Ah bu elemanlar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Anlayacağınız gibi bu yazıyı geçen hafta yazmıştım. Hala işletmecilik konusunda makale okumaya takatiniz var ve “Hoca! sevda yelleri esiyor serde ağam nerde, beyim nerde, paşam nerde. Sen neyle uğraşıyorsun” demeyecekseniz buyurun. 

İşlerini insanlar aracılığı ile yapmaya çalışan işletmecilerin, doğal olarak en önemli işlerinden biri elemanlarını iyi anlamaktır. Her yönetici bunun ne kadar zor olduğunu bilir. Olumsuz taraftaki tembel, beceriksiz, kötü niyetli elemanlar yerine olumlu taraftan çalışkan, yetenekli, namuslu elemanlar istersiniz. Ancak kimse öyle siyah beyaz ayrıştırılamıyor. Arada bazen açık bazen kapalı, çeşitli amaçlara hizmet için şişirme, palavra, yalan, kuyruklu yalan, hınzır yalan, saptırma gibi yollara başvuranlardan oluşan ne iyi ne de o kadar kötü bir gurup da var. Bunları teşhis kolay değildir çünkü vakit ve dikkat ister. Çoğu yöneticide o kadar vakit genellikle yoktur ama sizin ve başkalarının deneyimleri ilaç gibi gelir. Bugün, sizi bilmem ama, başkalarının deneyimlerinden bahsetmek istiyorum. 

Mesela değerini abartanlar vardır. Benim özgeçmişimi okursanız İstanbul liseler arası atletizm yarışmalarında dördüncülük kazandığımı göremezsiniz. Tanıyanlar 1.68 boyla ve atadan kalma, gövdemden kısa bacaklarımla, nasıl olup da 4x400 bayrak yarışması gibi atletizmin en zor koşularından birinde dördüncü olduğumu pek anlayamazlar. Anlamayacak bir şey yok. Aramızda kalsın yarışmada dört takım vardı. Özgeçmişime bunu yazsam tam doğruyu söylemiş sayılmam. Şirketinizde böyle yapan elemanlar vardır. Ben çok gördüm. 

Kimi eleman değersiz olduğunu bilir ama değerli gibi davranır değersizliğini itiraf etmez. Kıymetli dostlarım Metin Akpınar ve rahmetli Zeki Alasya’nın bir parodilerinde Zeki kasabaya ziyarete gelen turistleri karşılayan belediye başkanını, Metin’de Zeki’nin İngilizce bilmemesine rağmen torpille belediye kadrosuna aldığı yeğeni, belediye tercümanını oynuyor. Zeki konuşma yapıyor, Metin tercüme ediyor ama İngilizce bilmediği için uyduruyor. Konuşmasının bir yerinde Zeki “Gezin, eylenin” filan dedikten sonra “Ancak laubalilik istemem” diyor. Metin tereddütsüz çeviriyor laubaliliği. “Neck tokat, popo finger NO!” diyerek tercüme ediyor. Zeki’de kendisi İngilizce bilmediği için Metin’i yakalayamıyor. Metin yaptığı işte değersiz olduğunu biliyor ama kalkıp “Dayı-Amca ben İngilizce bilmem. Bu işi bana yaptırma” demiyor. Bazı milletvekillerimizin ‘This is a book’ diyebildikleri için TBMM kitabına ‘İngilizce bilir’ yazdırmaları gibi. Ben özellikle teknik elemanlar arasında böylesine çok rastladım. Siz de rastlamışsınızdır. 

Bir de palavracı çeşitleri var. Palavra İspanyolca. Kelime, laf anlamına gelir. Bize anlamı bildiğiniz gibidir. Maalesef palavracıların sayısı benim gençliğimden bu yana pek bir arttı. Bunlar tehlikeli olabilirler. Mesela bazı elemanlar laf arasına kulağa sofistike gelecek kelimeler serpiştirerek incir çekirdeğini doldurmayacak lafl ar ederler. Söz gelimi, bir eleman “Müşteri odaklı ve proaktif satış etkinlikleri merkezli stratejimiz...” filan diyorsa işiniz zor. Vaktiniz varsa soracaksınız: “Müşteri odaklı ne demek? Proaktif satış etkinlikleri nelerdir? Bunlar merkezli stratejimiz ne ola ki? Vaktiniz varsa dinlersiniz. Dinlersiniz ama şöyle cevaplar alabilirsiniz. “Efendim müşteri odaklı çalışmalar müşteriye sunulan değeri azamiye çıkartma paradigmalarından çıkarılanlardır”. Bunlarla uğraşması zordur. Vaktiniz yoksa ya “Kes kardeşim” diyecek angut patron olacaksınız, ya da vakit harcayıp “Boş konuşmanın size de bize de bir faydası yok” diye eğiteceksiniz. Ben özellikle genç elemanlar arasında böylelerine çok rastladım.

Bir de üçüncü şahısları, tercihan ünlü veya yetkili kişileri kullanarak veya konuşmalarına bir gizem vererek konuşanlar vardır. Bu geniş bir kategoridir. Söz gelimi bazıları “Söyleniyor” veya “Diyorlar” veya “Rivayet ediliyor” şeklinde dedikodu kelimeleri kullanarak karşılarındakini etkilemeye çalışırlar. Kim söylüyor? Kim diyor? Nerede rivayet ediliyor? Bunun aslı astarı var mı? Doğruladınız mı? demekten yorulursunuz. Veyahut derler ki “Efendim adının verilmesini istemeyen güvenilir bir dostumdan öğrendim yakında doları kontrol için Merkez Bankası...”. Burada bir gizem vardır. Veyahut “Efendim araştırmalara göre müşteri memnuniyeti işletme başarısının en önde gelen nedeni. Bu nedenle biz de...”. Hangi araştırma? Araştırma olarak kavramsal, metodik ve istatistik geçerliliği nedir? Araştırılan kavramlar, yani, işletme başarısı ve müşteri memnuniyeti nasıl tanımlanmış sorularını sorar dünya vakit harcarsınız. Siz de böyle elemanlara çok rastlamışsınızdır. Ben rastladım. 

Bu tip elemanların ortak özellikleri hakkında yapılan kapsamlı bir araştırmadan1 bir iki alıntı vereyim. Bu kişiler: 

1. Pinokyo’nun burnunun uzaması gibi lafı uzatır da uzatırlarmış ve bu arada çok argo kullanırlarmış; 

2. Kısa konuştukları zaman, bu, palavralarını ortaya çıkaracak önemli şeyleri atlamak içinmiş; 

3. Kendilerini sorumluluktan kurtarmak için önerilerine başkalarının da en azından dolaylı desteklerini ima eder, sonunda hata olursa bir başkasını sorumlu çıkarırlarmış; 

4. Güzel konuşurlarmış ama dikkatle dinlerseniz her konuda üç, beş aynı fikri itelerlermiş; 

5. Yarı doğru yarı yanlış şişinirler, zaaflarını, yanlışlarını hiç anlatmazlarmış, 

6. Otoriter geçinirlermiş ve aşırı güven sahibi imajı yaratmaya uğraşırlarmış; 

7. Her işte deneyimli olduklarını ileri sürerlermiş ama hangi işte ne başarı kazandıkları bir türlü öğrenilemezmiş. 

Siz de böylelerine rastlamışsınızdır. Bunları size vermemin esas nedeni başka. Yukarıda sıralananların en azından bir çoğu bazı işletme literatürünün bir yerlerinde zaman zaman ‘Mesleğinizde yükselmenin 5 yolu’ veya ‘Patronunuzun gözüne girmek için yapmanız gereken 7 şey’ veya ‘Terfi edemeyenler için 10 tavsiye’ başlıklı makaleler çıkar. Bu makalelerde yukarıda sıralananlar yapılması gerekenler olarak anlatılır. Elbette lafı uzatın ve argo kullanın demezler ama “fikirlerinizi bilimsel dille değil herkesin anlayacağı konuşma diliyle açıklayın” veya “Tezlerinizi çeşitli konulardaki deneyim ve başarılarınıza dayandırın” veya “Ortaya çok fikir atmayın” yahut “konudaki otoritenizi pekiştirin” falan derler. Siz onları dinlemeseniz iyi olur gibi. Onun yerine ‘Sevgilinizi mutlu etmenin 8 yolu’ başlıklı makaleleri okuyun. Ve...

Sağlıcakla kalın. 

(1) Bu araştırma ABD’de yapıldığından Yurdum insanlarını tanımlamıyor olabilir. Ben geçerli olduğu kanısındayım ama sizleri bir uyarayım dedim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019