekreter Jale Leblebici ile görüşüyoruz. Henüz kendilerinden randevu taleplerimize rağmen, kurumsal olarak resmi görüşme gerçekleşemedi. Aslında Türkiye’de genel olarak bir iletişim sıkıntısı yaşanıyor. Ancak kısa süre içinde görüşmenin yapılacağına inanıyorum.
NBŞ’ye yönelik gerek dünyada gerekse Türkiye’de ciddi bir direnç ve eleştiri var.
Özellikle sağlık yönü çok tartışılıyor….
Aslında burada büyük bir kavram karmaşası söz konusu. NBŞ dediğimiz zaman alt açılımı var. Glikoz ve fruktoz var. Pancardan elde edilen şeker sakkaroz, mısır, patates, buğdaydan elde edilen şekerde ise glikoz ve fruktoz var. Glikozun şekerle bir alakası yok. Şekerli gıda maddesi üreten herkesin glikoz kullanma zorunluluğu var.
Şeker üreticisi firmalar, pancar şekeri üreten firmalar ve kooperatifler bile şekerleme sanayisinde glikozu kullanıyorlar. Ürettikleri şeker veya türevi mamullerde glikoz kullanmak zorundalar. Yüksek fruktoz içeren, nişasta şurubu içeren ürün pancar şekeri ile eşdeğer. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus, pancar üreticisi korunacak düşüncesiyle atıl şeker fabrikalarının sübvanse edilmesidir. Bu büyük bir yanılgı. AB bu yanlıştan döndü. Dünyada şeker üretiminde pancarın payı sadece yüzde 20.
Bakın, AB şeker üreticisi iken kamıştan ham şeker ithal etmeye başladı. 4 yılda bir ekilen pancar üretimine dayalı atıl şeker fabrikasının kalması akla uygun değil. Bunun rehabilite edilmesi lazım. 2000’li yılların başında 1.5 milyon ton mısır ekilirken, 2013’te 5.9 milyon ton ürün alındı. Mısır daha endüstriyel bir hammadde. Yem, nişasta gibi sektörlerde kullanılır. Türkiye’de mısır her yıl ekilirken, pancar 4 yılda bir ekiliyor.
Peki siz glikoz mu üretiyorsunuz, fruktoz mu?
Üyelerimiz glikoz da fruktoz da üretiliyor. Glikoz dünyada Türkiye dışında başka hiçbir ülkede kotaya tabi değil. Dolayısıyla mutlaka bir kota kapsamından çıkarılması gerekiyor. Fruktoz şekere çok yakın, şeker bazında bir ürün. Sanayide çok kullanılıyor, AB de kota var. Glikoza ise kota yok. Fruktoza kotanın nedeni de geçici tedbir. Nitekim 2017 yılında fruktoz kotası da kalkacak.
Pancar şekeri, kamış şekeri ne kadar zararlıyla fruktoz da o kadar zararlı. Onun dışında başka bir zararı yok. Mısırdan üretildiği ve dünyada mısır üretiminde GDO kullanıldığı için bir eleştiri var. Oysa Türkiye’de GDO yasak ve mısır üretimi yeterli düzeyde.
Bilimsel verilere göre obeziteye neden olduğu belirtiliyor….
Bu konuda da büyük bilgi kirliliği var, bu bilginin yanlışlığına ilişkin TÜBİTAK’ın raporları var. ANGSAD’ın misyonlarından birisi de bu kirliliğin önlenmesi. Aynı şey ekmekte de oldu. Ekmeğin zararlı olduğunu söyleyenler de oldu, ekmeğin çok gerekli olduğunu söyleyenler de ortaya çıktı. Türkiye olarak şeker tüketiminde biz zaten standartların altındayız. Pancar şekeri ve şeker kamışı ile früktozun bir farklılığı yok.
O zaman size göre nasıl bir pancar politikası izlenmeli?
Pancar ekilmemeli mi? Herkesin ülke menfaatini düşünmesi lazım. Göz göre göre 4 misline mal ettiğiniz ürünü bu fiyata satmak dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Avrupa dünya kadar fabrika kapattı. Bazı ülkelerde üretim yasaklandı. Bunların sonunda rantabl rakama gelmesi lazım. Pancar üretimi yasaklansın demiyorum ama belli bölgenin pancarı belli fabrikada toplanır. Özelleştirmeyi ona göre bilinçli yaparsınız. Bunları yapmadan pancar savunması yapmak devletin bütçesinden zarara girmek anlamına geliyor.
İşin bir de ihmal edilmemesi gereken sosyal yönü, üstelik PANKOBİRLİK verilerine göre katma değeri yüksek bir ürün pancar. Üstelik Konya Şeker gibi çok güzel bir örnek de var
Kötülemiyorum ama rantabl üretebileceğimiz konumda üretelim. Bir zamanlar 30-35 milyon ton buğday işleyecek kapasite vardı. Bugün bir sürü un fabrikası kapanarak bin 200’den 700’lü rakamlara geldi. Burada da konsolidasyon söz konusu. Pancar üretimi tabii ki olsun. Senenin 365 günü çalışabilecek şekilde fabrikalarda işlensin. 10 gün çalışan fabrikalar var, bunlar olmamalı.
NBŞ kotası 2002’de getirildi. Üyeleriniz kota olduğunu bile bile niye yatırım yaptılar?
Ticarete her müdahale, daha doğrusu müdahaleci ticaret anlayışı bitti. Ancak geçici tedbir mahiyetinde alınan bazı kararlar var. Kota bu nedenle alınmış. Bu da geçici bir süreye yayılarak tedrici olarak kaldırılması gereken bir husus. Kotada Türkiye’deki sıkıntı farklı. Kota Türkiye’de 5 firmaya tanınmış. Toplam 9 firma var. Kota 360 bin ton civarında. Bunun yüzde 44’ü bir firmaya, yüzde 31.7’si başka bir firmaya yüzde 14’ü ise ilk firmanın ortaklığında kurulan başka bir şirkete ait. Yani önemli bir kısmını bir şirket kontrol ediyor.
Türkiye’de şekerleme sanayi gelişiyor. Bu nedenle kotaların artırılması isteniyor. Ancak tahsis edilen kotanın yüzde 75’i de iki büyük içecek firmasına satılıyor, bizce burada bir haksızlık var. “Bu kota bize ait” deyip o sektörde üretim yapan diğer sanayi kuruluşlarını derneğin içine almazsanız yanlış olur. Yeni fabrikalar ihraç amaçlı kuruldu Şeker Kurulu’ndan izin aldılar. Şimdi sistem olarak ihracat kaydıyla yaptığınız nerede ihracat yapıyorsanız Şeker Kurulu’na bildiriyorsunuz. Üyelerimiz Suriye’ye, Irak’a ihracat yapıyor. Kota sahibi firmalar ise üyelerimizin pazarlarına fiyat kırarak ihracat yapmaya başlıyorlar. Doğal olarak dış pazarları da kapandığı için üyelerimiz iz pazara yönelik kota talep ediyorlar.
Şeker Kurulu bu işe ne diyor?
Şeker Kurumu bir devlet kurumu, bünyesindeki kurul da devlete ait kuruldur. Burada en büyük üretici firma Cargill var. Nişasta Üreticileri Derneği temsil edilmezken en fazla kapasiteye sahip Cargill giriyor. Devlet değil firma temsil ediliyor. Biz STK olarak kayıt dışılığı kaldıracak her türlü mücadeleye gireriz.
Edip Hilmi Aktaş'ın dikkat çektikleri
Sermaye yetersizliği nedeniyle yatırım ve üretim eksikliği yaşadığımız biliniyor… Yerli yatırımcının zorlukla yaptığı yatırım ve üretimin yanına içeride ve dışarıda pazar bulma zorluğunun eklendiği de sıklıkla dillendiriliyor. Yerli üretimin teşviki amacıyla kamunun ayrıcalık sağlaması gerekliliği ve bu konuda kamunun off set gibi çeşitli girişimlerde bulunduğu ancak uygulamada zorlanıldığı da görülüyor. Yerli üreticinin bir başka sıkıntısını da nişasta ve glikoz sanayicilerinden öğrendik. Önceki gün sohbet ettiğimiz Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Edip Hilmi Aktaş yerli üreticilerin sıkıntılarını sıralayarak yetkililerden müdahale beklediklerini ifade etti.