Kim demiş erkekler porselenden anlamaz diye!

SABAH YÜRÜYÜŞLERİ / YASEMİN SALİH

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Evin, hele de mutfağın sahibi kadındır derler... Belki de pratikte öyledir ama işin endüstri tarafını düşünürseniz işler biraz değişiyor. Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği’nin (EVSİD) yönetim kuruluna bakıldığında erkeklerin hakim olduğu bir sektör çıkıyor karşımıza... Biz, bu hafta derneğin başkan yardımcılığını yürüten İsmail Taşkın’la bir araya geldik. Porland’ın Koordinatörü olarak şirketin yükünü sırtlayan Taşkın, 1.90’ı aşkın boyu ve boks geçmişiyle ilk bakışta porselen gibi kırılgan, naif bir işe aykırı gibi görünüyor. Boksun içinde ukde kaldığını söyleyecek kadar bu spora düşkün ama hayat şartları nedeniyle amatörlükten öteye geçememiş bir türlü... Şimdi, aradan yıllar geçse de keşkeleri arasında olduğunu söylüyor boksun. Ve bir yanlış kanıyı yıkacak yanıtı da yapıştırıyor: Erkekler de artık ev eşyalarına, yemek yediği tabağa düşkün! Kendisi seçmek istiyor... Yani bu iş sadece kadın tüketicinin tekelinde değil...
İsmail Taşkın’la porselen sektörünün gerçeklerini, kariyerini ve Bilecik'teki üretim tesisinde kadın çalışanların ağırlığını konuştuk…

- Sizi Bilecik'te bir porselen fabrikasına götüren hikâye nerede başladı, nasıl bugünlere geldi?

Aslında uzun hikâye. 1980 yılında İskenderun’da doğdum ve liseye kadar da orada yaşadım. Üniversiteyi okumak için Eskişehir’e gittim ve işletme eğitimi aldım... Babamın otobüs işletme şirketi vardı ve hayali benim eğitimini bitirip gelip şirkette onunla birlikte çalışmamdı. Bu hayalini erkek kardeşimle gerçekleştirdi ama ben, bir kez doğduğum yerden ayrılıp kendi ayaklarımın üzerinde durmanın keyfini alınca yoluma öyle devam etmek istedim. Elbette babam bozuldu bu duruma ancak yine de anlayış gösterdi...

- Peki hayaliniz neydi lise yıllarında?

Ben uzay bilimlerine ilgi duyuyordum. Bir yandan da zaten 7 yaşından beri okuldan sonra babamın şirketinde çalışıyordum. Ama en büyük tutkum bokstu. Lisede ciddi olarak ilgilendim, üniversitede hobi olarak devam etti ama hep amatör kaldım... Spor hayatımın önemli bir parçasıydı. Babamdan gelen girişimci bir yönüm vardı; üniversitede kitap sattım. Bitirince de kendi şirketimin patronu olmak istedim. Bir arkadaşımla promosyon işine bakarken o yıllarda moda olan porselen futbolcu bibloları çıktı karşımıza... Hani şu kafası oynayan biblolardan. İthalata başladık. Üç büyük futbol kulübüne çok iyi satış yaptık. Lisans bedelleri artırılınca kârlar azaldı. Biz de şirketi kapattık...

- “Madem porselenden başladım, öyle devam edeyim” mi dediniz sonra?

Yok, aslında tesadüf oldu. Porland’ı o zamana kadar duymamıştım. Sadece iç piyasaya girmeye karar veren ve bu sistemi oturtacak bir yönetici arayan şirket olarak ilanına başvurdum. İstanbul bölge satış müdürü olarak başladım, sonra hızla yükselerek tepeye çıktım. Şirketin iç piyasadaki satış modelini oluşturduk. Halen de Porland yüzde 70 ihracat yapan bir şirket. Hedefimiz bu oranı yüzde 65’lere çekmek. Bunun için yeni yatırımlar yapacağız... Bir erkek olarak porselen yemek takımları pazarının şifrelerini nasıl kırdınız? Türk tüketicisine hangi yöntemlerle ulaştınız? Bu işe başlamadan önce “Tabak kadın işi” diye düşünüyordum. Ama sonra anladım ki olay ihtiyaçları görmekteymiş... Toplumu iyi tanımakmış... Bugün yemek bir kültür; sunumuyla, aksesuarlarıyla bir şov dünyası âdeta. İnsanların yaşam biçimiyle ilgili ipuçları veriyor.
Ve erkekler de bu alanla yakından ilgileniyor. Yemek yediği tabağı kendisi seçen erkekler artıyor. Özellikle profesyonel mutfaklarda erkekler daha çok, onların estetik anlayışı bu alana damga vuruyor. Evlerde de kadınlar elbette ağırlıkta ama erkeklerin de artık bu konuda fikri var.

Vicdan terazisine inanan biriyim

- Olmazsa olmazlarınız, kırmızı çizgileriniz var mıdır?

Olmaz mı… Kırmızı çizgim ihanettir, affetmem. Bu sadece kadın-erkek ilişkisi için değil, hayatın her alanı için geçerli. Özgüveni yüksek biriyim, kendime, değerlerime, hislerime güvenirim. Adalete inanırım, hayatta bir vicdan terazisi olması gerektiğine inanırım. Ne yazık ki toplumda bu konuda bir yozlaşma olduğunu düşünüyorum ama buna hiç girmeyeyim.

- Keşkeleriniz var mı?

Evet var; keşke profesyonel spora devam etseydim ama olmadı, şartlar böyle gelişti. İçimde ukde kalmadı değil.

- Nelere tahammül edemezsiniz?

Aynı hatanın defalarca tekrarlanmasına. Kimler size yakın olabilir, dost meclisinize girebilir? İşteysem işini iyi yapan insanlara güvenirim, severim. Özel hayatımda ise birlikte olduğum insanlarla mutlu, huzurlu zaman geçirmek isterim. Yakınımdaki insanla kaliteli zaman geçirmeyi, birlikte ağlamayı, gülmeyi, o anı iyi değerlendirmeyi isterim. Dostluklara açığımdır ama bir o kadar da hassas davranırım. Kolay kolay güvenmem, hemen açılamam. İyi tanımak isterim, her şeyini paylaşacak insanı bulmak zor.

Şirketi kadınlar ele geçirdi!

Sanırım Porland’da kadın çalışan oranı oldukça yüksek, özellikle uygulanan bir politika mı yoksa mesleğin gereği mi?

Aslında Bilecik gibi bir yerde kadınların iş hayatına katılmaları için özellikle pozitif ayrımcılık yaptığımızı söyleyebilirim. Şu anda bin 600 çalışanımız var ve kadın oranı yüzde 70. Yönetim seviyesinde ise yüzde 50 kadın oranı var. Bu bizim için çok önemli ve şirketin başarısını katlayan bir şey. Bir yandan da kadınlar ince iş, işleme, figür gerektiren detaylarda daha hassas, dikkatli. Bu bir gerçek, bu tür işleri daha ciddiyetle ve kaliteli yapıyorlar.

Yeni projeler var mı?

Evet, çok önemsediğimiz bir projenin hazırlıklarını yapıyoruz. Bilecik Osmanlı’nın doğduğu yer biliyorsunuz, burada bir Osmanlı Yemekleri Şöleni yapacağız. Osmanlı mutfağı bence dünyanın en lezzetli yemeklerini içinde barındırıyor. Biz de buna sahip çıkmak istedik. Ünlü aşçıları Bilecik’e götürüp orada 30’dan fazla yemek çeşidini insanlara tanıtacağız. 2019 yazı için plan yapıyoruz, ileride yurtdışına da çıkarabiliriz bu projeyi.

"Boks yaparken tüm stresimi atıyorum"

- Bir kadın olarak merak ediyorum; Bir insan boksu neden sever?

Ben sporun her türlüsünü seviyorum. Bir dönem basketbol ve futbol da oynadım. Şu anda da zaman buldukça spor salonlarına gidiyorum. Spor hayatımda hep vardı, olacak. Ancak boksun yeri ayrı… Bokstan gerçekten keyif alıyorum. Ona sadece yumruk atmak olarak bakmamalı. Bir kere kasları müthiş çalıştırıyor. Ayrıca her iş gibi benimki de stresli ve boks, tam bir stres atma sporu. Boks yaptığımda sıfırlanıyorum. Zaten yapı olarak rahatlığı seven biriyim. Örneğin, iş hayatının gerektirdiği şekilde genellikle takım elbise giyiyorum ama aksesuar kullanmayı ihmâl etmiyorum. Renkli mendilleri severim mesela. Hafta sonları daha rahat kıyafetler tercih ederim.

- İskenderun mutfağı malum, sizin yemeklerle aranız nasıl?

Yemek için yaşayanlardan değilim, yaşamak için yerim. Öyle meşhur bir restoran için saatlerce yol yapmam. Son dönemlerde balık ve sebze yemeyi tercih ediyorum. Bunun yanında yeni lezzetlere açığımdır. Çok sık seyahat ediyorum ve gittiğim ülkelerin mutfağını tatmaktan çekinmiyorum. Yine de en çok Akdeniz yemeklerini seviyorum, İtalyan mutfağı öne çıkıyor.

Türkiye’de porselen, çeyize saklanıyor"

- Porselen kültürü değişiyor mu Türkiye’de?

Evet ama uzun yıllardır Türkiye’de porselen çeyizlere konulup bir köşede beklemesi gereken eşyalar olarak algılanıyordu. Aslında bu hâlâ geçerli. Porselen takımlar kutularda bekliyor, ya çeyiz olmayı ya da misafi r gelmesini. Böyle olunca da insanlar kaliteli ürünü ayıramıyor çünkü deneyimi yeterli değil. Çin malına yöneliyorlar, oysa burada ciddi bir sağlık sorunu var. Bir dönem arcopal ürünler modaydı ki bunlar kimyasallarla sıkıştırılmış camlardır, çok da sağlıksızdır. Fransa’da üretilir ama bu ülkede asla kullanılmaz, 2. ya da 3. dünya ülkelerine satılırlar. Kullandığınız ürünün sağlıklı olduğundan emin olmak için TSE’nin 10850 damgalı ürünlerini satın alın.

"Doğuda yaldızlı Batıda sade modeller tutar"

Türkiye’nin porselen tercihlerini araştırdınız mı?

Evet, böyle bir araştırma var elimizde. Bir de pazardan gelen geri bildirimler var elbette. Buna baktığımızda görüyoruz ki tüketim tercihleri olarak Türkiye’yi Eskişehir’in doğusu ve batısı olarak ikiye bölebiliriz. Çok bariz farklar var. Örneğin doğu illerimizde tüketiciler daha yaldızlı, altın sırmalı, canlı renklerde desenleri olan yemek takımlarını seviyor. Batıda ise daha sade tasarımlar tercih ediliyor. Yine doğudaki aileler 24 kişilik büyük yemek takımlarını satın alırken batıdakiler tek tek ürünler alıp kendi takımlarını oluşturmayı tercih ediyorlar. Sütlük, sosluk, peçetelik gibi ürünler batıda daha çok tercih ediliyor. Anadolu’da en iyi satış yaptığımız il Ankara. Diyarbakır ve Gaziantep de kendi bölgelerinde öne çıkıyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir