Biraz enflasyon almaz mıydınız?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

TÜİK fiyat endekslerine ilişkin haziran ayı verilerini bir açıkladı, tüm tahminlerin ne kadar iyimser kaldığı ortaya çıkıverdi. Hiç kimsenin tahmin etmediği, belki aklından bile geçirmediği bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Rekor üstüne rekor kırdık haziranda...

Döviz kuru arttıkça olacakları görenler uyarıda bulunmaktan geri durmadı. “Bu gidişe çare bulunmalı, önlem alınmalı, sonuçlar çok ağır olur” diye. Ekonomide özellikle döviz borçlusu ve bunlarla ticari ilişkisi olan şirketler açısından bir darboğaz, bir yaprak dökümü yaşanıyor zaten. Kur artışının enflasyona etkisini de her geçen gün çok çarpıcı şekilde görüyoruz artık.

Tüketici fiyatları bir ayda yüzde 2.61, altı ayda yüzde 9.17, son bir yılda yüzde 15.39 arttı. Üç beş ay öncesinde dile getirilmiş olsa inanılmaz bulunacak oranlar bunlar. Kaldı ki akaryakıt fiyatları sabit tutulduğu halde bu durumdayız. (Akaryakıt fiyatlarında haziranda bir artış görünüyor, nedenini izah ediyoruz.)

Makas hala çok açık

Son üç yılın ilk yarılarında dolar ve eurodan oluşan kur sepetinde ortaya çıkan artışla aynı dönemin TÜFE artışını bir grafikte görelim istedik. 2016 ve 2017’de sepet kur artışı ile TÜFE artışı arasında belirgin bir paralellik var. 2017’de bir önceki yıla göre hem sepet kur artmış, hem TÜFE. Ama paralellik bozulmamış.

Bu yıla gelince ise kur fırlayıp gitmiş, TÜFE’deki artış kura henüz tam anlamıyla “ayak uyduramamış”.

Aradaki makasın kapanması için temelde iki gelişme olması gerekir. Ya kur artışı tersine dönecek ve yüzde 19.46 daha düşük bir düzeye inecektir ya da enflasyon daha da hızlanacak ve yüzde 9.17’nin üstünde oluşacaktır. Bunların dışında her iki oranın büyümeye devam etmesi ama enflasyonun daha hızlı büyümesi gibi bir olasılık da var tabii ki. Her iki oranın birden küçülmesi olasılığı ise daha az, özellikle enflasyonun.

24 Haziran’dan sonra döviz kurunda yaşanan yavaşlama sayesinde en azından temmuz için kur artışının çok fazla olmayabileceği, hatta haziran sonundaki düzeyin altına inilebileceği gibi bir izlenim uyandığını da belirtelim.

“Dövizden ne olur ki” diyenler kayıp

İthalatı görece yüksek olan, enerji ihtiyacının neredeyse tümünü ithalatla karşılayan, şirketleri büyük bir dış borç yükü taşıyan bir ülkenin döviz kurundaki hızlı artıştan etkilenmemesi düşünülemez.

Kurdan kaynaklanacak bir etki olmayacağını söyleyenlere iktisatçı denilemez, hele hele sokaktaki vatandaş değil de, sözüm ona etkili ve yetkili bazı kişilerin “Biz milli para kullanıyoruz” gibi yaklaşımlar sergilemeleri hiç ama hiç kabul edilemez, aslında ciddiye de alınamaz.

İşte sonuç ortada! Enflasyonda rekor üstüne rekor kırmışız, yeni rekorların bizi beklediği de tatsız bir gerçek.

175 ayın gümüş madalyalısı

2003 bazlı TÜFE’de ilk aylık oran aynı yılın şubat ayından itibaren oluşmaya başlamıştı. İşte hazirandaki yüzde 2.61, 2003’ün şubatından bu yana geçen 175 ayın ikinci en yüksek artışı. En yüksek artış yüzde 3.27 ile 2001’in ekiminde yaşanmıştı.

Bu arada haziran ayları itibarıyla şimdiye kadarki en yüksek artışın yüzde 0.76 olduğunu da hatırlatalım.

İlk altı ay dokuz yılın tümünden yüksek

Yılın ilk yarısında yüzde 9.17’ye ulaşan artışı daha önce hiçbir altı aylık dönemde görmedik.

Yüzde 9.17’nin ne kadar yüksek bir orana işaret ettiğini daha kolay kavramak için yıllık gerçekleşmelerle bir kıyaslama yaptığımızda çok çarpıcı bir tabloyla karşılaşıyoruz.

Bu yılın ilk yarısındaki yüzde 9.17’lik oran 2005, 2007, 2009, 2010, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarının tümündeki gerçekleşmeden daha yüksek.

Yıllık hiç bu kadar yüksek olmadı

Haziran sonundaki yüzde 15.39, TÜFE’nin yıllık bazda ulaştığı en yüksek oran. Daha önce en yüksek oranı yüzde 12.98 ile geçen yılın kasımında yaşadık.2004’ten bu yana olan dönemde ilk altı ay için yıllık oranın hiçbir ay tek haneye inmediği yıl 2018. Ve öyle görünüyor ki bu yılın hiçbir ayında tek haneye görmek mümkün olmayacak.

Ara mal fiyatları kaygıyı artırıyor

TÜFE’de rekorlar kırdık kırmaya da, ara mal fiyatlarında yaşanan hızlı artış TÜFE’ye ilişkin kaygıları daha da artırıyor.

Hep vurguladık, üretici fiyatları (Yİ-ÜFE) TÜFE için bire bir ölçü sayılmaz. Asıl dikkat edilmesi gereken üretici fiyatları endeksi kapsamındaki ara mal fiyatları. Bu grupta fiyatlar haziranda yüzde 3.52, altı ayda yüzde 16.17, son bir yılda ise yüzde 28.47 arttı.

Bu artışlar bir süre gecikmeli olarak belli oranda tüketici fiyatları endeksine yansıyacak, bu kaçınılmaz.

Akaryakıta niye zam gelmiş görünüyor?

Mayıs ayının ortasında uygulamaya konulan bir kararla akaryakıt fiyatlarındaki artışa set çekildi. Petrol ya da kur kaynaklı bir akaryakıt zammı gündeme geldiğinde ÖTV indiriliyor ve böylece vergiden vazgeçilerek zam pompa fiyatına yansıtılmıyor.

Peki buna rağmen nasıl oldu da haziranda benzine yüzde 1.29, motorine yüzde 0.98 zam geldi?

Akaryakıt fiyatları TÜFE hesabında gün ağırlıklı olarak dikkate alınıyor. Buna göre benzinin litresi örneğin mayısın ilk yarısında 5.8 lira, ikinci yarısında 6 liraysa, ay ortalaması 5.9 lira oluyor. Bu fiyatları gerçek kabul edelim, mayısın ikinci yarısındaki 6 lira haziran boyunca geçerli olacaktı. Bu durumda benzine, 6 liralık haziran ortalaması ile 5.9 liralık mayıs ortalaması kıyaslamasına göre haziran için yüzde 1.7 zam gelmiş görünecekti.

Eğer ÖTV feragati temmuzda aynen sürerse artık TÜFE’de akaryakıt zammı görmeyeceğiz.

Yüzde 2.61 TÜİK’in yanıtı gibi

TÜİK’e zaman zaman bazı oranlarla oynadığı eleştirisinin yöneltildiğini hepimiz biliyoruz. Ama TÜİK bazen öyle oranlar açıklıyor ki, bu eleştirilerin sahipleri söyleyecek söz bulamıyor. İşte dünkü enflasyon verileri.

Kim tahmin ediyordu yüzde 2.61’i? Piyasa tahmini yüzde 1.4 dolayındayken, İstanbul Ticaret Odası yüzde 1.27 açıklamışken TÜFE ile “oynamanın” zam zamanıydı oysa.

TÜİK GSYH hesaplaması, işgücü istatistikleri gibi verilerde daha çok eleştiri alıyor. Vatandaşın bazı bildirimlerle ilgili olarak “Maliye’ye veriyorum, bir de niye size vermek zorunda kalıyorum” diye serzenişte bulunduğu bir dizi uygulama var.

Bazı hesaplamaların nasıl yapıldığı konusunda kamuoyunun tam bilgilendirilmediğini dile getirelim, vatandaşın işlerini kolaylaştıracak adımlar atılmasını isteyelim; tamam, ama bazı önyargılarımızdan da arınalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar