2023 hedefleri için zaman daralıyor...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

 

 

Cumartesi günü
Sapanca’daydım...
Türkiye Markası Çalıştayı için...
Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin düzenlediği çalıştayın moderatörü Prof. Emre Alkin anlattı:
Adam doktora gitmiş...
“Her yanım ağrıyor doktor bey” demiş, “nereye bastırsam müthiş canım yanıyor...”
Doktor, “gösterin bakalım, nereleri” diye sorunca, adam başlamış parmağıyla göstermeye, “İşte şurası, şurası da, bastırınca burası da ağrıyor...”
Doktor şaşkın, meslektaşlarını çağırmış...
Tahliller, tetkikler, derken, sonunda teşhis konulmuş:
“Hastanın işaret parmağı kırıktır!”
 
Türkiye ekonomisi parmağı kırık adama mı benziyor...
Yoksa durum daha mı ciddi tarşıladurulsun...
Biz şikayetler de dahil duyup, gördüklerimizi aktarmaya çalışıyoruz...
Geçen haftaki Editörden’de de öyle yapmaya çalıştım...
Hem gittiğimiz geldiğimizyerlerden gözlemlerimi aktardım...
Ekonominin göstergelerinden, yazarlarımızın yorumlarından bilgiler paylaştım...
Hemen söyleyeyim, son olarak Akbank’ın toplantısı için gittiğim Gaziantep’te sohbetler kanaatimi güçlendirdi...
Bilen bilir...
Gaziantepli sanayici ve tüccar pek şikayet etmez...
Hele son yıllarda neredeyse hiç şikayet duymamıştım...
Uzunca bir süredir ilk kez ağızlarından “durgunluk” şikayeti duydum...
 
Bu arada, okurlarımızın mesajlarından gördüm ki, MAN Türkiye CEO’su Tuncay Bekiroğlu’ndan aktardığım kamyon satışları üzerinden piyasanın nabzını tutan “Kamyon Endeksi” bir hayli ilgi çekmiş...
Tabii, endeks lafı bana ait...
Bekiroğlu’nun artardığı ilk üç aydaki satışları ve daralmayı vurgulamakla beraber, yazıda oran vermemiştim...
Okurlarımız merak etmiş...
Hemen eksiğimizi tamamlayalım:
Efendim, yılın ilk çeyreğinde geçen yıla göre kamyon satışlarındaki daralma yüzde 17...
Ancak, Tuncay Bekiroğlu’nun da, aynen Gaziantep iş dünyası gibi ikinci çeyrekten başlayarak canlanma beklediğini ekleyelim...
Bekiroğlu, 2013 yılsonu büyüme tahminini yüzde 4 olarak yapmıştı...
Gaziantepliler bir oran vermediler ama 2012’den daha yüksek bir büyüme bekliyorlar...
 
Biz Türkiye ekonomisinin bu yılki performansına yoğunlaşmışken, IMF de dünyaya ilişkin tahminlerini açıkladı...
Büyüme bakımından 2013 için beklentiler zayıf...
Dünya ekonomisi ancak 2014’ten itibaren canlanacak...
Ve IMF’ye göre canlanma ABD’den başlayacak...
Bizi daha çok ilgilendiren Avrupa’da ise canlanma için daha bir hayli bekleyeceğiz...
Euro Bölgesi’nde bu yıl da yüzde 0.3 küçülme bekleniyor...
Gelecek yıl ortalama büyüme yüzde 1.1 olacak...
Sonrasında biraz daha ilerleme var... Ama kelimenin tam anlamıyla gıdım gıdım...
Taa 2018 için bile beklenti yüzde 1.6...
 
Görünen o ki, dünya ekonomisinin iyileşmesi öyle kolay olmayacak...
Bir süre daha sancılı günler var ufukta...
Daha önceki durgunluk dönemleriyle karşılaştırılınca bu sefer iş ciddi biçimde uzadı...
2009 krizinden sonra dünya ekonomisi FED’in, Avrupa Merkez Bankası’nın piyasayı paraya boğmasına rağmen bir türlü durgunluktan çıkamadı...
Bir buçuk, bilemediniz iki yılda düzeleceği söyleniyordu...
Olmadı...
Belki de onun için Uluslararası Para Fonu, bir süredir içinde bulunduğumuz dönemi “Büyük Durgunluk” olarak adlandırıyor...
 
Dünya Ekonomik Görünüm raporundaki tahminlere bakılırsa, ‘durgunluktan çıktık’ diyebilmek için 2017’yi beklemek gerekecek...
O da ne kadar rahat belli değil...
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporlarına bakarsanız çok ferah ferah dillendirilemeyecek...
Zira, ILO’ya göre, dünya çapında işsizlik artışını 2017 sonuna dek sürdürecek...
Bu süreç ister istemez Türkiye’yi de etkiliyor, etkileyecek...
Oysa bizim ‘piyasayı canlandırmaktan’ başka dertlerimiz de var...
Daha iyi bir gelecek için yarını bugünden kurmak gibi...
 
Forum İstanbul...
Misyonu Türkiye’nin bugün ve yarını ile ilgili orta ve uzun vadeli düşünmeye yönlendirmek...
Kimi diye sorarsanız...
Genel olarak toplumu...
Özel olarak da iş alemi ile akademik ve bürokratik çevreleri...
Kendini “Yarının Kurulması - Hedef 2023” mottosuyla tanımlıyor...
Bu amaçla da 2002’den bu yana konferanslar düzenliyor...
Bu yılki konferans, 7-8 Mayıs tarihlerinde...
İstanbul, Swissotel The Bosphorus’da...
Tema “Küreselleşme ve Yeni Dengeler...”
 
Forum İstanbul’un başkanı Yavuz Canevi...
Bugünlerde Ankara’da yapılan hazırlıklara dikkat çekiyor...
10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na ilişkin son hazırlıklara...
Ve bu beş yıllık planın temel hedefinin önümüzdeki 10 yılda ikinci bir “sıçrama” yapmak olduğunu hatırlatarak şöyle diyor:
“Bu demektir ki, 2023 ekonomik hedefleri yeni bir büyüme stratejisini zorunlu kılmaktadır.
Bunun anlamı ise son 50 yıllık ortalama kalkınma hızı olan yüzde 4.5 oranından daha büyük bir büyümeyi sağlayacak makro ve mikro politikalara gerek vardır...”
 
Şöyle bir baktım da...
Türkiye’nin ilk kalkınma planının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmiş...
Birinci Beş Yıllık Plan, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanmıştı...
30 Eylül 1960 tarihinde doğrudan başbakana bağlı olarak kurulan DPT’nin amacı Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmaktı...
DPT 2011 yılında bakanlık haline dönüştürüldü...
Bugün aynı amaçla, Kalkınma Bakanlığı olarak hizmet veriyor...
 
Kalkınma Bakanı bir DPT’li...
ODTÜ’den birincilikle mezun olduktan sonra 1989’da burada çalışmaya başlayan Cevdet Yılmaz...
10’uncu Beş Yıllık Plan, Bakan Yılmaz’ın liderliğinde hazırlanacak...
2014-2018 yıllarını kapsayacak...
Yani az önce vurguladığımız gibi...
Oldukça kritik bir dönemi kapsayacak...
Hem dünya hem Türkiye için...
 
İlginçtir...
1’inci Beş Yıllık Plan’da bir konunun üzerinde önemle duruluyor:
Cari açık...
Cari açığın nedeni olarak gösterilen ise iki şey var:
Biri, dış ticaret açığı...
Diğeri tasarruf eksikliği...
Neredeyse 50 yıldır hiçbir şey değişmemiş...
Öyle ki, 1’inci Beş Yıllık Plan’a baz olarak alınan 1962 yılında da toplam tasarrufların milli gelire oranı yüzde 12.4...
Aynen bugünkü gibi...
 
Tabii, son 50 yılda Türkiye’nin geçirdiği değişimi göz ardı etmek mümkün değil...
O yıllarda Türkiye’de tarımda çalışanların toplam nüfusa oranı yüzde 80’e yakındı...
Şimdi yüzde 20’lere geriledi...
O yıllarda ihracatımızın büyük bölümü tarım ürünleriydi...
Şimdi ise sanayi ürünleri...
Ancak gelgelelim, 50 yıl sonra bugün yine yetersiz tasarruf oranı ile...
Biraz hızlı büyümeye kalksak, ayağımıza pranga olup bizi frenleyen cari açık gerçeği ile karşı karşıyayız...
 
 
hakan_guldag_grafik.jpg
 
Hedef belli:
2023’te 2 trilyon dolarlık bir ekonomi...
500 milyar dolarlık ihracat...
Başbakan Erdoğan’ın istediği de belli:
Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi...
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan bunu cumartesi günü Richmond otelindeki çalıştayda “10 olmasa da 11 olur diyorlar. Önemli olan Şampiyonlar Ligi’ne girmek” sözleriyle ifade etti...
Yavuz Canevi de, Forum İstanbul’un geçen haftaki basın buluşmasında da benzer bir noktaya dikkat çekiyordu:
“Unutmayalım ki, dünya sıralamasında ulaşmak istediğimiz yer, yalnızca bir basamak numarası değil, aynı zamanda sağlayacağımız toplumsal kalkınma, adil dağıtılmış bir refah düzeyi ve en önemlisi, içi hukuk devleti ve temel hak ve özgürlükleri de kapsayacak demokrasi ile doldurulmuş ‘Çağdaş bir
Cumhuriyet’ ile uygarlık düzeyini yakalamanın bir göstergesi olmalı...”
 
Cumhuriyet’in 100. Yılı’na 10 kala durum iyice netleşti:
Refah istiyoruz...
Kalkınmak, zenginleşmek istiyoruz...
Hazır zenginler de yavaşlamışken...
Her bakımdan onlara yetişmek istiyoruz...
Fırsat bu fırsat...
Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde müthiş bir kurtuluş savaşı veren bir kuşağın torunları olarak, bu
yüzyılın ilk çeyreğinde bir ekonomik mucizeyi gerçekleştirmek üzere dünyanın tepesine göz diktik...
10’uncu Beş Yıllık Plan ise gözümüze kestirdiğimiz bu hedefe ulaşmak için biçilmiş kaftan...
Bakan Cevdet Yılmaz da bu beş yıllık planın temel hedefini önümüzdeki 10 yılda ikinci bir “sıçrama” yapmak olarak öngördüğünü her fırsatta ifade ediyor...
 
Bana katılır mısınız bilmem ama...
Türkiye’nin üst lige sıçraması için yapılması gereken de belli:
Hızlı koşmamız, uzun atlamamız lazım...
Hayatın gerçeği bu...
Uçurum, iki adımda aşılmıyor...
Hızlanmamızın, uzun atlamamızın tek çaresi ise, büyüme-cari açık ikilemini çözmek...
Çözmek için, üretim yapımızı değiştirip katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerekiyor...
 
Ne kadar kaçsak da yok çaresi...
Önce uygun teknolojili ürünleri...
Sonra yüksek teknolojilileri...
Ama ne yapıp yapıp, önce sanayinin ihtiyacı olan ara mallarını kendimiz üretir hale gelecek politikaları uygulamamız lazım...
Bunu başarabilirsek ihracat daha hızlı artacak...
İthalatın da hızı kesilecek...
Bu da cari açığı azaltıp, Türkiye’nin önünü açacak...
 
Benim hikaye eder gibi anlatmama bakıp...
“Eh, öyleyse işimiz üç nalla bir ata kaldı” demeyin...
Türkiye hazır, koşmak için bekliyor...
Buna her gittiğimiz yerde bizzat tanık oluyoruz...
Öbür üç nala gelince...
Onlar da, 10. Beş Yıllık Plan ile birlikte gelmeli...
Dünyayı iyi okuyan, Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkmasını sağlayacak bir strateji...
İş dünyasının ufkunu açan ve işini kolaylaştıran, hukuktan eğitime dogmaları değil, ihtiyaçları temel alan doğru politikalarla oluşturulmuş bir yol haritası...
Ve hayata geçirilmesi kamuoyu tarafından da heyecanla ve titizlikle an be an izlenecek bir
takvim...
Zaman daralıyor...
Haydi rast gele!
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar