4 bin 600 gün yetmeyince, 90 güne nasıl inanalım?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Ali Babacan kendi kuşağının politikacıları arasında dengeli tutumu ve analitik yaklaşımıyla ayrışan siyaset insanlarımızdan biridir. Genel yaklaşımı toplumun önemli bir kesiminde “güven” yaratmıştır; “özgül ağırlığını” tartışan önemli bir kesim olsa da söylediklerine kulak kabartanlar önemli bir kitle oluşturur. 

Medyaya yansıyan açıklamalarında, uzun dönemli geleceği güven altına alabilmek için ülkemizin “reform ihtiyacına” sık sık gönderme yapıyor: 

• Potansiyel büyüme ülkenin reform yapma kapasitesiyle doğrudan bağlantılıdır. 
• Reformların amacı,büyümeyi artırmaktır. 
• Reformlar zaman alan işlerdir; üzerine kararlılıkla gitmek gerekir. 
Kalkınma konularıyla az çok ilgili olan herkes, Babacan’ın söylediklerini onaylar. 

Babancan bir de hedef gösteriyor ve diyor ki, “İlk 90 günde bazı şeyler yapıldı, yapıldı. Yapılmazsa hiçbir zaman yapılamayacak duruma düşebilir, ondan sonra 2019 seçimleri beklenebilir. Özellikle işgücü piyasaları, ürün piyasalarıyla ilgili olsun yolsuzlukla mücadele, rekabet, şeff afl ıkla ilgili reformlar olsun, bunlar çok hızlı yapılması gereken konular.” 

Ülkenin potansiyeliyle ilgili net bilgi var mı? 

Babacan’ın sorumluluk taşıdığı yaklaşık 4 bin 600 günde refahı istenen yere ulaştıramadığımıza göre “potansiyel değerlendirmeyi” 90 günde başaracağına nasıl inanalım? 

Hiçbir önyargının, yerleşik doğrunun, kalıp düşüncenin, kör inancın ve ezberin tutsağı olmadan, en büyük zenginlik üreticisi özgür düşünceyle soralım: 

• Potansiyeli değerlendirecek reformların düzenlenmesi için gerekli olan “net bilgi altyapısına” sahip miyiz? 
• Net bilgiye sahip değilsek “kaynakların etkin koordinasyonunu” nasıl sağlarız? 
• Daha da önemlisi, öncelikleri nasıl belirleriz ve hangi alanlara odaklanacağımızın kararını nasıl veririz? 

Soruların yanıtını biz değil, 2014 yılında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bütçesi’ne konulan 9 milyar 620 milyon 590 lira ödeneğin 9 milyar 142 milyon 470 lirasının harcanmasının denetimini yapan Sayıştay versin: 

“Desteklerin başvuru – inceleme – kayıt – tahakkuk - ödeme aşamalarına ilişkin tebliğlerin, görevli birimlerin ve sorumluların tamamen ayrıştırılmış olması, tüm bilgileri konsolide eden ve gerektiğinde analizler yapılmasına olanak verecek nitelikte bir birimin ve yazılım programının olmaması nedeniyle, yapılan destek ödemelerinin ekonomik ve sosyal etkinlik ve verimlilik koşullarını sağlayan programlar için yapılıp yapılmadığı bilgisine ve dolayısıyla tarımsal politikaların amaçlarına ne kadar ulaşıldığı bilgisine de erişilememektedir. Bu durum kamu kaynağının usulüne uygun kullanılıp kullanılamadığının değerlendirilmesini de güçleştirmektedir (...) Ödenen desteklerin yarattığı ekonomik ve sosyal etkisinin ne olduğu, verimlilik yaratılıp yaratılmadığına yönelik çalışmalar yapılamamakta, sadece kaç çiftçinin desteklendiği bilgisi öne çıkmaktadır (...) 

Bu durumda da yapılan destek ödemeleri ile nasıl bir gelişme ve iyileştirme sağlandığı bilgisinin üretilebilir olması paydaşlar açısından elzemdir (...) Tarım destekleme uygulamalarının destek türleri, desteklenen çiftçi sayısı, destek tutarı bilgilerinin yanı sıra bu desteklerin tarımsal politika amaçlarına ne derece hizmet ettiğinin anlaşılmasına, ölçülmesine, üretim planlamasından pazarlamaya kadar olan sürecin takibine ve analizine, etki değerlemelere ve raporlamaya imkan verecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.” 

Tüy bitmemiş yetim hakkı 

Daha ayrıntılı bilgiyi birinci elden öğrenmek istiyorsanız Sayıştay’ın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Denetim Raporu’na başvurun. 
DÜNYA Gazetesi’nde 14 Ekim 2015 günü yayınlanan Ali Ekber Yıldırım’ın “Sayıştay’ dan tarımsal destekleme dersi” başlıklı yazısı da sizin için yeterli olabilir. 

Neye inanıyor ve saygı duyuyorsak onların tanıklığında, özgür irademizle, sorgusuz alkış tutmadan, aklımızı emanet etmeden kendimize soralım: 

• Cephanesiz asker savaşabilir mi? 
• Günümüzde kalkınmanın cephanesi bilgi değil mi? 
• Siyasi irade istese bile, bütün alanlarda net bilgiye erişilebilirlik sağlayan “dinamik bir envanter” olmadan plan, program ve reform yapabilir mi? 
• Toplumun bütün kaynaklarını ve gücünü “net bilgi ihtiyacını” karşılayacak olan “kayıt sisteminin oluşturulması”, “veri üretim sisteminin kurulması”, “malumat ve bilgi üretilmesi mekanizmasının işletilmesi”, “olanak ve kısıtlarımızın net olarak tanımlanması” gibialanlara yöneltmezsek, kaynaklar etkin ve verimli kullanılabilir mi? 
• Sorumluluk taşıyanların yaklaşık 4 bin 600 gün istenen düzeye ulaştıramadıkları “potansiyelleri değerlendirmek için makro ve mikro reformlar” 90 günde hayata taşınabilir mi? 
• Tüy bitmemiş yetimin hakkını da kapsayan “kamu kaynaklarının adil dağıtımı” sağlanabilir mi? 

Envanter mekanizmaları ve net bilgi üretimi ivedi, değerli ve anlamlı sorunumuzdur. Ülkemizi olması gereken yere taşımak isteyenlerin içtenliğini ölçmek istiyorsak, kayıtdışılığı olması gereken düzeye çekecek dinamik bir envanter konusundaki düşüncelerini sormalıyız... Ölçme, veri derleme, işe yarar veri üretme konusunu çözmeden, bütün reform sözleri bir “aldatmaca” olmaktan başka işe yaramaz. 

Ali Babacan’ın ülkemizdeki verilerin sağlıklılığı konusundaki düşüncelerini, veri konusunda yapılması gerekenleri nasıl algıladığını merak ediyorum...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar