Külahçıoğlu: Pirinç ve bulgurda düştü, makarnanın KDV’si de yüzde 1 olmalı

Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği Başkanı Abdülkadir Külahçıoğlu, yıllık 6.8 kg civarında seyreden kişi başı tüketimin artırılması için özel çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ankara-002.jpg

Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği’nin son genel kurulunda başkanlığa seçilen Abdülkadir Külahçıoğlu, makarna tüketiminin artırılabilmesi için pirinç ve bulgurda olduğu gibi makarnanın da KDV’sinin yüzde 1’e indirilmesi gerektiğini söyledi. Külahçıoğlu, AB’nin uyguladığı kotayı kaldırması halinde, halen dünyanın ikinci büyük makarna ihracatçısı olan Türkiye’nin ilk sıraya yükselebileceğini bildirdi. Dünyanın en büyük makara üreticisi olması yanı sıra İtalya’nın kişi başına 28 kg ile en büyük tüketime de sahip olduğunu ifade eden Abdülkadir Külahçıoğlu, Türkiye’de rakamın sadece 6.8 kg civarında seyrettiğini kaydetti ve Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği olarak bunu artırılması için özel çalışmalar yapmaya hazırlandıklarını aktardı. 

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Abdülkadir Külahçıoğlu, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ile Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı. 

► Türkiye makarna pazarının mevcut durumunu değerlendirir misiniz? Pazarın büyüklüğü ne kadar? 
Maalesef Türkiye’deki makarna tüketim düzeyi henüz AB seviyesine yaklaşamamıştır. Sektör gerek Avrupa gerekse dünya ölçeğinde önemli bir yerde bulunmakla birlikte, yıllık ciro 1 milyar dolar seviyesindedir. 

► Peki dünyadaki durum nedir? 
Bugün dünyada makarna üretimi 13.5 milyon ton civarında ve bunun yaklaşık 4’te 1’ini İtalya gerçekleştiriyor. İtalya’yı yüzde 15 pay ile ABD ve yüzde 9.5 pay ile de Türkiye izliyor. İhracat durumunda da benzer sıralama olduğunu söylersek yanlış olmaz. Dünyanın üçüncü büyük üreticisi olan ülkemiz, ihracat sıralamasında ise ikinci durumda. 

► Tüketimin düşük olduğunu söylediniz, karşılaştırmalı örnek verebilir misiniz? 
İtalya üretimde olduğu gibi tüketimde de ilk sırada yer alıyor. Üstelik aradaki fark da yüksek. Yani İtalya’da ortalama 28 kg olan üretim, Venezüella’da 11.7 kg, ülkemizde ise sadece 6.8 kg düzeyinde. Biz Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği olarak tüketimin artırılması yönünde çalışmalarımızı hızlandırıyoruz. Türkiye’de tüketim alışkanlıkları bulgur ve pirince yönelmiş halde. Yani makarna, bulgur ve pirinç gibi her sofrada yer almıyor. Bu da doğal olarak tüketimin istenilen seviyede olmamasına yol açıyor. Sos kültürünün Türk mutfağına daha çok yerleşmediğini görüyoruz. Ancak, ucuz ve besleyici değerleri yüksek olan makarna tüketiminin daha da artıracağını düşünüyorum. 

TÜRKİYE’DE 20 FAAL ÜRETİCİ VAR 

► Pazarın sizce en büyük sorunu nedir? Sorunun çözümü için yapılması gereken nedir? 
Bugün ülkemizde makarnanın şişmanlattığı ve besin değerinin düşük olduğuna yönelik inanış, insanların tüketimini artırmaları önünde bir engel olarak durmaktadır. Biz Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği’nin yeni yönetimi olarak, tüketiciyi bilinçlendirmek anlamında çok daha aktif bir faaliyet içinde olacağız. Aynı zamanda sos kültürünün gelişmesiyle birlikte de tüketimde ciddi artış olacağını düşünüyoruz. 

► Peki Türkiye makarna sanayisinin önümüzdeki dönemde nasıl bir seyir izleyeceğini öngörüyorsunuz? 
ABD’nin antidamping uygulaması ve AB’nin uyguladığı kota uygulaması sektörümüzün ihracatı önünde uzun yıllardır aşmaya çalıştığı en büyük engellerin başında geliyor. Türkiye, AB müzakere masasında konuyu gündeme getiriyor. Kotaların karşılıklı olarak kaldırılması yönünde müzakereler yapılıyor. Kotanın kaldırılması halinde inanıyoruz ki Türkiye makarna sanayi büyük sıçrama yapacak ve dünyada ilk sıraya yerleşecek. Bu durum aynı zamanda ülke tarımına, buğday üreticisine ve istihdama da katkı sağlayacaktır. Halen 735 bin ton düzeyinde yer alan ihracatın kısa vadede 1 milyon tona, 2023 yılında ise 2 milyon tona çıkacağını düşünüyoruz. 

► ABD pazarıyla ilgili özel bir çalışma yaptığınızı biliyoruz. Biraz bunu detaylandırabilir misiniz? 
Amerika, anti-damping konusunda her 5 yılda bir gözden geçirme toplantısı yapıyor. Geçtiğimiz 2 toplantıda maalesef Türkiye taraf olarak hiç savunma yapmamış. Üçüncü toplantıda Türkiye de taraf olarak İtalya ile birlikte katıldı ama keşke savunmayı tek başımıza yapsaydık daha iyi olurdu. Çünkü İtalya, bize göre yanlış argümanlarda savunma yaptı. Ancak yine de savunma anlamında çok mesafe aldığımızı söyleyebiliriz. Bu konuda, hükümetimiz ve ihracatçı birliklerinden de destek aldık. Türkiye Makarna Sanayiciler Derneği üyeleri de destek verdi. Amerika’da bir avukatlık bürosu ile anlaştık. Tam başarı yakalayamasak da 2 üyenin oyunu kazanarak önümüzdeki süreç için ümitlendik. 

► İhracatın yapısı da birçok ürüne göre farklı değil mi? 
Evet, biz buğdayı doğrudan çiftçiden alıp işleyip ihracat yapıyoruz. Yani herhangi bir ara mamul olmadığı için gelen dövizin tamamı ülkemize geliyor ve çiftçimizin alın teri değerlenmiş oluyor. Kısacası katma değerin tamamı ülkemiz sınırları içinde kalıyor.

PERAKENDECİLER DÜŞÜK FİYAT İÇİN YOĞUN BASKI YAPIYOR

► Gıda piyasasının en ucuz ürünlerinden birisi olan makarnanın bu özelliğini ve maliyetleri de dikkate alarak, fiyat-maliyet konusunda neler söyleyeceksiniz? 
Şimdi ekonominin temel kuralları gereği, tarımsal ürünlerde yaşanan fiyat artışları, şirketlerin maliyetini doğrudan etkiliyor. Ambalaj, nakliye ve enerji maliyetleri yanı sıra kur artışları da maliyeti artırıcı önemli unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğer sorunumuz ise perakende satış noktaları. Perakende firmaları, sürekli birbirleriyle rekabet etmek durumunda oldukları için, ürünleri daha ucuza alabilmek adına sürekli üretici firmalar üzerinde baskı kuruyor. Buna bağlı olarak üreticiler maliyet artışlarını satış fiyatlarına doğrudan yansıtamadığı için yine sıkıntı yaşanıyor. Biliyorsunuz Türkiye’de uzun yıllar verilen uğraşlar sonucunda bir Perakende Yasası çıktı. Ancak maalesef bu yasa da sektörümüzde çok şey değiştirmedi. Perakendeciler farklı isimler altında yine çeşitli bedeller almaya devam ediyorlar. Makarna çok ucuz bir ürün ama buna rağmen, raf fiyatları veya markete giriş bedelleri halen bizim üzerimizde büyük yük oluşturuyor. Bu konuda çok acil değişiklik gerekiyor. Marketlerin bu politikasını daha doğru değerlendirebilmeniz adına şu örneği vermek gerekiyor. Bugün buğdayın 1 lira olduğu dönemde 1 liranın altında makarna satma, en basit tabiriyle sektöre de vatana da haksızlık olarak nitelendirilebilir.

İHRACAT DESTEĞİ TL DEĞİL DOLAR OLARAK VERİLMELİ

► Dünyada ön sıraya çıkabilmek için kotaların kaldırılmasını istediniz, genel ihracat destekleri konusunda ne söyleyeceksiniz? 
Aslında ihracat desteklerinde dövizden TL’ye dönünce oransal olarak destek miktarı ciddi şekilde azaldı. Dernek olarak bunun değiştirilmesi konusunda girişimlerimizi sürdürüyoruz. Döviz cinsinden 21 dolar olduğu dönemde karşılığı 38 liraydı, bugün halen 38 liralık destek alınıyor. Biz bu rakamın yine 21 dolar olmasını istiyoruz. 

► KDV ile ilgili de sıkıntılar var galiba? 
Bakın bizim sofralarımızda pirinç, makarna ve bulgur mutlaka bulunur. Bulgurun KDV’si birkaç yıl önce yüzde 1’e indirilmişti, pirincin KDV’si ise geçen yıl yüzde 1 oldu. Bu üçlü içinde yer alan makarnanın KDV’si ise halen yüzde 8. Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği olarak bunun yüzde 1’e indirilmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz. Bu durum hem fiyatı düşürecek, hem de sağlıklı bir gıda ürünü olan makarnanın tüketimini artıracaktır.

Abdülkadir Külahçıoğlu'nun dikkat çektikleri
Cari açığın düşürülmesi için teknoloji üretiminin yanı sıra üretim kabiliyetine sahip olduğumuz ve dünya ile rekabet edebildiğimiz sektörlere de sahip çıkmamız gerekiyor. Makarna sektörüne sahiplenmek hem bu açıdan hem de işsizlikle mücadele için ciddi önem taşıyor. Dünyada 13.5 milyon tonluk makarna tüketiminin Uzakdoğu ve Afrika’nın devreye girmesiyle kısa dönemde 20 milyon tona ulaşacağı tahmin ediliyor. Üretimin ise Batı’dan Doğu'ya kayması, Türkiye’nin bu alanda daha da ön plana çıkacağını müjdeliyor. Kısacası şu anda 1.3 milyon tona ulaşan ve dünya üçüncülüğünde yerini alan makarna sektörümüz 3-5 kat büyüme potansiyeli taşıyor. Sektör temsilcileri bu fırsatın farkında ve geçtiğimiz yıllardan farklı olarak birlikte daha büyük adımların atılabileceğini kavramış görünüyor. Külahçıoğlu’nun anlattıkları bu tespiti doğruluyor, hükümetin de devreye girmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir