Bakım ya da tatil zamanı...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Mevsim yaz…

Birçok kişi yıllık iznini bu dönemde kullanıyor…

Yöneticiler de, işlerin daha hafiflediği bu dönemi tercih ediyor…

Haddim olmayarak bir-iki tavsiyede bulunacağım…

‘Haddim olmayarak’ diyorum, çünkü birazdan yazacaklarımı okuyup da ‘sen yapıyor musun peki’ diye sorarsanız, ne yalan söyleyeyim, pek yapamıyorum…

Ama gayretim var ve doğru olduğunu da biliyorum…

            ***
Her neyse…

Geçelim yöneticilere tatil tavsiyelerine..

Birinci tavsiye: Siz siz olun sakın ola tatilinizi ertelemeyin…

Bunun birkaç nedeni var: 

Tabii, öncelikle iyi bir dinlenme sizin ihtiyacınız…

Makineler bile bakıma girerken, sizin koltuğunuza yapışıp kalmanız en başta kendi sağlığınız için zararlı…

Ama aynı zamanda, şirketiniz için de zararlı… Dinlenip, rahatlayamayan yöneticinin esneklik ve yaratıcılık yetenekleri de zayıflar…

Sizin yetenekleriniz zayıflarsa, yaklaşan riskleri nasıl algılayacaksınız, fırsatları nasıl göreceksiniz, nasıl olup da şirketiniz değişen koşullarla mücadele edecek?

Haydi, hiç lamı cimi yok, tatile çıkın ve hayli çetrefilli geçeceği şimdiden az çok belli olan bu yılın son çeyreği için iyice bir enerji depolayın… 

            ***

Tatile çıkmaya ikna olduysanız, hemen ikinci tavsiyeye geçiyorum:

Tatile çıktığınızda, gerçekten ‘tatile çıkın..’

Hoppala, bu da ne demek şimdi demeyin, siz anladınız ne demek istediğimi…

Gerçek bir yenilenme, dinlenme için bedeninizle birlikte kafanız da tatile çıksın…

Yanınıza işle ilgili bir şey almayın…

Daha açık söyleyeyim: 

Yok rapordu, yok proje önerisiydi, vakit varken söyle bir bakarım diyeceğiniz türden hiçbir şeyi tatile götürmeyin… 

Bir de telefonla bağlantıyı mümkün olduğunca kesin… 

Tamam, belki tamamen kapatamazsınız ama izne ayrılırken, ‘Başınız sıkıştığında beni arayın’ deme gafletine de düşmeyin..

Tatile çıkarken, hedefiniz gerçekten işten uzaklaşmak olsun… 

            ***
Buraya kadar bence iyi gittik; tatilimizi ertelemedik ve tatile gerçekten ‘tatil’ yapmak için çıktık… 

Ama yapmamamız gereken bir şey daha var ki, tatile hiç çıkmamakla eş değer...

Hatta kimi durumlarda ondan da kötü:

Tatili yarıda kesmek!

Bu sizin mutsuzluğunuz olduğu kadar, ailenizin, eşinizin, çocuklarınızın da mutsuzluğu demektir ki, hepsinden tehlikeli…

Onların mutsuzluğunu, sizin de performansınızı olumsuz etkilemesi kaçınılmaz…

Demek ki, çok önemli bir gelişme, cidden makul bir neden olmazsa, tatili yarıda kesmeyeceğiz…

            ***
Aslına bakarsanız, tavsiyelerim bu kadar ama bir konuya daha değinerek bitirmek istiyorum yazıyı…

Bir de tatilin kalitesi çok önemli…

Unutmayın, keşmekeş içinde geçen bir tatil kadar insanı yoran çok az şey var…

‘Tatil travmasına’ yakalanmamak için, az da yapacak olsanız tatili, öz olmasına dikkat edin…

Bu konuda çok tasarrufçu davranıp, tatilin kalitesinden ödün vermek hiç doğru değil…   

Tatil için borçlanın demiyorum ama imkanlarınız el verdiği ölçüde en iyi tatili hedefleyin…

Tasarruflu davranmam gerekiyorsa, ben ailemle ya da arkadaşlarımla, bol bol sohbet edebileceğim sakin mekanları tercih ediyorum…

Gündelik işleri bir kenara bırakıp, uzun uzun sohbet ediyoruz...

Özellikle de çocuklarla sohbeti çok seviyorum… 

Ve onlardan o kadar çok şey öğreniyorum ki… 

            ***
Tabii, bir de işin yasal boyutu var…

Ne diyor Anayasa’nın 50’nci maddesi?

“Dinlenmek çalışanların hakkıdır”

Tüm okurlarımıza şimdiden iyi tatiller diliyorum…

            ***

Parahistoria ya da öykülerle ekonomi tarihinin arka planı

Size tatilde okuyabileceğiniz bir kitap tavsiyem de olacak… 

Yukarıdaki yazıya bakıp, ‘hayda’ demeyin hiç…

Ben size, rutinden kopmayı tavsiye ettim… 

Rutinden kopmak değmek, okumaktan, gözlemlemekten, düşünmekten kopmak demek değil ki…

Aksine, rutinin esaretinden kurtulan beyniniz bu tatil döneminde çok yaratıcı da olabilir…

Gittiğiniz her ne ise; otelin, plajın, teknenin zaman zaman da olsa, dışına çıkarak, yöreyi biraz gözlemlemek faydalı olabilir… 

Ve tabii insanlarla sohbet etmek…

Görün bakın, zihninizde, toplumumuzla, sektörünüzle, insanlarımızla  ilgili ne ipuçları çıkacak karşınıza…

İşteyken, zaman bulamadığınız, ya da rutin koşuşturmacanın içinde biraz da ‘zaman kaybı’ diye baktığınız bu tür aramaları tatile birlikte çıktığınız arkadaşlarınızla ya da gittiğiniz yerdeki insanlarla doğal bir şekilde yapabilirsiniz…

Yenilikçi fikirler üretmek, esinlenmek için en iyi araçlardan birinin de kitap olduğunu düşünürüm hep…

Özellikle de ekonomi tarihinin öyküleştirerek anlatımı bana çok öğretici gelir…

Aynen şimdi size önereceğim kitap gibi: Parahistoria… 

Scala Yayıncılık’tan yeni çıktı…

Canan ve Hakan Feyyat’ın kurduğu Scala, yayımladığı yönetim, özellikle finans yönetimi, yatırım ve uluslararası piyasalara ilişkin kitaplarıyla öne çıktı…

Hatırlıyorum, Peter Lynch’in Borsa’da Tek Başına onların ilk yayımladığı kitaplardan biriydi ve bir hayli ilgi görmüştü…

Şu sıralarda, borsayla ilgili, Dr. Selim Soydemir ve Abdullah Akyüz gibi konunun iki çok değerli uzmanının kaleminden Sermaye Piyasası ve Borsa isimli kitabı yayınladılar…

Ekonomik analizden, kurumsal ve yasal yapıya…

Tarihsel gelişimin ilk ağızdan tanıklıklarla desteklendiği Türkiye’de sermaye piyasası ve borsanın derinlemesine ele alındığı, referans oluşturan çok geniş bir inceleme… 

Henüz okuyamadım ama hemen başucu kitabı yaptım…

Neyse dönelim Parahistoria’ya…

Yazarı Osman Şenkul… 

Şenkul, uzun yıllardır ekonomi gazeteciliği yapıyor…

Şu anda Doğan Haber Ajansı’nın Ekonomi Müdürü

Ekonomi tarihi ile ilgili merakını ve yetkinliğini bir dönem İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti’nin yayını İktisat’ın arka

sayfalarındaki resimli tarih anlatımlarından tanığım…

O köşesinin adı da Parahistoria’ydı…

Kitapta da, ekonomi tarihini, arka planı ile öyküleştirmiş…

Çok da güzel olmuş…

Paranın doğuşu, devletin ilk parayla ilişkisi, faizin ortaya çıkışı, dış ticaretin nasıl devletleştiği, ilk gümrüklü alanlar öyküleştirilmiş bölümler halinde anlatılıyor…

Tarihteki ilk grevden tarihteki ilk ihale yolsuzluğuna…

Ya da örneğin bugün de pahalı anlamına gelen fiyatın ‘tuzlu’ olarak nitelenmesinin nedenlerini birbirinden ilginç öykülere dönüştürmüş Şenkul… 

Atina’daki ‘Çanak-çömlek mahkemesi’, Hititlilerin ‘dul ekonomisi’, Sparta’da ‘paranın yasaklanması’ gibi Ege ve

Akdeniz çanağında geçen toplam 32 öykü ile tarihin arka planına ışık tutuyor… 

Heredot’un abartmaları, Evliya Çelebi’nin dedikodularıyla… 

Osman Şenkul, yıllara dayanan büyük bir emeği Prahistoria’da bizimle paylaşmış…

Bize de, Ari Çokona’nın önsözde belirttiği gibi, ‘ekonomi tarihinin arka sokaklarında keyifli bir gezintiye çıkmak’ kalıyor… 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar