Aydın üretmek

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

 

Bu hafta yine aynı okurumun üçüncü sıkıntısına değineceğim. Umarım bunca magazin haberi arasında biraz felsefik olacak olan bu yazı sizi sıkmaz. Hatırlıyacaksınız okurumun üçüncü sıkıntısı Türkiye'nin işletmecilik modelleri konusunda üretiminin olmamasıydı. Geçtiğimiz sonbahar Boston'da bir dost evinde yüz dolarla kısıtlı poker oynadık. Poker bahane bol bol sohbet yaptık.

İki dost gazetelerimizde de okuduğunuz övünç kaynağı kendi dallarında dünya bilimini sallayan bilim adamlarımızdı. Ev sahibimiz bir nevi emekli olduktan sonra  hatırı sayılır servetini Türkiye'de birşeyler olsun diye kullanan, ABD'nin başarılı iş adamlarından biriydi.  Sohbet bir ara geldi Türkiye'nin neden dünyayı sallayacak buluşlar yapamadığına geldi. Kendilerine bu sorunun aslında bir toplumda aydın nedir, bir özellik midir yoksa bir davranış biçimi midir sorusuyla yakından ilgili olduğunu, bizim aydın yetiştirmekte zorlandığımızı anlattım. Size de aktaracağım.

Aydın nedir sorusuna cevap aranması yeni bir şey değildir. Banalden felsefiğe bir kaç tanım var. Benim kafama en yatkını (Gramsci'nin tanımına bakın)  statükoyu yetersiz bulan ve statükoya alternatif arayıp bulacak bilgi, deneyim ve ihtirasa sahip kişi olarak verilenidir. Bazı filozoflar aydının seçenek bulmanın yanı sıra bulduğu seçenekleri tanıtma cesaretini göstermesinin gerektiğini de söylerler.


Kızmayın yukarıdaki tanıma göre eğer bir toplum bir konuda sadece statükoyla yetiniyorsa o alanda aydın yetiştirememiş veya yetiştirmemiştir. Ben bunu ne zaman söylesem konferans salonlarında suratlar asılır, vücut dilleri "Çık dışarıda ben sana aydın nedir göstereyim" der. "Yapmayın, etmeyin bir işletme düşünürü çıkaramamışız. Bırakınız işletme düşünürünü Dünya'da paradigmaları okutulan, hangi sosyal konuda kaç düşünürümüzü sayarsınız? Bunu inkardan gelerek bir yere gidemeyiz" desem de sempati kazanamam.

İşletmecilik özellikle uygulamada aydın yetiştiremediğimiz meslek kollarından biridir. Statükoyu eleştirmesine eleştiririz ama seçenek geliştirecek bilgi ve beceriden ya yoksunuzdur ya da cesaretimiz ve/veya böyle bir ihtirasımız yoktur. Bunun temel nedenlerinden biri eğitim sistemidir.  Maalesef, eğitim sistemimiz "O bunu dedi, bu bunu dedi, şu da böyle söyledi" diye statükoyu anlatır size sorar "Söyleyin bakalım o, bu, şu ne dedi" diye ama "Siz ne düşünüyorsunuz?" diye sormaz. Sorar gibi yapsa bile sizin düşüncenizi statükoya uyum açısından değerlendirir. Türkiye eğitim sisteminde şu sorunun cevabını bulmalıdır: Eğitim (education) ve talim (training) arasındaki fark nedir? Bizim sadece işletmecilikte değil diğer bir çok konuda model üretme eksikliğinden kurtulmamız  bu sorunun doğru cevaplandırılıp gereğinin yapılmasına bağlıdır.

Eğitim, özellikle yüksek eğitim kurumları, talim yerleri değillerdir. Bu kurumlar toplumun her kesimine aydın yetiştirmekle mükellef kurumlardır. Varoluşlarının nedeni budur. İster tıp dalında, ister mühendilikte, ister fizikte, ister jimnastikte statükoyu beyenmeyen ve seçenek üretecek bilgi ve beceriyle yüklenmiş, seçenek aramak ihtirasına sahip insanlar yetiştirmekle yükümlüdürler. "O bunu dedi, bu bunu dedi, şu da böyle söyledi" meslek okullarına yetebilir. O da belki. Eğitim sistemi bunun ötesine gitmek onun bunun dediğini bilen, eleştirebilecek bilgiyle donanmıs ve alternatifler üretecek insanları yetiştirmek ile görevlidir.  Bu eğitimi almamışsanız bile tüm işletmecilere bir çağrım var. Statükoyu öğrenin ve beğenmeyin.  Bakın bakalım daha iyi nasıl yapılır.

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019