Değişimi kadınlar başaracak

TÜSİAD ve TÜRKONFED’in ortak projesi BORGİP’te KOBİ’lere kârlılığı öğretmek üzere seçilen şirket Actioncoach. Şirketin Kurucu Ortağı Özge Toraman, projenin kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Özge Toraman’ın adını son günlerde ekonomi dünyası TÜSİAD ve TÜRKONFED’in ortak çalışması Bölgelerarası Ortak Girişim Projesi (BORGİP) ile daha sık duyar oldu. Projeyle KOBİ’lerin hızlı ve kârlı büyümelerine destek olmayı planlayan TÜSİAD ve TÜRKONFED, bu görevi yönetim danışmanlığı şirketlerinden uluslararası Actioncoach’a verdi. Actioncoach, yıllardır büyük ölçekli şirketlere hizmet veriyor. İki kadının parlak kariyerlerini arkada bırakıp Türkiye'ye getirdiği bu şirketin ortaklarından Özge Toraman, koçluğun hayatın her alanında etkili ve yararlı bir yol gösterici olduğuna inanıyor. Toraman ile sabah sporunu yaparken bir araya geldik. Teşvikiye’de pilates koçuyla zorlu hareketleri uygulayan Toraman’a göre ister pilates yapın isterseniz bir şirketi yönetin yanınızda size cesaret veren bir koçun olması fark yaratıyor. Biz de Toraman ile tam kendini işlere kaptırmışken nasıl olup da yeniden spora başladığını, projelerini ve kanser yolculuğunu konuştuk…

Bu koçluk meselesi Türkiye'de tam anlaşılabilmiş değil. Siz nasıl girdiniz bu işe? Aslında hiç aklımda yoktu. Ben hep siyasete meraklı oldum. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi mezunuyum. Çıkınca ne olacağımı bilmiyordum ama siyasetten çok keyif alıyordum. Aslında bir yıl da siyaset yaptım. Yıldırım Aktuna’nın Bakırköy Belediye Başkanı olduğu dönemde özel kalemi olarak çalıştım. Ondan çok şey öğrendim. Sonra belediyecilik ile topluma hizmet arasında müthiş bir fark olduğunu kavradım ve bıraktım. MT olarak İnterbank’a girdim. Her biriminde çalıştım. Arkasından Fortis, Deutche Bank, Akbank’ta yöneticilik yaptım. Fortis’te global 50 lider arasında gösterildim. Hayatımdaki kırılma noktalarından biri 2008’deki büyük krizdi. Bankacılık sektörü kötü etkilenmişti ve ben Akbank’ta bin 200 kişinin işten çıkarılma sürecinde yer aldım.

Bu deneyimden sonra mı koçluk yapmaya karar verdiniz?

Bu olaydan sonra bir süre şirketlere danışmanlık verdim. Yönetici ve yaşam koçluğu eğitimleri aldım. Daha sonra da üç eksi bankacı arkadaşımla 2012’de Actioncoach’ı kurduk. Global bir şirket ve çok önemli işlere imza atıyordu. O dönemde genel müdürlüğü Avustralya’dan ABD’ye taşıyorlardı. İnternet üzerinden ilişki kurduk ama Türkiye’yi tanımıyorlardı. Paris’te kendimizi anlatmak için CEO ile buluştuk. 2-3 saat tartıştıktan sonra şirketin mastır-franchise’ı olmak üzere el sıkıştık. ABD ve İngiltere’de eğitimler aldık. Şu anda Türkiye’de 12 temsilci var. Amacımız bütün illerde bu işi geliştirmek. Şimdilik üç büyük şehirdeyiz. Yakında Adana, Antalya, Konya, Kayseri ve Antep’te açacağız.

'Kendinin koçu olmalısın'

Danışmanla koç arasında nasıl bir fark var?

Bu soruyu pilates koçluğuna uyarlayarak yanıtlamak istiyorum. Koçlar danışmanlardan farklı olarak dambılları eline alıp nasıl kas yapılacağını göstermez, kişiye bunu yapma gücünün onda olup olmadığını gösterir, o gücü görmesini sağlar ve cesaretlendirir. Çünkü bize göre bir şirkette gerçek değişim insanlar değişirse olur. Biz bunu gösteririz insanlara. Onlara kendi koçları olmayı öğretiriz. Amacımız herkesin kendinin koçu olması.

Herkes koç olduğunda siz ne yapacaksınız?

O zaman iyiler zayıflara koçluk yapacak. Daha iyiler ve daha zayıflar hep olacak.

Siz iş dünyasında zayıf yönlerini kabul etme refleksi görebiliyor musunuz?

Elbette çoğunlukla zayıf olduklarını kabul etmek konusunda dirençliler. Haksız da sayılmazlar. Bu ortamda bir hikaye yaratmış ve onun kahramanı olmuş kişiler bunlar. Bazen “Bu hikayeyi bu adam mı yazmış” diye bakıyorsunuz. Ama sonra düşünüyorum da bize gelmiş olması demek yeni bir viraja girdiğini gösteriyor.

Ne yapıyorsunuz peki?

Önce tahlillerini yapıyoruz. Sıkıntıları tespit ediyor ve tedavi yöntemlerini belirleniyoruz.

İşadamlarının korkuları neler?

Ekonomiden korkuyorlar, jeopolitik risklerden korkuyorlar ama en büyük korkuları başarısız olmak. Para değil itibar kaybetmek onları korkutan. Oysa her şirket bir mucize.

'Hayata çok bağlıyım'

Peki sizi en çok ne korkutur?

Ben de başarısızlıktan hoşlanmam ama ondan daha çok birilerini hayal kırıklığına uğratmaktan korkarım.

Kendiniz hayal kırıklığına uğramaktan korktuğunuz için mi?

Hayır, ben hayal kırıklığına uğrasam da hemen çıkarım. Mizacım öyle. 33 yaşındayken meme kanseri oldum. O dönemde bu hastalığın cerrahisi gelişmemişti. Amerika’ya gittim, aileme de bu işi kesin çözeceğimizi söyledim. Ameliyattan çıktığımda babama demişim ki, “Ağaçların rengine bak müthiş.” Mücadeleci bir tipim, hayata çok bağlıyım. Kötü şeylerin üzerinde durmayı sevmem. Kendinizde sevmediğiniz özellik nedir?

Gecikmek. Her yere gecikirim. Hayatıma o kadar çok şey dolduruyorum ki yetişemiyorum hepsine. Bu yazıyı okuyanlar, “itiraf ediyor demek ki” diyordur. Çok kritik toplantılara, çok titiz yöneticilerin buluşmalarına gecikmişliğim var. Bu yönümü değiştirmek için çok uğraştım ama beyin saatimle ilgili bir sorunum var.

Ne istiyorsunuz hayatta, neler umuyorsunuz?

Sistemi değiştirmek istiyorum. Bu ülkenin birçok şeyi başarmaya muktedir olduğuna inanıyorum. Hak etmediğimiz şeyler yaşıyoruz. Bunu değiştirmek için kadınların gücüne inanıyorum. Etrafınıza bir bakın, bütün aileleri kız evlatlar taşıyor. İş hayatında, evinde, çocuklarıyla her yerde o kadar güçlü, dirayetli ki kadınlar. Bu gücü bir de ekonomik olarak elde etseler neler neler yapar kadınlar. Bence tüm dünyayı kadınlar dönüştürebilir, bu işi başarırsa kadınlar başarır.

İyi ki yapmışım diyebileceğiniz şeyler çok mu?

Var bir hayli ama ikisi öne çıkıyor. İyi ki bankacı olmuşum ve iyi ki oğlumu doğurmuşum. Sonra iyi ki bu işi yapıyorum, girişimci olmuşum.

Tutkuluyum yorulmam

Yaşamınıza yön veren duygu nedir? Sizi neyle tanımlayabiliriz?

Tutku. Her ne yaptıysam tutkuyla yaptım, öyle yapıyorum. Hayatta ne yapıyorsam tadını çıkarırım. O yüzden belki de yorulmam hiç. Çünkü keyif alırım. Her zaman keyif alacağınız işi yapma lüksünüz yok elbette ama şansımla ilgili belki de genellikle öyle oluyor.

Koçluk ya da pilates dışında neler yapıyorsunuz? Nelerden keyif alıyorsunuz?

Öğrenme ve öğretmenin gücüne inanırım. Deli gibi kitap okurum. Oğlum ve annebabamla vakit geçirmeyi seviyorum. Şahane bir babam var. Benim mentorum babam. Hâlâ siyasetle çok ilgiliyim. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Tembel tatil beni çok dinlendirir. Artık kamp yapma dönemini geçtim, kamplarda Türkiye’nin her yerini gezdim.

Türkiye'de mucize yaratacağız

BORGİP sizi heyecanlandırıyor mu?

Çok heyecanlandırıyor. TÜSİAD’la Türkiye’de mucize yaratacağız. İki yıl önce projeyle tanıştık. O dönemde koçluk projeye dahil edilmemişti. Sonra girdi. Güneydoğu’dan 20 KOBİ seçildi. Her bir KOBİ’ye 20 TÜSİAD üyesi mentorluk yapıyor. Biz de projenin işletme koçluğunu yapıyoruz. Üç ile gittik, 500’e yakın KOBİ ile buluştuk. Eğitimler veriyoruz. 6 adımda işletmeyi kârlı yönetme eğitimi veriyoruz.

Nasıl yani 4 günde 3 kilo verdiren diyetler gibi mi?

Hiç böyle düşünmemiştim. Biz burada işletmenin neyi yapmadığının farkına varmasını sağlıyoruz. Yoksa bir hap vermiyoruz. Patronlara şirkete dışarıdan bakmayı öğretiyoruz.

Kendimi sorguladım!

Neden pilates? Size ne katıyor?

Gençlik yıllarımda sporla çok haşır-neşirdim, aktif sporcuydum ancak bu şirketi kurduktan sonra işlere daldık, yoğun iş ortamı bizi içine çekti ve spordan uzaklaştım. Sonra bir an dedim ki, “Kendim için ne yapıyorum, nereye gidiyorum.” Bu noktada artık kendime bakmam gerektiğini düşündüm ve pilatese başlamaya karar verdim. Bence bu egzersizler mutlaka bir pilates koçuyla yapılmalı. Tıpkı bizim şirketlere yaptığımız gibi koçlar zorlu hareketleri yapmak için sizi cesaretlendiriyor. "Haydi bir tane daha, daha iyisini yapabilirsin, bunu yapınca şu noktaya geleceksin" diye size yol gösteriyor ve şevklendiriyor. Aslında pilates koçumla spor yaparken kendi işimi yaşıyorum.

Koçlar bağımlılık yapıyor

Pilates koçluğuyla şirket koçluğunu nasıl benzetiyorsunuz?

Aslında benzer şeyleri yapıyoruz, etkilerimiz benzer, benzer şekilde bağımlılık yapıyoruz. Yıllarca yaşımı, kilomu bahane ederek spor yapamayacağımı düşünmüştüm ama koçum beni bu fikirden vazgeçirdi. Diyet yapamıyorum. Sporla üç ayda bir kilo verdim ama bir beden inceldim. Pilates yaparken acı çekiyorsunuz, kaslarınız ağrıyor ama sonra alışıyorsunuz, vücudunuz güçleniyor ve artık bırakamaz hale geliyorsunuz. Biz de şirketlere aynen bunu yapıyoruz. Önce direniyor ve zorlanıyorlar ama sonuçlarını görüp daha da güçlendiklerini fark edince bırakamıyorlar. Genellikle sözleşmelerimiz uzatılıyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir