Çayın 'üçüncü' dalgası geliyor!

Dünyada sudan sonra en fazla tüketilen içecek çay. Hatta su yerine çay içenler bile var. Tatlılarda, buluşmalarda, hatta sinema ve şiirde de çay lezzeti alıyoruz. Şimdilerde çayda ‘artisan’, yani zanaatkarlık anlayışı trend olmuş. Biz de İzmir Tea Festivali'nde keşfettik bu durumu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KEZBAN KARABOĞA

Günde kaç bardak çay içiyorsunuz? İki, üç? Türkiye çay tüketiminde fanatik ülkelerden. Kahvaltıya çaysız başlamaz, toplantıyı çaysız açmayız. Biliyor musunuz dünyada sudan sonra en fazla tüketilen içecek çay. Hatta su yerine çay içenler dahi var. Çay tatlılara giriyor, beş çayı var, filmlerde çay var, şiirlerde çay var. Örneğin bir şiirinde Cezmi Ersöz, “Çay henüz her şey bitmedi demektir” diyor… Çay, Türkler için önemli. Ona özel yöresel ‘deyiş’lerimiz bile var. Ankaralıların canları çok fazla çay içmek istediğinde ‘çaysıdım’ dediklerini duymuştum. Bu anekdotları anlatmamın nedeni geçtiğimiz hafta tarihi Alsancak Garı’nda yapılan İzmir Tea Festivali. İzmir Tea Festival, Opra Team tarafından düzenlendi. Tahmin edebileceğiniz gibi festivalde yok yoktu. Çay, demleme teknikleri, sağlık, edebiyat, fotoğraf, sosyal sorumluluk, spor temalı workshoplar yapıldı. İmza günleri, film gösterimleri gerçekleştirildi. Bu, İzmir Tea Festival’in ilkiydi. 

Her ilkte olduğu gibi bu festivalde de Opra Team Yöneticisi Ramazan Harmancı'nın heyecanı dikkatimizden kaçmadı. Sıcak bir çay eşliğinde yaptığımız sohbette ilginç bilgiler öğrendim kendisinden. Örneğin 26 yıl bekletilmiş çay varmış. Harmancı, kahve pazarının doygunluğa ulaştığını, artık çay sınıfının geliştiğini söylüyor. “Çayda artisan anlayışı gelişiyor, çayın üçüncü dalgası geliyor!” diyor işadamı.

En çok kim içiyor?

Çay, insanların hayatına girdiği ilk dönemlerde aslında bir bitki olarak tüketilmiyordu. M.Ö 26 yüzyılda çay yaprakları Çin’de çiğnenerek tedavi amaçlı kullanılıyordu. Rivayete göre çayı, M.Ö 2737’de İmparator Shennong tarafından keşfedildi. Hikâye şöyle: İmparator, bir çay ağacının altında dinlenirken, önündeki su dolu kaba düşen yaprakların koku yaydığını fark eder, kokunun büyüsüne kapılan imparator spontane demlenen bu çaydan bir yudum alır ve tadını ferahlatıcı bulur. İşte, çayın günümüze kadar uzanan yolculuğu böyle başlar.

Bugün, çayın en çok tüketildiği ülke Çin. Ancak yılık kişi başı çay tüketiminde 3.5 kilogram ile Türkiye ilk sırada yer alıyor. Türkiye’yi 2.44 kilogram ile Afganistan, 2.19'la Libya, 1.8 kilogramla Katar ve 1.7 kiloyla da İngiltere takip ediyor. Toplamda birinciliği yakalayan Çin ise 0.75 kilogram ile gerilerde. Liderliği nüfus yoğunluğundan geliyor anlayacağınız. Türkiye’ye biraz daha yakından bakalım.

Yaz-kış demeden…

Türkiye’de çay demlenmeyen ev yok gibi, geleneksel Türk ailelerinin evinde çayın altı hep açıktır… Türkler, yaz-kış çay içen bir millet. Bahanesi ise şöyle: Çay, yazın harareti alır, kışın ısıtır… Kaynaklara göre Türklerin çayla tanışması Kazan Tatar Türklerinden Abdül Kayyum Nasiri’nin ‘Favakihü’l-Cülesa’ adlı eserinde anlatılıyor. Nasiri'ye göre çayı ilk içen Türk 12'nci yüzyılda Hoca Ahmet Yesevi. Bir komşusunu ziyarete giden Yesevi, çayı ilk kez orada içiyor ve yorgunluğunu giderdiğini söyleyerek "hastalarınıza bundan içirin" nasihatini veriyor.

Evde, işte, okulda, kantinde çaysız yapamıyoruz

Türkiye’de günde 245 milyon bardak çay tüketiliyor. Bunun yüzde 65’i evlerde, yüzde 13’ü iş yerlerinde, yüzde 11’i misafirlikte, yüzde 5’i kafelerde, yüzde 4’ü kahvehanelerde, yüzde 2’si ise okul kantinlerinde gerçekleşiyor.

Türk çayının üstüne kar yağıyor, ilaca gerek kalmıyor!

Önde gelen çay üreticisi ülkeler Çin, Hindistan ve Sri-Lanka'da çay bitkisinin üzerine kar yağmadığı için hastalıklar ve böceklerle mücadelede kimyasal ilaçlar kullanılıyor. Ramazan Harmancı, Türkiye'nin ise çay üreticisi ülkeler arasında özel olduğunu vurguluyor. Çünkü Türkiye çay tarlasına kar yağan tek ülke. Harmancı, "Bu nedenle Türk çayında hastalık ve haşere oluşmuyor. Bir bakıma dünyanın en organik çayı. Bu nedenle çok kıymetli" diyor.