'Türkiye'de iyi bir hayat istiyorum'

Uzun yıllar expat olarak dünyayı dolaştıktan sonra İstanbul'a dönen Sodexo Türkiye CEO'su Burçin Ressamoğlu, artık başka bir yerde yaşamak istemediğini söylüyor. "Kızlarımla hayalimiz Türkiye'de iyi bir hayat sürmek" diyen Ressamoğlu için aile ve dostlar her şeyden önemli.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Viyana doğumlu, liseyi yine bu şehirde yatılı okulda tamamlamış bir yönetici var karşımızda. Hayatının büyük bölümünü Çin, Hollanda gibi ülkelerde expat (kendi ülkesi dışında çalışan yönetici) olarak geçiren bir anne. Artık çocuklarıyla birlikte Türkiye’de yaşamak isteyen 1968 doğumlu Burçin Ressamoğlu’nun son 5 yılki kariyerine vatan özlemi damga vurmuş. Uzun süren Philips deneyiminin üzerine Sodexo’dan gelen Türkiye CEO’luğu teklifini kabul etmesinde en büyük etken yine Türkiye olmuş. Farklı bir sektörde ama kendi ülkesinde olmanın hem kendisine hem de ailesine iyi geldiğini söylüyor. Evet, son yılların en çok dikkat çeken kadın CEO’larından Burçin Ressamoğlu bu haftaki “Sabah Yürüyüşleri”nin konuğu. Ressamoğlu’yla yağmurlu bir Bebek sabahında bir araya geldik. Klişe tabirle, “Hava serin, sohbet sıcaktı.”

'Burada çok mutluyuz'

- Herkes yurtdışında yöneticilik hayalleri kurarken siz Türkiye’de kalmayı tercih ediyorsunuz. Neden?

Hayatımın büyük bölümü yurtdışında geçti. Annem Samsun, babam da Edremitli ama ben Viyana’da doğdum. Ortaokulu İstanbul’da Avusturya Lisesi’nde okudum ama lise için yine Viyana’ya yatılı gittim. Daha sonra yine Türkiye’ye gelip Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve İşletme Bölümü’nü bitirdim. Philips’te uzun yıllar yöneticilik yaptım ve bunun büyük bölümü yurtdışında geçti. Hollanda, Çin gibi ülkelerde bölge yöneticiliği yaptım. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde çok farklı kültürlerle çalışma fırsatı buldum. Bu hem güzel hem de yorucu bir deneyimdi. Kızlarım oralarda büyüdüler ama Türkiye’ye her geldiklerinde dönmek istemediler. 2010’da Philips Türkiye ve Ortadoğu Bölge Direktörü olarak yeniden İstanbul’a geldim ancak iki yıl sonra yine Hollanda’ya gitmem istenince ‘artık burada kalmalıyız’ dedik. Sonra da Sodexo’dan teklif geldi ve kabul ettim.

- Türkiye’de aile kalabalık mı?

Ben tek çocuğum ama kuzenlerimi düşünürsek ailem kalabalık. Birbirimize çok bağlıyız. Buluşur, iyi vakit geçiririz. Bir de burada çok iyi arkadaşlarım var. Ailecek görüşüyoruz. Burada hayatımız çok güzel.

- Uzun yıllar teknolojiyle ilgili bir iş yaparken birden hizmet sektörüne geçmek zor oldu mu?

Evet, tam bir şok oldu. Ortada ürün yok, her şey insanlara bağlı. Hem de sizin yönetmediğiniz insanlar sürecin içinde. Adaptasyon konusunda epey çalışmam gerekti.

'Hem sıkı takipçi hem de eğlenceliyim'

- Türkiye’nin Sodexo dünyasında nasıl bir yeri var?

Türkiye Sodexo’nun üçüncü büyük pazarı. Dünyanın en büyük 19’uncu işvereni olan bu şirket, günde 75 milyon insana hizmet veriyor. Türkiye ise yüzde 20’lerde büyüyor her yıl. Bu yüzden önemli bir pazar. 24 yıldır buradalar ve yatırımı hiç kısmadılar. 600 bin günlük kullanıcı ve 40 bin üye işyeri var. Asıl misyonumuz, bireylerin yaşam kalitesini artırmak.

- Nasıl bir yöneticisiniz, zor musunuzdur?

Talepkâr bir yöneticiyim. Her şeyin zamanından önce yapılmasını beklerim. İşlerin sallanmasını istemem. Delege ederim ama takipçiyimdir. Sorunların karşısında pes etmem, mutlaka bir yolunu bulurum, zorlarım. Diğer yandan eğlenceli olduğumu düşünüyorum. Çağrı merkezi, müşteri hizmetlerinde zaman geçirmeyi seviyorum.

- Bir kadın olarak hem kariyer hem de çocuk yapanlardansınız. Kızlarınız için neler hayal ediyorsunuz?

Benim için hayata katkıda bulunmak önemli. Topluma destek olmak büyük keyif. Kızlarıma da bunu aşılamaya çalışıyorum. Diyorum ki, “Tek başına kariyer yeterli değil, topluma da bir katkınız olmalı. Bir kişiye bile dokunsanız önemli.” Hayalim, çok yönlü olmaları, mutlu olmaları.

- Peki sizin toplum yararına ne gibi girişimleriniz var?

Kadınların iş hayatında daha aktif olmaları için çalışmalar yapıyorum. Bir yandan da KAGİDER’e üyeyim. Ayrıca Sodexo’nun toplumsal cinsiyet ayrımcılığı konusunda globalde yürüttüğü bir yapılanmada yer alan ilk Türk temsilciyim.

- Son dönemde Prof. Dr. Acar Baltaş’ın gençlerin eğitimiyle ilgili sözleri dolaşıyor sosyal medyada. Baltaş’a göre sıkıntıları aşmak zorunda kalan gençler daha başarılı oluyor. Sizin aştığınız büyük bir sıkıntı oldu mu, bir kırılma noktası gibi...

Hayatımın en önemli dönemi lise yıllarımdı. Ortaokulda sıkıntılı bir süreç yaşayınca annem beni Viyana’ya gönderdi lise eğitimi için. Çok sıkı disiplini olan bir okuldu. İstediğinizde ailenizi arayamıyor, yemek yiyemiyor, uyuyamıyordunuz. Çok zorlandım. 14 yaşındaydım, günlerce ağlamıştım. O eğitim, hayatımın dönüm noktası olmuştur. Bir yandan da çok yararı oldu bana; kendi başıma kalmayı, zorluklardan ders çıkarmayı öğrendim. Ha unutmadan bir de piyano çalmayı öğrendim. Saatlerce piyanonun başında kalırdım.

- Annenize benziyor musunuz?

Bilmem. Büyük kızım lisede. Ben de kızımı bir hukuk bürosuna staja gönderdim. İş deneyimini görsün istedim. İş hayatını, sorumlulukları erken yaşta görmesi gerektiğini düşünüyorum.

'Adalet duygum yüksek'

Yemek yapmayı sevmem. Gözümün içine bakılarak yalan söylenmesine tahammül edemem. Verilen sözlerin tutulmasını beklerim. Aksi takdirde sert tepki veririm. Haksızlığa da dayanamam. Adalet duygum yüksektir.

Sodexo'dan 'iyi yaşam'

• İş yemeğine çok aç gitmeyin. Böylelikle ilk servis edilen iştah açıcılardan uzak kalmak kolaylaşır.
• Şekerli içecekler yerine su veya maden suyu tercih edin.
• Yemeğin hemen sonrasında tatlı veya meyve tüketmeyin.
• Yemekleri iyi çiğneyin. İyi çiğnememek hızlı yemeye o da daha fazla besin tüketmeye yol açar.
• Yatmadan iki saat önce yemeyi kesin. Bilimsel araştırmalar, yatmaya yakın yemek yiyenlerin yüksek tansiyona yakalanma ve kalp krizi geçirme riskinin iki kat fazla olduğunu gösteriyor.
• Ağır geçen bir akşam yemeğinin ertesi günü 2-2.5 litre su tüketmeye çalışın.
• Sindirim sistemi sağlığınız için probiyotik yoğurt veya kefir tüketin.
• Şekerli içeceklerin tüketildiği akşamların ertesi günü ödem atmak için ananas ve maydanoz tüketin.

'İyi Yaşa' platformu herkese açık

- Son günlerde “İyi Yaşa” projesi ile dikkat çekiyorsunuz. Nedir bu işin arka planı?

İyi Yaşa Platformu, Sodexo’nun tüm paydaşları ve takipçilerine doğru beslenme, iş-özel hayat dengesi, verimlilik ve motivasyonu yükseltmenin yöntemlerini anlattığı herkese açık bir alan. Sosyal medya ve internette bu hedefl ere yönelik paylaşımlarda bulunuyoruz. Biz de Türkiye'de bu kapsamda diyetisyen Gizem Şeber, pilates eğitmeni Ayça Kaşıkçı, yaşam koçu Mehmet Yıldırım, astrolog Binnur Zaimler ve şef Ece Zaim’le çalışıyoruz.

'Günlük adım sayımızla yarışıyoruz'

- Sporsever bir şirketsiniz yani...

Evet. Hatta bunu bir şirket politikası haline getirdik. 100 gün boyunca adımlarımızı sayıp “İyi Yaşa” platformuna atıyoruz. Ortalama 12 bin adımın altına düşersek üzülüyoruz. Ülkeler ekiplerinin spor başarısı konusunda yarışıyor.

'Haftada iki günüm spor salonunda geçiyor'

- Peki siz spora yatkın mısınız?

Yok, çok spor yapan biri değilim. Haftada iki gün bir spor salonuna gidip bacak çalışıyorum. Hafta sonları da ailecek yürüyüşe çıkıyoruz. Ama bu projeden sonra günde 10 bin adımın üzerine çıkmaya dikkat ediyorum. Bir de çocukluğumdan bu yana kayak yaparım.

'Arkadaşlarımla kocaman bir aile gibiyiz'

- Peki iş dışında en çok neler keyif veriyor?

Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. 7-8 kişilik bir arkadaş grubum var. Ailelerimizle birlikte bir arada olmaktan büyük keyif alıyoruz. Bu şekilde bakıldığında aslında hep birlikte kalabalık bir aileyiz. Haftada birkaç kez buluşuyoruz. Bir de elbette kızlarım hayatımın merkezinde. Onlarla zaman geçirmek çok kıymetli. Onlar burayı, İstanbul'u çok seviyorlar. Hep birlikte kitap okumayı çok seviyoruz. Oldukça iyi bir kitap koleksiyonum var.