2013 Avrupa Birliği için umut yılı olabilir

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

 

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve dünya bankası geçen hafta Tokyo'da yaptıkları toplantıda küresel ekonomiye ilişkin tehditler ve riskleri bir kere daha masaya yatırdılar. Aslında toplantı öncesi IMF yayınladığı Dünya Ekonomisinde Görünüm (WEO) başlıklı rapor ile dünya ekonomisinin fotoğrafını çekmişti.
Toplantı öncesi ve sonrasında IMF Başkanı Christine Lagarde'nin yaptığı açıklamalarda küresel ekonomik iyileşmenin zayıfladığını,  küresel ekonomindeki   belirsizliğin liderlerin büyümeyi sağlamak için önlem almalarını zorlaştırdığını açık açık söyledi. IMF Başkanının yaptığı tespitlerden birisi de, küresel ekonomik krizin gelişmekte olan ekonomilere zarar vermeye başladığıı oldu. Lagarde ayrıca mevcut tabloyu değiştirmek için belirsizlik perdesini kaldırılması gerektiğini belirtti.
IMF'in Dünya Ekonomisinde Görünüm (WEO) raporunda göre de, Euro bölgesindeki borç krizi ve bunun küresel büyüme üzerindeki etkisi dünyadaki birçok ülkeyi etkiliyor. Lagarde, Avrupalı liderlerin krizin kötüleşmesini engellemek için adımlar attıklarını ancak hızlı bir iyileşme  beklemediklerini söylemekten de geri durmadı.
Lagarde Avrupa İstikrar Mekanizması'nın kurulmuş olmasının AB'deki borçlu ülkelerin istikrarı açısından önemli olduğunu söylerken, çok da haksız değil. Çünkü İtalya, Yunanistan ve İspanya'da zor durumda olan bankaları kurtarmak ve kredi genişlemesi açısından 2014'e kadar fona aktarılacak olan 500  milyar Euro, sorunu çözmek için bir ön adım olabilir. Avrupa İstikrar Fonu, hükümetlere doğrudan borç verebilmenin yanında borç yükünün yüksek olduğu ülkelerin borçlanma maliyetini azaltmayı sağlayacak devlet tahvilleri alımını da gerçekleştirecek olması da, olumlu bir adım. 

IMF yayınladığı raporda, Temmuz ayı küresel büyüme tahminini %3.9'dan %3.6'ya çekerken, yıllık küresel büyüme tahminini de %3.5'ten %3.3'e çekti. Küresel ekonomide büyüme oranındaki bu çekilişe karşın, AB ülkelerinin bir çoğunda 2013 yılı  umut yılı olabilir IMF her ne kadar küresel ekonomi için tedirgin olsa da, 2013 yılında eğer işler planlandığı gibi giderse, krizin başladığı 2007/2008 yılından bu yana AB'nin bir çok ülkesinde gerileyen GSYH, yeniden artmaya başlayacak. Bunun tek istisnasının Yunanistan olacağı tahmin edilmekte, 2013 yılında da Yunanistan ekonomisi küçülmeye devam edecek gibi duruyor. IMF'in beklediği bir başka beklenen olumlu gelişme ise, bütçe açıklarının GSYH içindeki payının düşmesi. Bu düşüş her ne kadar aşırı borçlu PIIGS ülkelerini (Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan, İspanya) tümüyle olmasa da kısmen soluk almasını sağlayacak. (Bütçe dengesini sağlamaya yönelik politikalara ilişkin eleştirilerimi saklı tutmaya devam ediyorum)
AB ekonomisinde büyüme eğiliminin güçlenmesi ile dış ticaret hacminin de  artacak olması doğal bir sonuçtur. Daha açık bir ifade ile AB'nin ithalatı yeniden artmaya başlayacak. Dolayısıyla AB pazarında kriz döneminde pazar payını ve ilişkilerini koparmadan devam ettiren ülkeler canlanma döneminde öne çıkacak.

Türkiye AB'den Hızla Uzaklaşıyor
Türkiye AB'den siyasi olduğu kadar, ekonomik olarak da uzaklaşıyor. Türkiye'nin dış ticaretinde AB'nin payı azalıyor, bu eğilim özellikle 2012 yılında iyice belirginleşti. Yazıyı çok rakama boğmayalım, iki örnek vermekle yetinelim. Türkiye'nin toplam ihracatı içinde AB'nin payı üyelik tarihi alındığı 2005'te yüzde 56 idi, 2012 Ağustos'unda bu oran yüzde 38'e inmiş durumda. Yine Türkiye'nin toplam ithalatı içinde AB'nin payı üyelik tarihi alındığı 2005'te yüzde 45 idi, 2012 Ağustos'unda bu oran yüzde 36'ya inmiş durumda. Peki payı yükselen ülkeler neresi? İstikrarsız ve dünya ekonomisi içinde payı petrole rağmen bir türlü yükselmeyen Yakın ve Ortadoğu ülkeleri. Aslında fazla söze gerek yok. Ancak neden bu noktaya geldik gibi olası bir soruya da yanıt verelim.

Türkiye AB ile tam üyelik görüşmelerine başlama tarihini 3 Ekim 2005'te Hırvatistan ile birlikte aldı. Hırvatistan 2013 yılında AB üyesi oluyor. Türkiye ise sadece bir faslı kapatmış, AB'ne ilişkin politikacıların sığ tavırları ile düşünce olarakta hızla AB'den uzaklaşıyor. Başından beri AKP hükümetinin AB konusunda samimi olduğunu düşünmedim. Açıkçası bu onlar için normal bir davranış. Çünkü iktidar partisi mensuplarının düşünce yapıları, geleceğe bakışı ve yaşamı algılama biçimlerinin AB normları ile alakası yoktu. AB ile başlangıçta yaşanan balayı geçici ve çıkarcı idi. Şaşırtıcı olan özel kesimin de AB'den uzaklaşmaya örtük ya da açık destek vermesi. Bugüne AB ile üyelik görüşmeleri yaptığımızı, uyum yasalarını çıkarmamız gerektiğini kamuoyuna anımsatan iki sivil toplum örgütü biliyorum: TÜSİAD ve TİSK. TOBB adeta hükümet gibi, AB sürecini unutmuş gözüküyor. Umarım AB'deki canlanma sonrası AB'den uzaklşamanın bedeli ödenirken, yapılanlarının yanlış olduğu anlaşılır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019