Açıkalın’la açık açık bankacılık...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

 


Yapı Kredi Genel Müdürü Faik Açıkalın, bankacılık sektörüne yönelik eleştirileri değerlendirirken şöyle diyor: “Bir hizmet veriliyorsa karşılığı alınmak durumunda. İşlem yapmak için şubeye gelip otomobilinizi kapının önüne park ettiğinizde, oradan biri çıkıp, ‘ağabey, ücret 10 lira. Anahtar da sende kalsın’ diyor. Buna kimse itiraz etmiyor. Ama banka gerçekten müşterisine verdiği hizmeti ücretlendirince bu büyük sorun haline geliyor.”

Cumartesi günü, UniCredit’in davetlisi olarak Londra’daydık...
İtalya merkezli UniCredit, Türkiye’de Yapı ve Kredi Bankası’nın ortağı...
UEFA Avrupa Şampiyonlar Ligi’nin de sponsoru...
Borussia Dortmund ile FC Bayern Münih arasındaki tarihi final maçını ünlü Wembley Stadı’nı dolduran 86 bin 298 kişiden biri olarak izledim. Sonucu zaten biliyorsunuz:
Bayern Münih kupayı 5. kez müzesine götürdü...

Neyse...
Size uzun uzun maçı anlatacak değilim...
Londra’da Yapı Kredi Genel Müdürü Faik Açıkalın ile birlikteydik...
Ekonomiyi, bankacılığı, Yapı Kredi’deki gelişmeleri sorduk...
Özetle, “ihracatta iyi gittik ama iç talep zayıf kaldı” diyor Açıkalın...

“Yumuşak iniş piyasayı sert vurdu. Şimdi ekonomi yönetimi “dengeli büyüme” vurgusu yapıyor... İlk çeyrekte de büyüme hızının hedefin altında kalacağı anlaşılıyor. Yapı Kredi olarak bizim 2013’e ilişkin büyüme tahminimiz hükümetin biraz üzerindeydi. Yüzde 4.6 ile 4.8 dolayındaydı. Bu beklentimizde henüz bir revizyon yapmadık. Yılın kalan kısmından olumlu bir görünüm geliyor...”

Açıkalın’a büyüme üzerinde hayli etkisi olan kredi genişlemesinin yüzde 22 civarında olduğunu hatırlatıyoruz. Acaba, Merkez Bankası bir süre sonra harekete geçer mi?

“Yüzde 18 civarında kredi genişlemesi Merkez Bankası’nı da, ekonomi yönetimini de rahatsız etmez” diyor Açıkalın. Yılbaşından nisan sonuna kadar ilk dört aydaki kredi genişlemesi yüzde 6.5 oldu. Yani yılın tümünde yüzde 18 ila 20 civarında bir kredi genişlemesine işaret ediyor. Bu da normaldir. Şimdi gecikmiş adımlarla da olsa, Türkiye’nin tam dört yatırım yapılabilir ülke notu var...”

Öyle gerçekten... Fitili Fitch yakmıştı... Geçen yıl Aralık ayında Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmasından yaklaşık 6 ay sonra Moody’s notumuzu yatırım yapılabilir düzeye çıkardı. Ardından Asya açısından önemli Japonya merkezli JCR’nin ve Kanadalı DBRS’in yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkaran not artışları geldi peşpeşe...

Peki ya Standard&Poors?

“S&P’den de yatırım yapılabilir seviye notunun gelmemesi için hiç bir neden yok” diyor Faik Açıkalın, “Artış gelmesi sürpriz olmaz. Gelmeyecekse de birinin bunu ciddi ciddi açıklaması lazım...”

Son dönemde mevduat ile kredi büyüklükleri arasındaki makas mevduat aleyhine açılıyor. Sorular üzerine, Açıkalın da bu konuya işaret etti:
“Kredi mevduat oranı 84’lerden 106’lara çıktı. Kredi mevduat oranında sıkıntı var..”
Son BDDK verileri dün geldi. Gerçekten de, mevduat ve kredi arasındaki dengesizlik artıyor.

Krediler büyüyor. 875 milyar lirayı aştı. Geçen hafta DÜNYA’da konuyu manşete taşımıştık. Sadece konut kredileri 100 milyar liraya dayandı...

Buna karşılık mevduat yerinde sayıyor...Dahası geriliyor:
Geçen hafta itibariyle vadeli mevduat nisan sonundaki 380 milyar lira seviyesinden 379.5 milyar liraya geriledi. Belki gerileyen miktar önemli değil ama mevduatın gerilemesi başlı başına sorun. Bu arada, aynı dönemde vadesiz ticari mevduat da 51 milyar liradan 46.7 milyar liraya geriledi...

Bankacılar, mevduattan çözülen paranın, gayrimenkul gibi alanlarda ‘balon’ yapabileceği görüşünde...

Tabii, bankaların son dönemdeki önemli sıkıntılarından biri de getirilen eleştiriler... “Bankacı dediğin, güneşli havada eline şemsiye verip, yağmurlu havada elinden alan kişidir” yakıştırmaları bir ara çok yapıldı. Ancak aslına bakarsanız son dönemde iş dünyası ile bankalar arasındaki ilişkiler çok daha yumuşak..

Açıkalın’a, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın faizlerin düşmesinin ardından görece yüksek faizle alıdıkları kredileri kapatmaya çalışan firmalara bankaların yüksek kredi kapatma komisyonu uygulamasına yönelik eleştirilerini hatırlattık... Ve sorduk; Bankalara yönelik bir itibarsızlaştırma kampanyası mı var?

“İtibarsızlaştırma diyemem ama aleyhte bir kampanya olduğu görülüyor” dedi Faik Açıkalın, “Ancak bu haklı bir zemine dayanmıyor. Başından beri böyle bu. Bankaların yaptıkları görülmüyor. 2009’da devlet birşey demeden bankacılık sektörü kredileri yeniden yapılandırdı. Bir deprem ya da afet olduğunda bakın... Bankalar hemen ellerinden geleni yapmak için harekete geçiyor. Bölgeye yönelik kolaylıklar gösteriliyor...”

Peki o zaman tartışmalar nereden kaynaklanıyor? Örneğin son Kredili Mevduat Hesapları’nın faizine getirilen sınırlamalar gibi önlemlere neden sık sık ihtiyaç duyuluyor?
“Bu” diyor Açıkalın, “daha çok müşterilerin finansal farkındalığı ile alakalı. Bu farkındalığın olmadığı düşünüldüğü için bu tip önlemler alınıyor. Bizim de bankalar olarak daha fazla anlatmamız lazım.
Özellikle KOBİ’lere... Ve anlatmamız gereken ilk şeylerden biri de “Her türlü uyumsuzluğun risk yarattığıdır. Bir de hiç bir bankanın müşterisini kötü duruma düşmesini istemeyeceğini... Firmalara bir güvensizliğimiz de yok. Bizde en düşük batık oranları firmalardan gelir!..”

Açıkalın, KMH’da olduğu gibi bankalara sınırlamalar getirilmesinin ticari açıdan doğru olmadığını” kaydetti.

“186 milyar lira sermaye ile çalışan bir sektör tabii ki kar edecek” diyor Açıkalın, “Ama bizim bilanço açıklamamız maalesef merakla bekleniyor. ‘Haydi siz çok kar ettiniz biraz azaltın’ demek için. Oysa, bankalar kar etmezse sorun...”

Açıkalın’la, eleştirilere bir hayli konu edilen, hizmetlerden alınan ücretleri de sorduk. Açıkalın’ın yanıtı net oldu: “Bir hizmet veriliyorsa karşılığı alınmak durumunda. İşlem yapmak için şubeye gelip otomobilinizi kapının önüne park ettiğinizde, oradan biri çıkıp, ‘ağabey, ücret 10 lira. Anahtar da sende kalsın’ diyor.

Buna kimse itiraz etmiyor. Ama banka gerçekten müşterisine verdiği hizmeti ücretlendirince bu büyük sorun haline geliyor. Ayrıca, Türk bankacılık sisteminin bu konuda hiç de öyle ‘uçan’ bir durumu yok. Bankacılık hizmet gelirlerinin toplam gelirlere oranı yüzde 28. Bu oran Avrupa’da ise yüzde 40 düzeyinde. Benim önerim şu: Kim bu konuda yanlış yapıyorsa, fahiş yaklaşımların peşindeyse açıklansın. Çünkü laf ortaya ediliyor. Herkes töhmet altında kalıyor.”

İşte, bazı güncel eleştirilere Türkiye’nin en büyük beş bankasından biri olan Yapı Kredi’nin genel müdürünün değerlendirmeleri böyle...

Haftaya bu konuya, farklı cepheleriyle değinmek üzere...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar