Ali Gevgilili entelektüel korkaklardan değildi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Türk Dil Kurumu sözlüğünde, popüler kültür, “Belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültür” tanımıyla anlatılır.

Yakın zamanda ülkemizde de bir konferansa katılan Cristobal Rovit Klatwasser’ın anlatımıyla popülizm, toplumsal alanı ‘elitler” ve ‘halk” olarak ayıran; halkın iradesinin belirleyici olduğunu öne süren bir ideolojidir. Popülist algıya göre de ‘halk neyi tercih ediyorsa o iyidir’.

Popülizmin bir başka özelliği, genellikle bir başka ideolojiyle eklemlenmesidir. Avrupa’da bu günlerde ‘nativizmle eklemlenmiştir. - Özünde, göçe karşı durma, yerel halkın çıkarlarını koruma iddiasında olan siyasi akımdır- Bu açıdan bakıldığında, popülizmin oldukça demokratik olduğunu ileri sürebilirsiniz; çünkü halkın iradesini öne çıkarmaktadırlar. Popülistlerin tezlerine göre, elitler halkın çıkarlarına karşı oluşumlar yaratıyor; kendileri bu oluşumlara karşı çıkıyor; halkın isteklerini, iradesini ve egemenliğini savunuyorlar.

Popülizmi başka açıdan bakarak, olumsuz yönleriyle değerlendirenler ise azımsanacak gibi değil…

Popülist kolaycılık

Son dönemlerde dünyamızı sarıp sarmalayan popülizmin kapsayıcı değil, çatışmacı olduğunu ilk kez Ali Gevgilili’den ayaküstü bir söyleşide öğrendim. Kendisini inatla izleyen bir okuyucu olduğumu, kimi yazılarını anlamakta güçlük çektiğimi söylediğimde, “Popülist yazılar yazmıyorum. Gelenekteki tutucu yönleri, tabuları kırmak, geleneklerin olumlu yanlarını geliştirmek yazarın görevidir. Dünyayı anlamak için son gelişmeleri anlatan kavramları kullanmak gerekir. Yazıda anlamadığın kavramları değişik kaynaklardan öğrenir; öyle okursan daha iyi anlar ve içselleştirebilirsin” demişti. Bu genellemeyi hiç unutmadım; sıklıkla kendi okuyucularımla da paylaştım. Anlatmak, anlamak ve anlaşılmak için kavramların içeriklerini bilmenin ne denli önemli olduğunu herkes kendi deneyimlerinden de bilir. Kavramlar üzerinde ciddi emek harcamayanların, popülist kolaycılığın tuzaklarından uzak durmaları zordur.

Gevgilili’nin ölümü üzerine Necati Doğru’nun yazısında paylaştığı, “Gazetecinin toplumsal değişim sürecini yakından izlemesi, yaşadığı çağın dünya gereklerini en geniş boyutlarıyla anlamaya çalışması ve okuruna anlatması vazgeçilmez görevidir” düşüncesi, bana ayaküstü anlattıklarının içeriğinde de vardı.

Gevgilili’nin sözleri, düşündüklerimi yazarken, her zaman yol gösterici oldu. DÜNYA gazetesinde düzenli yazmaya başlarken, ilk yazılarımda, popülizm peşinde olmayacağımı, güncelin tuzaklarından uzak duracağımı sürekli yineledim. Olayların görünen yüzünü anlatma kolaycılığından çok, buzdağının görünmeyen derinlikleriyle ilgileneceğimi taahhüt ettim. Bütün bu düşüncelerin ardında Ali Gevgilili’den öğrendiklerimin payı vardı.

Değer katmayan vasatlık

Ünlü Fransız bilgin Rhene Thom’un bir değerlendirmesinde, olguları rakamlara abanarak anlatmanın entelektüel korkaklık olduğunu okuduğumdan bu yana, metodu ve ölçüsü açıklanmamış, rakamsal anlatımlara karşı kuşkularımı korurum. Uygulamacı Jack Welce’in de ölçü konmadan rakamlarla anlatıma abanmanın ilkesiz gizlilik ve hayatın öz gerçeğinden uzaklaşma eğilimini beslediğini kitaplarında anlattı, başkalarının kendisiyle ilgili yazdığı kitaplarda da benzer düşünceler yer aldı.

Zamana kıymasını bilmeyen bazı gazetecilerin, “Biz gazeteciyiz, herkesin düşüncesini objektif olarak aktarırız; gerisi okuyucunun kendisine kalmış…” diyerek “savunmacı ucuzluk” ve “değer katmayan vasatlık” peşine takılarak, popülizm bataklarına sürüklenmesi sorumluluk anlayışından da uzaktır. Ünlü tarihçimiz Halil İnalcık, “Medyada haber verenlerin iki şeye dikkat etmeleri gerekir. Birincisi, kamuoyuna doğru bilgi aktarmaktır. İkincisi, verdiği haberin gazete satışını desteklemesi için heyecan verici bir haber olmasıdır.” Heyecana aşırı abananlar, Ali Gevgilili’nin Abdi İpekçi’yi anlatırken altını çizdiği, kendisinin de içtenlikle inandığını düşündüğüm ilkeden de sapar: “İpekçi’nin temel iki niteliği vardı: Ölçü ve denge…Bu anlamda günlük akıntılarla uzlaşan bir fırsatçılığın değil, yanıltıcı görüntülere kendisini koyvermeyen bir insan davranışının simgesiydi.”

Ali Gevgilili entelektüel korkaklardan değildi; popülizme asla prim vermedi. Sadece yazmak ve iletişim kurmakla kendini sınırlayan düşünce tembelliğini de benimsemedi. Düşünce geliştirmek için elinden gelen her şeyi yaparak bu dünyadan göçüp gitti…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar