Pilates ve doğa ilaç gibi

Kuveyt merkezli yatırım grubu Murabahat’ın dünya çapında tek üst düzey kadın yöneticisi olan Oya Zingal, farklı kültürlere adaptasyon konusunda tüm hemcinsleri gibi avantajlı olduğunu düşünüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Kadın yönetici olmak zor, bunu Ortadoğu’da yapmak daha da zor. Oya Zingal ise bunu Kuveytli bir yatırım şirketinde gerçekleştirerek normlara kafa tutanlar listesinin üst sıralarına giren bir isim. Türkiye’ye Mresco adıyla 2008’de girerek Mekke’deki lüks Hacer Tower satışıyla dikkat çeken Murabahat şirketinin tek üst düzey kadın yöneticisi. Başlarda garip karşılansa da artık kendisine alışıldığını, zaten iş teklifinin de Kuveytlilerden geldiğini söylüyor. Selanik göçmeni bir ailenin kızı olarak Almanya’da başlayan hayat hikâyesine “disiplin ve çok çalışma”nın yanı sıra hayvan sevgisi ve herkesi şaşırtan “esneklik” yeteneği damga vuruyor.

Zingal ve köpeğiyle Yıldız Parkı’nda keyifl i bir Sabah Yürüyüşü yaptık. Öğrendik ki, onun için kültürel geçişlere olan yatkınlık doğuştan gelen bir yetenek...

İlginç bir öykünüz var, biyologsunuz ama bir Kuveyt şirketi adına satış yapıyor, zentinyağı üretiyorsunuz. Nerede başlıyor bu hikâye?

Ailem Selanik göçmeni, dedelerimizmübadele sırasında Denizli’ye gelmişler. Annem ve babam ise Almanya’ya gitmiş. Almanya’da doğup büyüdüm ama liseyi Denizli’de okudum. Sonra İstanbul Üniversitesi’nde biyoloji eğitimi aldım. Hayat öyle bir yol çizdi, kendi mesleğimi hiç yapmadım. Hep satış işindeydim ve bunda çok iyiydim. Hayatım boyunca hedefe odaklı ve disiplinli bir insan oldum. Sanırım bu Almanya’daki eğitimden kaynaklandı.

Almanya’dan gelip Denizli’ye adapte olmak zorladı mı sizi?

Evet başta çok zorlandım. Almanya’da bale ve sporla iç içeydim. Önemli gösterilerde dans ettim. Disiplinli çalışmam sayesinde çok başarılı oldum. Alman disiplini bana çok hitap ediyor, her şeyi kuralına göre yaşamayı seviyorum. Denizli’de bir kültür şoku yaşadım kelimenin tam anlamıyla. Bale yoktu elbette. Bana en yakın folklördü. Ege yöresinin oyunlarını oynadım, lise böyle geçti ama hep büyük şehre yeniden gitmek istedim. İstanbul’a gelince daha bir kendimi buldum bu yüzden. Ailem hep ayaklarımın üzerinde durmamı öğütledi bana. Annem de 70 yaşına kadar çalışan bir kadın.

Şimdi sporun ne kadar yeri var hayatınızda?

Sporu hep çok sevdim. En çok da platesi seviyorum. 15 yıldır pilates yapıyorum ve hayatımı değiştirdiğini söyleyebilirim. Öncesinde bana fibromiyalji teşhisi konulmuştu. Pilates önerdiler, başladıktan sonra kendimi müthiş iyi hissettim ve bir daha bırakmadım. O nedenle diyorum ki pilates spor değil tedavi. Bazen bir organizasyon oluyor, “Boşver gitme” diyorlar, onlara “Siz ilacınızı almayı bırakıyor musunuz” diyorum. Çünkü bıraktığımda uykum bile etkileniyor.

Kuveytli bir şirkette çalışmak sizi zorladı mı peki?

Zaten Mütekabiliyet Yasası çıktığı dönemde, çok doğru bir zamanda geldi şirket. Başlarda Arap komşu istemeyenler, evini satmayacağını söyleyenler vardı. Kısa sürede aşıldı. Şimdi herkes “elini sıkıyorlar mı” diye soruyor. Evet, elimin havada kaldığı çok oldu. Sonra bunu da öğredim. Artık elini önce uzatan ben olmuyorum. Ayrıca elim havada kaldığında da bozulmuyorum. Kuveyt’te de önceleri beni daha çok merak ediyor, daha çok soru soruyorlardı. Şimdi onlar da alıştı. Çünkü Kuveytliler çok açık fikirli insanlar.

Siz gayrimenkul satıyordunuz, zeytinyağı macerası nasıl başladı?

Ailemde toprağa merak hep vardır. Babam hep “Kızım bir parça toprağın olsun, başına bir şey gelmez” derdi. Zeytin de özel ilgi alanımdı. Zaten biyolog olduğum için bu alana uzak değilim. Önceden zeytinle ilgili araştırmalar yapmıştım. İspanya’yı incelemiştim. Arap dünyasında tarım gittikçe daha da öne çıkan bir konu. Ben de planımı şirket yönetimine anlattım. Zaten gayrimenkul dışında da Türkiye’ye yatırım kararı almışlardı. Bir yemek catering şirketine ortak olmuştuk. Denk geldi yani. Zeytin konusunda kapsamlı bir çalışma hazırlayıp sundum, kabul edildi. Geyikli bölgesinde arazi alındı. İtalya'ya eğitime gittim. Üretime başladık. Ben bu işte ortağım. Sonuçta babamın istediği oldu, artık bir parça toprağım var. Markamız Olivoyage. Zeytinyağı kanserle savaşan bütün değerleri içeriğinde barındırıyor. Anne sütü kadar faydalı. Bu arada zeytinyağı işinin zararını da gördüm.

Nasıl yani?

Tadım yapa yapa bu işe başladığımdan bu yana altı kilo aldım. Şimdi vermeye çalışıyorum.

Yelken zihne iyi geliyor

Hobileriniz neler, nelerden hoşlanıyorsunuz en çok?

En büyük hobim köpeğimle yürüyüşe çıkmak. Onu barınaktan aldım. Son zamanlarda yelkene de merak saldım. Yazın güneye gidiyorum, kışın da Adalar’da yelken yapıyorum. Yelken sizi hayattan koparan bir uğraş. Orada bir takımla hayatta kalma güdüsü devreye giriyor. Takımda sorumluluğunuz var, işinizi yapmazsanız herkesin hayatını tehlikeye atarsınız. Bu nedenle her şeyi unutup göreve odaklanıyorsunuz. Bir de yeğenimle oynamak beni mutlu ediyor.

Sabırlıyım ama tersim de iyidir!

Yakınlarınız en çok hangi yönünüzü eleştiriyor?

Genellikle çok yakınlarım bana “Biraz gözünü aç” derler. Çünkü beni saflık derecesinde iyi niyetli bulurlar. Çok fedakâr olduğumu söylerler. Bu yönümü eleştiriyorlar. Kişisel ilişkilerimde daha gözü açık olmamı tavsiye ediyorlar. Bir de beni aşırı sabırlı buluyorlar. Bence tersim de iyidir. Çok uzun süre sabreder, birden patlayabilirim. Kişisel ilişkilerimde çok sabırlı olduğumdan, yakınlarım genellikle uyarma ihtiyacı duyar.

İşlenmiş ürünler yemiyorum

Beslenmenize dikkat ediyor musunuz?

Hayatta kalmama yetecek kadar yemek yiyorum. Bu yaşam biçimi annemden gelen bir şey. Yıllar önce annem bir rahatsızlık yaşadı. Almanya'dayken romatoid artrit teşhisi konuldu. Bir kitap eline geçti ve hayatı değişti. Kitapta bu hastalıktan beslenme kürü ile kurtulunabileceği anlatılıyordu. O da bu diyeti yaptı ve hiç ilaç kullanmadan tüm değerleri düzeldi. Şimdi ben de benzer bir beslenme modeli izliyorum. Haftada bir kez et yiyorum, işlenmiş ürünler kullanmıyorum. Süt ürünlerinden sadece yoğut tüketiyorum. Her sabah yarım litre suya yarım limon sıkıp içiyorum. Çok iyi geliyor. Tek kötü alışkanlığım kahve.

Tam bir yengeç burcuyum

Sizce en tipik yanınız nedir?

Ben tipik bir yengeç burcuyum. Yengeçler belirsizliklerden hoşlanmazlar. Duygusaldırlar, evcimen, ailesine düşkün, vicdanlıdırlar. Ben de öyleyim. Bir de düzensizlikler beni mutsuz eder, sistem insanıyım. Öylesine bir şey yapmayı sevmem. Tam olmalı.

Bir süper güç seçmeniz gerekse ne isterdiniz?

Bilemiyorum ama hayvanlarla ilgili olmasını isterdim. Aynı anda bütün sokak hayvanlarına barınma imkânı sağlamayı isterdim. Barınak sistemi gibi değil, iyi bakıldıkları ve en çok da sevildikleri bir ortamda olmalı bütün hayvanlar.

Tarlaya gitmek çok zevkli

Zeytinyağı pek de Arap tarzı değil, onları nasıl ikna ettiniz? Bu iş nereye varsın istiyorsunuz?

Çok beğendiler. Yakın çevrelerine hediye ediyorlar hatta. Sanırım giderek daha çok bu işin içine çekiliyorum. Fabrikada zaman geçirmeyi çok seviyorum. Tarlaya gitmek, traktör kullanmak çok zevkli. Bu işle ilgili hayalim Avrupa ve Amerika’ya şişelenmiş, markasıyla, etiketiyle Olivoyage satmak. İtalyan ve İspanyollardan daha pahalıya satacağız üstelik. Zaten onlar da Türkiye’den alıp kendi etiketlerini koyarak satıyorlar. Biz bu işi butik yapacağız. Bir de Türkiye’de pazarı büyütme planlarımız var. Ülke olarak zeytinyağı konusunda o kadar şanslıyız ve o kadar değerini veremiyoruz ki, buna üzülüyorum.