2016 mı?

Murat BERK
Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

Geleceği tahmin etmeye çalışanlar için tarihi çok iyi bilmek oldukça önemlidir. Bunun sebeplerinden biri ise insanlık tarihinin, aynı doğa gibi, döngüsellik içermesidir. Nietzsche, geçmiş ve geleceğin sonsuz bir tekrar olarak ortaya çıktığını öne sürmüştü. .

Nietzsche’nin tam tersi şekilde, yaşarken popüler olan ama artık adı unutulan Oswald Spengler ise döngüsel tarih anlayışının yanında Goethe’nin tabiat morfolojisi teorilerinden de etkilenerek oldukça isabetli sayılabilecek öngörülerde bulunmuştu. Fakat belki de çoğu isabetli tahmincinin akıbetine uğradı ve muhtemelen Batı’nın gerilemesi tahmini nedeniyle gözden düştü.

Ekonomi ve piyasa analizlerinde tarihi bilmenin ve kullanmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Amerika Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımına ara vermesi ve Çin’in aldığı gevşeme tedbirleri nedeniyle, piyasaların önünün açıldığı ve güçlü ralliler beklenmesi gerektiği yorumları ağırlık kazanıyor.

Bu iddiaların arkasında, ekonomi ve piyasa ortamının 2016 yılına benzetilmesinin olduğunu düşünüyoruz. 2016 yılında da küresel büyümenin hız kaybetmesinin etkisi, FED ve Çin’in adımları neticesinde, sınırlı kalmış ve piyasalar ralli havasında nispeten uzun bir süre kalabilmişlerdi. 2016 yılındaki olumlu performansta özellikle reel faizlerin gerilemesi ve değerleme etkisi anlamında büyümedeki zayıflamaya baskın çıkması önemliydi. 2016 yılında ABD 10 yıllık reel bono faizleri seneye yüzde 0,7 civarında başladıktan sonra, sene ortasında eksiye dönmüş ve sene sonunda yine 2016’ya başladığı seviyelere yükselmişti. Bu bağlamda seneye yüzde 0,88 seviyesinde başlamış ABD 10 yıllık reel bono faizlerinin yüzde 0,96’e yükselmiş olması bizce ciddiye alınması gereken bir gelişme.

Bizce ekonomik şartlar, 2016 yılından veya benzetilebilecek yakın geçmişten biraz daha farklı. Özellikle küresel ölçekte gelir ve servet dengesizliği ekonomilerin büyüme trendleri üzerinde baskı yaratıyor. Nitekim Davos başlarken Oxfam tarafından yapılan araştırmaya göre dünyanın en zengin 26 kişisinin varlık toplamı, dünyanın en fakirlerinden oluşan 3 milyar 800 milyon kişinin varlık toplamına eşit. Oxfam’a göre 2018 yılı da dünyada zenginin daha zenginleştiği, fakirin daha fakirleştiği bir sene olmuş. Nitekim 2008 krizinden beri dünyadaki milyarder sayısı iki katına çıkmış. Oxfam’ın önerisi yüzde bir oranında bir servet vergisi sayesinde, okula gitmeyen her çocuğun okula gönderilebileceği ve yapılacak sağlık harcamaları ile üç milyon ölümün engellenebileceği şeklinde…

Gelir ve servet dağılımındaki çarpıklığın madalyondaki diğer yüzü ve hem sebebi hem sonucu diyebileceğimiz konular ise borç seviyelerinin artması ve yavaş büyüme olguları. Bu olgular, önceki dönemlere göre daha düşük reel faiz seviyelerinin, ekonomi ve piyasalar için sorun teşkil edebileceğini düşündürüyor. Bu bağlamda IIF verilerine göre küresel ölçekte banka dışı şirket borç seviyesinin GSYH oranının 2018 üçüncü çeyrekte yüzde 92 ile rekor kırdığını hatırlatmakta fayda var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelecek zaten burada 02 Eylül 2019
Sıcaklık artıyor 05 Ağustos 2019
Büyük umutlar 29 Temmuz 2019
Faiz Açmazı 11 Haziran 2019
Yuan’a dikkat 20 Mayıs 2019
Devam eder mi? 14 Mayıs 2019
Laplace’ın Şeytanı 07 Mayıs 2019
Reflasyon esintisi 05 Mart 2019
Mindball ve Wu Wei 11 Şubat 2019