Spora gönül verenleri dernekte buluşturuyor

SABAH YÜRÜYÜŞLERİ / YASEMİN SALİH

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Ahmet Nakkaş, tekstil ve hazır giyim sektörlerinin; dolayısıyla da ekonomi dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Uzun yıllar Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) başkanlığını yürüttü, sektörel çalışmalarda aktif rol aldı. 2010'dan bu yana ise odağını gençlik sevdasına; yüzme sporuna çevirdi. 2014'te uluslararası yüzme şampiyonalarına katıldı ve her birinden rekorlarla döndü. 2017'de Uluslararası Yüzme Federasyonu (FINA) Dünya Masterler Şampiyonası’nda, 55-59 yaş grubu erkekler 100 metre serbestte rekor kırarak 3 altın madalya alınca tüm gözlerin yine üzerine çevrilmesine neden oldu.

Yüzmek ve spor, Nakkaş’ın genlerinde var. Babası Nejat Nakkaş, Cumhuriyet’in ilk milli yüzücülerinden ve şampiyonlukları olan bir isim. Tekstille birlikte spora ara vermek zorunda kalan Ahmet Nakkaş yüzmekten hiç vazgeçmediğini söylüyor.

Biz de kendisiyle müdavimi olduğu spor salonunda bir araya geldik. Hem günlük spor temposuna şahit olduk hem de şampiyonluğun gerisindeki hikâyeyi dinledik.

- Şampiyona rekoru çok iddialı. Ne zamandır yüzüyorsunuz?

56 yaşındayım ve yarım asırdan fazladır sporla iç içeyim. Birikimlerimizi paylaşmak da bir sorumluluk. Benim de geçmişimde böyle bir birikim var. Spora yeniden dikkat çekmek istedim. 2010'da tekstildeki işleri hafifl etince kendime zaman ayırmaya başladım. Asıl amacım babamla daha çok zaman geçirebilmekti. Birlikte yeniden yüzmeye başladık. Masterlar yarışlarına katıldık. İyi dereceler yapınca 2014'te Montreal'de ilk dünya şampiyonasına katıldım. İki birincilik, bir de ikincilik aldım. Bu şampiyonalarda gelişmekte olan ülkeler yoktur pek. O yüzden Türkiye dikkat çekti. Sonra 2015 ve 2016'da Kazan'da madalyalar aldım. 2017'de Budapeşte'de 3'ü şampiyona rekoru, 4 birincilik alınca herkes kutladı. Bu yıl da Slovenya'da 3'ü Avrupa rekoru 4 birincilik elde ettim.

- Babanızla nasıl bir ilişkiniz vardı?

Babam rol modelimdi. Aslında Tekel fabrikasında imalat şefiydi, normal bir mesleği vardı yani. Sabah 03:00 vardiyasına gidiyordu ki öğleden sonra antrenman yapabilsin. Tekel’in voleybol takımında oynadı bir ara. İlk milli yüzücülerdendi, olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil etti. Geçen yıl, 94 yaşındayken kaybettik. O güne kadar da sporu geniş kitlelere yaymak için çalıştı. İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün kurucularındandır. Benim de çocukluğum o kulüpte geçti haliyle. Sadece babam değil, o kulüpte çok değerli insanlar vardı. Şarık Tara, Sadi Gülçelik gibi isimlerle geçerdi günlerimiz. Bu isimler bizlere yöneticilik yaptı. Ben, spora gönül vermiş bir ailenin, cemiyetin içinde büyüdüm.

- Nasıl bir öğrenciydiniz peki?

Çok parlak değildim ama ortanın üzerinde bir öğrenciydim. Marmara Üniversitesi Uluslararası İşletme mezunuyum. Zaten Kabataş Ticaret Lisesi’nden mezun olmuştum, ekonomi ilgimi çekiyordu. Bu yüzden işletme okudum. Öğrencilik hayatım boyunca da hep yüzme milli takımında yer aldım. Miami Üniversitesi’nden burs aldım ama o zamanlarda Amerika’nın popülaritesi, orada eğitim görmek şimdiki kadar cazip değildi. Çok bilinmeyen bir dünya gibi geldi, gitmedim. Sonra 1984’te Los Angeles Olimpiyatları’na katıldığımda Amerika’da spora yaklaşımı gördüm, çok hoşuma gitti. Ama yine de pişman değilim. Birçok başarı elde ettim. Üniversiteden sonra ENKA bursuyla yine Amerika’ya gittim. Hayatın size sunduğu bir çizgi var ve ne olursa olsun devam ediyor.

- Peki bu kariyer sizi tekstil patronluğuna nasıl götürdü?

1986’da Amerika’dan döndüğümde Türkiye’de tekstil rüzgârı vardı. Bir arkadaşım makine yatırımı yapmıştı, “Gel birlikte yapalım” dedi. Öyle başladım. Askerden dönünce bir süre bir şirkette ihracat müdürü olarak çalıştıktan sonra 1990’da İmaj Tekstil’i kurdum. Sektörde aktif oldum. Başarılı olmayı önemsiyorum. Ne yaparsam iyi yapmak isterim. Motivasyonum hep bu oldu.

"Türkiye'yi hareketlendirmek istiyoruz"

- Spor Gönüllüleri Derneği fikri nasıl doğdu?

2010’da TGSD başkanlığından ayrılınca sporla ilgili daha toplumsal bir şeyler yapmak istedim. Spor bir toplumda birliği sağlamanın en iyi yolu. Spor; din, dil, ırk ayrımı olmadan bir arada yaşamanın yoludur bence. Öte yandan Türkiye hareketsiz bir ülke. Amacımız toplumu hareketlendirmek. Türkiye’de lisanslı sporcu oranı yüzde 2. Bu oran Avrupa’da yüzde 60’lara varıyor. Bunun yanında gönüllülük oranı da yüzde 1.5’larda. Avrupa’da yine bu oran yüzde 60’ları görüyor. Gönlümüzden geçen, toplumun spora bakış açısını değiştirmek. Spor Gönüllüleri Derneği’nde 12 akademisyen, iş dünyasından isimler ve yakın arkadaşlarım var. Önce bir düşünce kuruluşu olarak başladık. Etkinlikler düzenledik. Technogym’lerin Türkiye distribütörü Vittorio Zagaia bizi İtalya’ya davet etti. Oradaki sosyal sorumluluk projelerini anlattı. Bize bambaşka kapılar açtı. Kasım 2016’da 22 kurucu üye ile dernekleştik. Nurol Holding ofis desteği verdi. Babam da kurucuları arasında yer aldı. Babamın mirasını sürdürmek istedik.

"İnsana yakışır şekilde yaşamalı!"

- Bu şampiyonaya katılmakla nasıl bir mesaj vermek istediniz topluma?

Gençlere daha iyi bir dünya bırakma sorumluluğu herkeste olmalı. Değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. İkilik olan yerde birlik olmaz. Politikalar gelip geçicidir, önemli olan değerlerdir. Madem insan en değerli varlık, o zaman insana yakışır şekilde yaşamak gerekiyor. Ben umudumu hep canlı tutarım, kaybetmem. İnsan içindeki heyecanı her an taşıyabilmeli. Ben de bu heyecanla yeniden şampiyonalara katıldım. Birincilikler elde ettim, rekorlar kırdım. Hayatta yaptığım her işi en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Gençlere vermek istediğim mesaj da buydu.

"Başarı sürekli olursa mutlu eder"

- Spor disipliniyle büyümenin iş hayatında faydalarını gördünüz mü?

Elbette gördüm. Spor disiplini, size birtakım prensipler kazandırıyor. Bu da iş hayatında çok önemli. Başarı insanın istediğini elde etmesi, mutluluk ise bunu sürdürülebilir kılmaktır bence. Spor size bu mantığı sağlıyor. Sporcu olmak, bir takımda yer almak insan ilişkilerinde de iyi olmanızı sağlıyor. Dayanıklılık getiriyor her şeyden önce. Olayları iyi gözlemleyerek, kriz anlarında daha pozitf düşünebilme yeteneği kazandırıyor.

"Spor için AB destekli 2 proje"

- Spor Gönüllüleri Derneği'nin amacı ne? Neler yapacaksınız?

Türkiye'de obezite her yıl artıyor. İlkokul çağındaki çocuklarda yüzde 60’ların üzerine çıktı. Biz de temelden başlayalım dedik. Okul öncesi çağdaki çocuklara fiziksel aktivite kazandırma projesi yaptık. Ebeveynleri de içine katıyoruz. AB’den 260 bin euroluk ödenek aldık. 2 yıl sürecek proje kapsamında akademik kadroyla bir program belirledik. Avrupa Birliği’nden 4 ortak var: Bulgaristan, Yunanistan, İtalya ve Slovakya. 2019’un ikinci yarısında uygulamaya başlanacak. Bu bir app uygulaması olacak. Asıl hedefimiz müfredata girmek. Bu arada hızımızı kesmedik ikinci bir proje daha yaptık. Elit sporcuları sosyal girişimciliğe yöneltmek istiyoruz. Sporculara eğitim vereceğiz. Onlar rol model, toplum yararına işler yapmaları önemli. Hacettepe Üniversitesi ile çalışacağız.

İstanbul'da yaşamak bir ayrıcalık, heyecanı hiç bitmiyor!

- İstanbul size neyi ifade ediyor?

Ailem üç kuşak İstanbullu. Üç kardeşiz, iki ablamla büyüdüm. Bu şehirli olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. İstanbul’u yaşamanın insana kattığı ayrıcalıklar olduğunu düşünüyorum. İstanbul dünyanın en heyecanlı ve tılsımlı şehirlerinden biri. Bu şehir birçok değeri bir arada barındırıyor. İçimdeki heyecan ve insan sevgisi anne ve babamdan bana miras.

Bu konularda ilginizi çekebilir