Barış için 'Siyahlı Kadınlar'

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Cynthia Cockburn dünyaca ünlü bir feminist aktivist, araştırmacı, yazar, fotoğraf sanatçısı ve öğretmen. Militarizme ve savaşa karşı uluslararası kadın hareketinde aktif bir rol oynayan Cockburn, aynı zamanda, teknolojik değişime ağırlık vererek, “işyerlerinde ve sendikalarda toplumsal cinsiyet” üzerine yaptığı bir dizi araştırmayla da tanınan bir isim.

Son yıllarda çalışmalarını, savaş ve barış süreçlerinde toplumsal cinsiyet konusu üzerinde yoğunlaştıran Cockburn’ün Türkiye’de de, Mesafeyi Aşmak: Barış Mücadelesinde Kadınlar (İletişim, 2004), Hat: Kıbrıs’ta Kadınlar, Taksim ve Toplumsal Cinsiyet Düzeni (İletişim, 2005) gibi kitapları yayımladı. 2009 yılında Metis Kitap tarafından yayınlanan “Buradan Baktığımızda Kadınların Militarizme Karşı Mücadelesi” isimli kitap ise Cockburn’ün iki yıl içinde katettiği 130 bin kilometrelik mesafenin ürünü. Kitap; Sierra Leone, Kolombiya ve Hindistan’dan Türkiye, eski Yugoslavya ve Britanya’ya kadar pek çok yerdeki savaş karşıtı kadın aktivizmini inceliyor. Militarizme, savaşa ve savaşın beraberinde getirdiği ırkçılığa karşı çıkan yerel ve ulusal grupları, uluslaraşırı kadın ağlarını tanıtıyor.

Cynthia Cockburn aynı zamanda 1980’lerin ikinci yarısından itibaren İsrail’de şekillenen ve dünyanın birçok ülkesine yayılan ‘barış için eylemlilik ağı’ Siyahlı Kadınlar (Women in Black) hareketinin önemli isimleri arasında. Siyahlı Kadınlar, militarizm ve her tür şiddete karşı barış ve adaleti savunan bir ağ. Dünyanın farklı ülkelerindeki kadınlar arasında bir dayanışma, iletişim ağı. Protestoları sırasında siyah giyiniyorlar, çünkü savaş mantığını kabul etmeyerek “pasif yas tutuyorlar.” Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Kanada, Danimarka, İngiltere, Fransa, Almanya, Hindistan, İsrail, İtalya, Japonya, Maldivler, Meksika, Hollanda, Kuzey İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, ABD ve Türkiye’den 10 binin üzerinde kadın ağa katılıyor.

Cynthia Cockburn, geçtiğimiz hafta sonu, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından düzenlenen Toplumsal Cinsiyet ve Barış Konferansı’nın onur konuğuydu. Çalışmalarında,”Toplumsal cinsiyete dayanan iktidarı ve şiddeti dikkate almadan, savaşa ve militarizme karşı etkin bir mücadele veremeyiz” görüşünü savunan Cockburn, konuşmasını konferans için özel olarak çektiği videoyla gerçekleştirdi.

“Erillik genlerle belirlenmez, toplumsal olarak şekillenir”

Telaff uzunun anlamsız veya riskli bulunmasına aldırmadan “ataerkil” kavramını yüksek sesle dillendirmeye devam ettiğini belirten Cockburn, ataerkil sistemin ana kaynağı olan erilliğin, bir gen meselesi olmadığını, makro politikalar tarafından toplumsal olarak üretildiğini savunuyor. Cockburn, toplumsal cinsiyet mücadelesinin aldığı mesafeyi ve karşılaştığı zorlukları ise 3 ana temele dayandırıyor: Bunlar; stereotiple çelişen örneklerin artması, daha fazla erkeğin toplumsal cinsiyet aktivisti olması ve cinsiyet suçlarının görünmezleştirilmesinin etkisi.

40 yıldan fazla bir süre, savaş alanlarında yaşayan kadınların hayatını tüm dünyaya yansıtarak, iyileştirmek için çalışan Cockburn, teknoloji alanında yaşanan kadın-erkek eşitsizliği üzerine de çok sayıda araştırma gerçekleştirmiş. Bu çalışmalar, “fırsat eşitliği”nin de ötesine geçip, kadınların bilim ve mühendislik gibi geleneksel olarak erkek egemen işlerde daha fazla temsil edilmesi için katkı sağlıyor.

Cockburn’ün fark yarattığı bir diğer konu da “kolektif feminizm”. Bu bakış açısı, başarıyı bir kadının ne kadar üst seviyeye çıkabildiğiyle değil; kadınların büyük bir bölümünün toplumda nerede durduğu ile ölçüyor. Bu yaklaşım, tüm kadınları birbirini desteklemeye, birbirinden güç almaya, birbirleri ile deneyimlerini paylaşmaya çağırıyor.

“24 yaş fark” meselesi

Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, kendisinden 24 yaş büyük eşi Brigitte Trogneux’ya 15 yaşında bir lise öğrencisiyken aşık olmuş. Yıllar sonra ise onunla evlenmiş. Macron cumhurbaşkanlığı adaylığını koyduğu ilk günden bu yana, eşiyle arasındaki yaş farkı ile gündeme geldi. Ve sonunda isyan ederek, Le Parisien gazetesine “Ben eşimden 20 yaş büyük olsaydım hiç kimse sorgulamayacaktı” dedi.
Macron haksız değil. Nitekim, ABD’nin taze başkanı 70 yaşındaki Donald Trump ile 46 yaşındaki eşi Melania Trump arasındaki yaş farkı da 24. Ama erkek büyük, kadın küçük olduğunda bu fark sorgulanmıyor. Trump’lar arasındaki yaş farkı da sorgulanmadı.

Mashable sitesinde yer alan bir habere göre, Google’da “Emmanuel Macron ile Brigitte Macron arasındaki yaş farkı” ile ilgili sadece Fransa’da 6 binin üzerinde arama yapılmış. Sosyal medyada, yine bu konu ile ilgili sayısız paylaşım gerçekleşti.

Peki neden erkek kadından çok büyükse sorun olmuyor da, kadın erkekten çok büyükse sorun oluyor? Sosyal bilimcilere göre, yaş farkı “eril egemenlik” unsuru olarak değerlendiriliyor. Kadının erkekten büyük olması, toplumda tepki yaratıyor, çünkü genel algı kadının erkekten zayıf olması üzerine kurulu. Kadının kocasından çok daha büyük olması, potansiyel olarak, kadının kocası üzerinde “finansal” gücü olduğu anlamına geliyor. Çünkü toplum, varlığın yaşla arttığını düşünüyor. Bunun yanı sıra, kadının yaşlı olması, kocasına kıyasla daha fazla deneyim sahibi olması anlamına da gelebiliyor.

İşte bu yüzden Brigitte Macron’un 64 yaşında olması tüm dünyada büyük bir tepki uyandırdı. Emmanuel Macron ise gerçek anlamda tabuları yıktı. “Ben eşimden 20 yaş büyük olsaydım hiç kimse sorgulamayacaktı” sözü de, bu sürece “son” noktasını koyabilecek nitelikte.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar