Arsa değerlerine dava hakkı (2)

Bumin DOĞRUSÖZ
Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE bumin.dogrusoz@dunya.com

Emlâk vergisi açısından genel vergilendirme dönemi olan gelecek yıl uygulanmak üzere, vergi matrahının tespitinde dikkate alınacak arsa / arazi birim değerlerini tespit eden takdir komisyonu kararlarına karşı açılacak davalara ilişkin süre sorununu geçen yazımızda irdelemeye başlamıştık.

Önceki yazımızda söz ettiğimiz Anayasa Mahkemesi kararından sonra Danıştay 9. Dairesi yine geçen yazımızda söz ettiğimiz kararındaki görüşünü değiştirmiş ve “takdir komisyonu kararlarına karşı, bu kararların ilanından sonra dava açılmaması halinde bu kararların kesinleşeceğini ve verginin tarh ve tahakkukundan sonra açılacak davalarda arsa birim değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararlarının tekrar tartışma konusu yapılamayacağı” görüşünü benimsemiştir. Daire, tahakkuk işlemi üzerine açılmış davalarda önceki görüş doğrultusunda verilmiş Konya Vergi Mahkemesi'nin kararını E.2014/9127 K.2014/8518 sayı ve 24.11.2014 günlü kararı ile ve Kocaeli 2. Vergi Mahkemesi'nin kararını E.2014/8943 K.2014/8517 sayı ve 24.11.2014 günlü kararı ile bozmuştur.

Oysa Danıştay Dairesi'nin de kararlarında belirttiği gibi, emlak vergisine ilişkin tarh ve tahakkuk işlemi birel işlem olmakla birlikte, arsa / arazi değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararları düzenleyici işlem niteliğindedir. Zaten bu yüzdendir ki -Daire kararında da belirtildiği gibi- takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davalarda verilecek iptal veya kısmen iptal kararları, aynı mahalle, cadde veya sokakta bulunan bütün emlâk vergisi mükellefleri için -dava açmamış olsalar dahi- sonuç doğurmaktadır. Mükellefler, arsa veya arazi değerlerinden ancak belediyelere müracaatları ile haberdar olmaktadırlar. Ne yazık ki belediyeler emlak vergisi tahakkuklarını dahi kanuna rağmen bildirmemekte, mükelleflerin belediyeye müracaatla öğrenmelerini istemektedirler. Nitekim pek çok kişi tarh olunan emlak vergisi tutarını ve dolayısıyla arsa/arazi birim değerlerini sorma veya ödeme aşamasında öğrenmektedir.

Mükelleflerin bu şekilde öğrendikten sonra birel işlem niteliğindeki tarh / tahakkuk işlemine karşı açacakları davada, bu işleme temel olan (veya esas alınan) düzenleyici işlemin (takdir komisyonu kararının) de hukuksal denetimini talep etmeleri en tabii haklarıdır. Bu hak idare hukukunun / idari yargının özünde vardır. Zaten aksi bir düşünce hukuk devleti ve yargı denetimi ilkeleri ile bağdaştırılamaz.

Örneğin hukuka aykırı olarak yürürlüğe konulan bir disiplin yönetmeliğine karşı dava açmayan bir memur, bu yönetmeliğe göre kendisine bir disiplin cezası verilmesi durumunda, kendisine verilen cezanın hukuki dayanağını oluşturan yönetmelik hükmünün de iptalini talep edebilir ve verilecek bir iptal kararı bütün memurlar için sonuç doğurur. Bu nedenle dairenin, takdir komisyonu kararlarının ilanından sonra dava açılmaması (bir başka mükellefçe de süresinde dava açılmamış olması) halinde, kesinleşmiş olduğundan artık dava konusu yapılamayacağı ve yargı denetiminden geçirilemeyeceğine ilişkin görüşüne katılma olanağı bulamamaktayım.

Dairenin yukarıda andığımız kararlarına karşı Kocaeli ve Konya vergi mahkemelerinin verdiği ısrar kararlarına karşı yapılan temyiz başvuruları ise Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun E.2015/1033 K.2016/165 sayı ve 10.2.2106 günlü ve E.2015/987 K.2015/1002 sayı ve 23.12.2015 günlü kararları ile -AHİM kararlarına da atıf yapılarak son derece ayrıntılı şekilde yargıya erişim hakkı açısından konuyu irdeleyen ve idare hukuku ilkelerinden de bahsedilerek yazılmış Tetkik Hakimi düşüncelerine rağmen- kabul edilerek ısrar kararları bozulmuştur. Böylece Dava Daireleri Kurulu da Danıştay 9. Dairesi'nin görüşünü benimsemiştir. O halde en kısa vadede yapılacak tek şey kalmıştır. Herkesin bir an önce muhtarlıklardan veya belediyelerden kendi caddesi veya sokağı yahut arsa / arazisi için belirlenen birim değerini öğrenmesi ve “nedensiz ve fahiş artış” görülmesi halinde hemen 30 gün içerisinde vergi mahkemesine başvurmasıdır. Burada idareye başvurma, indirim talep etme, kararın gözden geçirilmesini isteme gibi veya hata ve düzeltme yollarına başvurmanın, dava açma süresini durdurmayacağı veya kesmeyeceği de unutulmamalıdır.

Orta vadede ise kanun koyucunun emlâk vergisini usul hukuku yönünden çağdaş bir vergiye dönüştürmesi ve bu karmaşadaki yargıya erişim hakkını açıklığa kavuşturması gerekmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Konaklama Vergisi 29 Ekim 2019
Değerli Konut Vergisi 22 Ekim 2019
Yenileme Fonu… 15 Ekim 2019