500 milyar dolarlık ihracat hedefi güzel bir rüya

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye'de ihracat hep sorunludur. Kimi zaman hızlı bir şekilde artar. Bu dönemlerde sektör temsilcileri ve hükümet ihracat patladı demeçleri patlatırlar.

Kimi zaman yere çakılır. Sorun olmaz, bu durum dış güçlere bağlanır. 2002 yılından bu yana (15 yıl) süre giden tek parti iktidarı döneminde (sermaye sınıfına göre siyasi ve ekonomik istikrar için tek parti iktidarı gereklidir, bu durumda Türkiye çok istikrarlı bir ülkedir) ihracat patlamalarına ilişkin bol demeç verildi. Bu demeçlerde heyecanla söylenmiş kimi dilek ve temenniler daha sonra hükümet programına girdi. Bunlardan birisi de 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hacmine erişme hedefidir.

İhracatın sınırları

Baştan söyleyelim böyle bir hedef koyulduğu tarihte de gerçekçi değildi, şimdi de değil. Neden mi? İşte yanıtlarımız:

■ Son 15 yıl ki ihracat gerçekleşmelerine bakıldığında en fazla ihracat yapılan yıl 157,6 milyar dolar ile 2014. Son iki yıl ihracat 142-143 milyar dolar sınırında kaldı. 2017 yılının ilk dört ayında ihracat 2016 yılına göre yüzde 8,7 oranında arttı. Bu da yıl sonu ihracatının 150-155 milyar dolar düzeyinde olacağını göstermekte.

■ İhracatın küresel krizin başlarında düşmesi normaldi. Çünkü bir ülkenin ihracatı, karşı ülkenin (ithalatı yapan) ülkenin gelirine (GSYH) yani büyüme oranı ile döviz kuruna bağlıdır. Türkiye'nin en önemli ihracat pazarı olan AB ekonomisi küçülmüştü, dolayısı ile ihracattaki daralma teorik ve önceki gelişmelere uygun idi.

■ 2016 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,1, AB yüzde 1,8 büyüdü. Yani büyümede göreli olarak istikrar yakalandı. Dünya ticaret hacmi ise buna uyumlu gelişim göstermedi ve yüzde 1,3 büyüdü. 2016 yılında Türkiye ekonomisi ise yüzde 2,9 büyürken ihracat yüzde 0,9 azaldı.

■ Türkiye ihracatta bu performansı üstelik reel döviz kurunun ciddi biçimde aşındığı (devalüasyon olarak algılayabilirsiniz) bir dönemde gösterdi. TÜFE'ye göre hesaplanan REDK endeksi 2003=100 iken, 2015 yılının Ocak ayında 107,67'ye çıktı daha sonra düşmeye başladı , 2016 yılı Ocak ayında 98,59'a, 2017 yılı Ocak ayında 87,54'e kadar geriledi (bu hesaplamayı Yİ-Ü- FE'ye göre yaptığınızda değişen bir sonuç yok). Yani TL'sı ciddi değer kaybetti. Bu olgunun bir sonucu olarak Türk mallarının döviz cinsinden fiyatları düştü. Buna rağmen ihracattaki artış 2017 yılının ilk çeyreğinde de dünya ihracatındaki ortalama artışın (yüzde 11) altında kaldı ve yüzde 9 oldu. Yani döviz kuru artar, ihracat artar düşüncesinde olanlar yanılmışlardı. Hep yanıldılar. Unuttukları nokta ihraç mallarının fiyat ve gelir esnekliği idi.

Bu veriler Türkiye'nin ihracatında başka sorunların olduğunu göstermekte. Bakalım:

■ Türkiye'de ihracat birkaç mal grubuna sıkışmış durumda. En çok ihracat yapılan 5 faslın toplam ihracattaki payı 2016 yılın yüzde 42,7, bunların 2017 yılı Ocak-Nisan dönemindeki payı ise yüzde 43. Üstelik bu fasıllardan birisi altın. En fazla ihracatı yapılan 20 faslın toplam ihracattan aldığı pay 2016'da yüzde 75,3, 2017'nin ilk dört ayındaki payı yüzde 75,8. İhracat 5 fasıla, biraz genişletirsek 20 fasıla sıkışmış durumda. Daha açık bir ifade ile Türkiye'nin yurtdışına satacak malı yok, sınırlı.

■ Türkiye ihracat pazarında da sıkışmış durumda. İhracatının yüzde 45-50'sini AB ülkelerine yapıyor. İhracat yapılan ülkelere olan uzaklıklarını hesapladığımda ihracatının yüzde 75'ini en fazla 1-3500 km arasında uzaklığı olan (2016 yılı) ülkelere yapıyor. Yani Cebelitarık'ı geçen ya da Azerbaycan'ın ötesine geçen ihracatta pek yokuz.

■ İhracatın coğrafi dağılımı Türkiye'ye navlunda fiyat avantajı sağlıyor, buna rağmen ihracat artmıyor.

■ Hepimizin ezberinde fakat yine de yazalım. Türkiye teknolojide geri. 2016 yılı itibari ile İhracatımızın yüzde 35,1'i düşük teknoloji, yüzde 28,3'ü orta düşük ürünlerden oluşuyor. İleri teknoloji ürünlerinin toplam ihracattan aldığı pay yüzde 3,5.

Türkiye bu pazarının nerede ise tamamı ile politik açıdan kavgalı yani politik risk katsayısı yüksek.

Ne yapmalı?

1- Hedefler gerçekçi olmalı. Basit bir hesaplama yaptım. 2002-20016 yılları arasında ihracattaki ortalama büyüme oranı yüzde 11,68. Bu yılların üçte birinde uluslararası ekonomik ve politik koşullar Türkiye için çok uygundu (2002- 2008 arası), Şimdi bu ortam yitirildi. Yine de ortalama orana bağlı kalıp, olası ihracat gerçekleşmesinin hesapladığımda , 2023 yılında ihracat en fazla 308, 8 milyar dolara ulaşacağını tahmin etmekteyim. Yani 500 milyar dolar güzel bir rüya. Bundan dolayı hükümet 2023 yılı hedeflerini revize etmelidir.

2- Pazarı genişletmek için ihracatçıya navlun desteği verilsin. 15 yıldır kayırılan sektör olan inşaattan biraz kaynak alınıp, ihracata aktarılabilir.

3- Türkiye'nin ihracatının yüzde 93,7'si imalat sanayi ürünü. Sanayici korunmalı, sanayici de bunun hakkını vermeli. Bunun için ortak düşünüp, ortak kararlar alınmalı.

4- Sanayi için girdi gerekiyor. Bunun için Türkiye tarımsal üretimi artırmak için atağa kalkmalı. Umut var mı diye sorarsanız. Zeytinlik ve mera tartışmalarında hükümetin tavrını görünce, yok.

5- Katma değeri yüksek üretim yapmak için teknoloji üretmelisiniz. Bu konuda boşa geçirilen her bir günün kaybı gün değil, yıl. Bu konuda da umut var mı diye sorarsanız, yok.

Umut nerede diye sorarsanız, yanıtım net, gençlerde. Dün Hacettepe Üniversitesinde Mühendislik Fakültesinin diploma törenine gittim. Onca baskıya rağmen “Gençler taşıdıkları pankartlarla, verdikleri mesajlarla, biz buradayız” diyorlar. Maden Mühendisliğine adım atan Oğlum Metahan Olcayto ile de, diğer gençlerle de gurur duydum. Onlar bu tabloyu değiştirecekler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019