Bir daha ben söylemiştim demeyeceğim

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Ülkemiz ekonomisinin içinde bulunduğu ve devam edeceğini sandığım zorluk, sıkıntı, komplo, kriz her neyse onun içinde işletme yöneticilerinin neler yapabileceğini irdelemeye çalışırken şu anda çalışma masamın olduğu ülkede başkanlık yapan zat şöyle dedi: “ISIS bölgesel halifeliğinden ne kaldıysa onları çok taraftan vurmaya devam ederek Suriye’den gecikmiş çekilişimize başlıyoruz. Gerekirse yakınlardaki üssümüzden vurmaya devam edeceğiz. Eğer Kürtlere saldırılarsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvederiz.” Yok artık! Biz dünyanın 10. büyük ekonomisiyiz derken birinci ekonominin başındaki Trump sanki 195(1) . Sıradaymışız gibi mahvederim diyor. Açıkçası bu sözlere aldırmadım. Lafı Trump’dan başka herhangi bir başka ABD Başkanı söylese ekonomimiz nasıl tepki verecek diye endişe duyardım. Hazret genellikle ne dediğini bilmediği için o kadar da ciddiye almadım. Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımız da öyle düşünüyor ki sadece! “Üzüldük” diyerek tepki verdi.

O zaman ABD ile olan ilişkilerimizin kötüleşmeyeceği ve bugünkü koşulların beklendiği gibi gelişeceği varsayımlarıyla geçen hafta bıraktığım yerden irdelememe devam etmeye karar verdim. Geçen hafta sıkıntılı zamanların göstergelerinin en başında paranın daralması gelir; paranın daralması da çekilen suların altından nasıl kir, pas çıkarsa işletmede ne kadar zaaf, ne kadar eksiklik varsa para daralınca ortaya çıkar demiştim. Yine geçtiğimi hafta işletmelerin üretim ve pazarlama için ihtiyaçları olan beş kaynaktan (Mali; İnsan Gücü; Enformasyon ve know-how; Fiziki Tesis ve Alt Yapı ile Stratejik İşbirlikleri ve Ağ kaynakları) birinin, mali kaynakların diğerlerine görünürdeki ikame kolaylığına değinmiştim.

Bir an için hayal kuralım. Diyelim ki limitsiz paranız var. İnsan gücü eksikliğiniz mi var? Çözüm kolay. işe yeni personel alırsınız. Eksik olan bili ve beceriyi işletmenize getirecek danışmanlar tutarsınız. Enformasyon ve know-how eksikliğiniz mi var? Sorun yok. Bastırırsınız parayı know-how satın alırsınız. Araştırma kurumları tutarsınız sizin için bilgi toplar, analiz eder, paketler size verirler. Fiziki tesis ve alt yapı sorunlarınız mı var? Problem değil. Bastırırsınız paraları tüm tesislerinizi yenilersiniz. Stratejik işbirliği mi arıyorsunuz? Problem değil. Paranız varsa olmayan ağları kurarsınız. Paranın ikame gücü derken bunu kastediyorum.

Paranın ikame gücünü görünürde olarak tanımlamamın nedeni paranın ikame edilebilmesinin sorunu çözmeye yetme garantisinin anlamına gelmemesidir. Söz gelimi eksik insan gücü kaynağı sorununu işe yeni personel alarak çözmüş görünürsünüz ama bu yeni personelin eksikliğin yarattığı sorunlara ilaç olacağını garanti etmez. Bu nedenle yine geçtiğimiz hafta sizlere kaynak karar süreçlerinizi gözden geçirmenizi önermiştim.

Bir örnekle açıklamaya çalışayım. Diyelim ki insan gücü sorununuz ortaya çıktı. İnsan gücü sorunları belli başlı üç kategoride toplanırlar:

a) Miktar: Yeterli sayıda (kişi ve saat olarak) insan gücü işletme bünyesinde yoktur;
b) Nitelik: İşletmedeki insan gücünün bilgi-beceri, deneyim ve tutum eksiklikleri vardır;
c) Maliyet: Bordro işletmenin rekabetçi gücünü zedeleyecek oranda yüksektir. Eğer işletmede bu sorunlardan biri veya bir kaçı varsa bu zamanında kaynak kararları süreçlerinde hatalar yapıldığı anlamına gelir. Her bir sorun kategorisi için yine üç kategoride sınıflandırabilecek hatalar yapılmıştır:

1) Yanlış hesaplama: Söz gelimi insan gücünün kişi/saat olarak ne kadarına gereksinim duyulacağı doğru olarak hesaplanmamıştır;
2) Tedarik ve tahsis hatası: Söz gelimi gereken insan gücü arzulanan miktar, kalite ve maliyette tedarik ve/veya zamanında gerek duyulan yerlere tahsis edilememiştir;
3) Denetleme hataları: Söz gelimi insan gücü kaynaklarının miktar, kalite ve maliyet açılarından denetlenmemişi yani işletmenin insan gücü kaynaklarının etkenliği ve etikliği ölçülmemiş olabilir.

Para bolken yöneticiler sorunları parayla çözme kolaylığına kaçar bu saydığım karar süreçlerinde ne hatalar yapıyoruz diye bakmazlar. Paralar suyunu çekince fırsat bu fırsat deyip karar süreçlerinin gözden geçirilmesi gerekir derken bunu kastediyordum. Parayla ilgili sözleri toplayanların liste başında filozof Bacon’a atfedilen “Para iyi bir uşak kötü bir efendidir” deyişini görürsünüz. Filozofların insanların para için neler yaptıklarına bakıp da sinir olmamaları beklenemez elbette. Onun için Bacon para kötü efendidir demiş zahir. O bir tarafa ben para iyi bir uşaktır lafına bir bakın derim. Hani vardır ya anneleri saçını süpürge eden gençler; hayatında hiç yatağını toplamamış, çamaşırlarını ortalarda bırakıp gitmiş, yemekte onu yemem bunu sevmem diye özel siparişlere alışmış gençler. Askere alınınca bocalarlar. Her işini başkalarına yaptıran insanlarda kendileri iş yapmak zorunda kalınca öyle sıkılırlar. İşletmeler de öyledir. Para her işi halleder görünür. İşletmeci buna alışır. Para bırakıp gidince de bocalarlar. Ülkeleri idare edenler de işletmeler gibi aynı hatayı sık yapıyorlar.

Son otuz kırk senedir gördüğümüz ekonomik krizlerin hepsinin arkasında para vardır. Sıkıntılı zamanlarda bile anlaşılmaz bir şekilde sanki ortalık güllük gülistanlıkmışçasına çalışan hisse senetleri piyasasının aksine kredi pazarları sıkıntı yaratırlar. Hisse senedi piyasalarına bakıp da ortalık süt liman sananlar yanlış yapıyorlar. Ekonomik krizler kredi piyasalarından kaynaklanıyor.

1990’lı yıllarda gayrimenkul kredilerinin yol açtığı ABD ve Japonya’daki kriz, aşırı devlet borçlanmasının sebep olduğu 1980 Latin Amerika krizi, fazla miktarda işletme borçlanmalarının tetiklediği 1997 Güney Doğu Asya krizleri ortadayken neden ekonomik krizler oluyor? Kriz çıkacak mı? Gibi sorular sormanın alemini pek anlamış değilim.

2012 Aralık ayında ben kötümser senaryoyu yazarken birçok yazar rakamlara aldanmamak gerektiğini, özellikle büyüme rakamlarının yanıltıcı olabileceğini yazıyordu ama ne bana ne de bu yazarlara kimse aldırış etmiyordu çünkü ekonomi çok iyi gözüküyordu. Halbuki siz de benim gibi ekonomik sıkıntıları kredi piyasalarının tetiklediğini kabullenirseniz krizin geleceği belliydi. Üç şeyi yakından izlemek gerekiyordu:

1) Gevşek kredi koşuları;
2) Yüksek kaldıraç(2)
ve
3) Değer yaratmayan işlemlerin yoğunluğu.

Gevşek kredi koşulları kredi kurumlarının “Gel hemşerim. Durumun ne olursa olsun gel. Ne kadar istersen al. Dükkan senin. Gerisini düşünme” diyerek ince eleyip sık dokumadan kredi dağıtmasının kibarca söylenmiş şeklidir. Söz gelimi bankaların işletmeleri ve bireyleri iyimser hatta gerçekçi olmayacak kadar iyimser varsaymalarla borçlandırmaları buna bir örnektir. ABD’deki 2005 krizi gayrimenkul ipoteklerinin bol keseden dağıtılması sonucu çıkmıştı. Yüksek kaldıraç az parayla çok iş yapmanın! finansçasıdır. Söz gelimi 1,000 Lira parası olan biri, eğer kanuni limit 1:10 ise, 1,000 Lira teminat göstererek 10,000 Liralık işlem yapabilir. Kaldıraç 1:20 ise 1,000 Lira teminat gösterip 20,000 Liralık işlem yapabilir. Bu kaldıraç ne kadar yüksekse ilerisi için tehlike çanları çalıyor demektir. 1997 Asya krizinde bazı işletmelerde kaldıraç 1:90’a kadar çıkmıştı. Değer yaratmayan işlemlere ise eski bir yazımda değinmiştim. Bu yazılarımda, ürün veya hizmet üretmeyen ve bunların pazarlanmasıyla değer yaratamayan bunun yerine paranın para kazandığı işlemlerle oyalanan ekonomilere değinmiştim. 2000’li yılların başında Lehman Brothers’ın batmasıyla çıkan ABD krizi bu nedenle çıkmıştı. Para sahiplerinin bu kaynağı değer yaratacak yerlere değil de, söz gelimi borç teminat senetleri yaratıp al gülüm ver gülüm yaparak bunlardan paralar kazanınca ekonomi tekerinden çıkmıştı. Neyse sizin anlayacağınız kahin olmak gerekmiyor. Ekonomik krizler geleceklerini bağıra bağıra ilan ediyorlar. Sizlere kredi koşullarının gerçekçi sıkılıkta, kaldıraçların kabullenilebilir seviyede tutulduğu ve paranın değil değer yaratmanın para kazandığı bir ekonomi dilerim.
Sağlıcakla kalın
---
(1) BM’ye göre Dünya’da 195 egemen ülke vardır.
(2) Finansal piyasalarda yatırımcının daha fazla yer almasında etkin rol oynayan daha az sermayeyle daha büyük hacimli işlemler yapılmasına imkan sağlayan sisteme kaldıraç (leverage) denir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019