BİST'ten korkmayın, ama!

Aydın EROĞLU
Aydın EROĞLU Analiz aydineroglu@borsaanalizci.com

TL'de fren tutmuyor!

Türk Lirası'nın döviz kurlarına karşı yaşanan sert değer kayıpları sürüyor. Dün gece de çok sert kayıplar yaşandı. Dolarda 5.42, euroda ise 6.27 seviyeleri görüldü. Bu değerler çok ciddi kayıpları ifade etmekle birlikte, eğer yeniden dünkü zirveler görülür ve geçilecek olursa, çok daha sert yeni kayıplar görülebilir. Çünkü her atak sonrasında resmi müdahale konusunda tepki yaşanmadığı ve kurların fazla geri gelmeden üst seviyelerde tutunduğu görülünce, her türlü ek gerilim konusu yeniden kur atağı yapmak için kullanılıyor. Kısacası tam bir kontrolsüz döviz paniği yaşıyoruz.

1994-2001 Döviz krizi örnekleri var!

Çok daha eski örneklerde olabilir ama benim şahit olduğum en yakın benzer döviz hareketlerini 1994 ve 2001 yıllarında görmüştük. 1994 yılında Çiller PTT'nin T'sini satacağım diye düşünerek, yüksek faiz vermemek için sanırım sekiz Hazine ihalesini iptal ettirmişti. Bu nedenle vadesi gelen ödemelerinde hazine çok acil ve önemli tutarlarda TL ve dövize ihtiyaç duyuyordu. Maalesef hükümetin koalisyon ortağı olan bakanı Mümtaz Soysal, PTT'nin T'sinin özelleştirme kararını yüksek mahkemede iptal ettirince, Türk Lirası çok sert değer kayıpları yaşamıştı. Sonunda Çiller halka doğrudan üç aylık net yüzde 50 faizle bono satmak zorunda kaldı. Ama sonra finansal ve ekonomik kontrol sağlanmış, hatta 1997'de o zamanki İMKB endeksinden sıfırlar atılmıştı. Yani bu krizler esnasında sert düşen borsa çok sert de yükseliş yaşamıştı. (Mümtaz Hocanın PTT'nin T'sini iptal hamlesine neden maalesef diye yaklaşım gösterdim? Çünkü o tarihte ülkenin kamu borcu yaklaşık 40 Milyar Dolar iken, İlgili özelleştirmenin yaklaşık değeri de 30-35 Milyar Dolar civarında bir değer ile olacaktı. Dünya telekom özelleştirmelerinin ilk örneği İngiltere'de yaşanmış ve ikinci olarak Türkiye pazarda satıcı olacaktı. Kısacası bu alanda aç bir pazar vardı. O zaman neredeyse dış borcumuzu tümden karşılayacak olan bu özelleştirme hiç yapılmamış olsaydı, belki milli duygular nedeniyle savunabilirdik. Ama daha sonra mevcut hükümet tarafından kamunun dış borcunun yaklaşık yüzde 5'ine denk gelen bir değer üzerinden yapıldı. Peki Çiller zamanında satılıp da tüm dış borçları ödenmiş bir ülke sonrasında çok daha güçlü bir ülke olarak bugünlere gelmez miydi? Kim bilir belki de bu günleri hiç yaşamazdık!)

2001 yılında ise, yine dünyada özel bir sorun yok iken, yılların ve koalisyonun yanlış politikaları nedeniyle, Türkiye olarak çok büyük bir finansal kriz yaşadık. Yaklaşık 70 milyar dolar civarı bir bankacılık batışı yaşandı. Bir çok özel banka ya kapandı, ya kamu bankaları ile birleştirildi, ya da satıldı. Ülke olarak finansal alanda başlayan kriz sonra ekonomik krize dönüştü. Üstüne Kemal Derviş getirildi. Bankacılık sermaye, kredi düzenlemeleri, TCMB özerkleşmesi yapıldı. Hızlı özelleştirmeler yaşandı. 2001 krizi esnasında yaklaşık 670 TL civarı olan dolar kuru, bir kaç gün içinde 1.690 TL seviyelerine yükselmişti. Gecelik yüzde 7.500 oranında faizler bile görüldü. Sonra yine kontrol sağlandı. Kriz esnasında çok sert düşmüş olan İMKB endeksi, aynı hızla tüm kayıplarını telafi ederek yine rekorlar kırdı. 2001 krizi esnasında sıfırları atılmış haliye 1.69 seviyesini görmüş olan dolar kuru, tam 7 yıl sonra 1.15 seviyelerine geri döndü.

Örnek dönemler aynı özelliklerde mi?

İşte bu krizin diğerlerinden çok önemli bir farkı var! Diğer iki krizde de, Türkiye'nin AB ve ABD ülkeleri ile kavgaları ya da gerilimleri olmadığı gibi, sınırlarındaki ülkeler de henüz tek parça olan ülkelerdi. Ama şimdi Irak, Suriye parçalanmış durumda. Hakimiyet merkezi hükümetlerde değil. ABD'nin bölgesel olarak Türkiye'ye olan ihtiyacı da aynı değil. Çünkü sadece Suriye'de İncirlik gibi üslerle eş değer olmasa da, on civarı askeri üssü var. Benzerleri de Irak'ta var.

ABD'nin Peyki olan Mısır ve Suudi Arabistan'a karşılık Kaddafi'nin Libyası karşı bir dengeleyici unsur olarak varken, şu an ne Kaddafi var, ne de Kaddafi'nin tek parça Libya'sı. Ülke en az üç parça halinde bir iç savaş yaşıyor.

Mısır-İsrail-Suudi Arabistan gibi ülkeler ile ciddi gerilimler yaşıyoruz. AB ile çok ciddi gerilimler kopmalar yaşadık. Yeni yeni ama henüz kısmen iyileşmeler sağlayabildik.

Hepsinden de ötesi, bugün ile geçmiş kriz örnekleri arasındaki en büyük fark; bugün ABD ile çok net ve sert bir çıkar çatışması içindeyiz. ABD sona doğru yaklaştığı bölgesel amaçları nedeniyle Türkiye'ye S-400'leri, Suriye politikalarını, İran sorununu, Katar - Suudi Arabistan gerilimini, Halkbank davasını, Türkiye'nin Rusya ile ilişkisini, Türk Akımı hamlelerini, rahip Brunson sorunu gibi daha bir çok konuyu sorun yaparak, her alanda diz çöktürmeye çalışıyor. 2001'de Dünya Bankası ve IMF ABD desteği ile arkamızda yer alırken, şimdi aynı ABD, Türkiye'ye dış finansal akışı bile engellemeye çalışıyor.

Ama ülke olarak da, büyük hatalarımız var! On yıldır süren bol ve faizsiz likidite dönemindeki kaynakları üretim artırıcı, enflasyon düşürücü alanlara kullanacağımıza, tamamen rant sevdası ile inşaat sektörüne yatırdık. Büyümeyi iç tüketim ve inşaat sektörü ile yapmaya çalıştık. Cari açık, enflasyon, katma değerli üretim, gıda enflasyonu, kamuda israf sorunlarını, yapısal reformları bir türlü çözemedik. İşte şimdi bunun faturaları çıkıyor.

Aslında şu anki fiyatlamaları belki ekonomik sebeplerle açıklayamayız. Ama eğer bu şekilde kur ve faiz atağı sürecek olursa, doğal olarak dolar karşılığı artıkça petrol ve gaz gibi enerji başta döviz kuru kaynaklı tüm ithal girdiler yeni zamları yaratacak ve enflasyon yükselişi de sürecektir. Eğer enflasyon 5 puan daha artacak olursa, o zaman faizin reel getirisi de düşecek ve bu durum kurdaki yükselişi izah edecektir. Böyle bir ortamda en önemli dayanak ülkeye olan güvendir. Peki açıklanan yönetim kadroları ve alınan mali kararlara, 100 günlük programa bakıp, bu konuda hiç bir sorun yok demek mümkün mü? Devlet sizce ciddi bir harcama tasarrufu planlıyor mu? Bu soruların cevabını da siz verin ve piyasa ile ilişkilendirin.

Kelepir BİST ne yapar?

Kelepir sözüm yabancı açısından. Maalesef kontrolsüz şekilde TL kayıpları sürdükçe yabancı açısından tüm milli değerlerimiz olduğu gibi, BİST de çok ciddi iskontolar içerir hale geldi. Peki bu değer kayıpları BİST için halen sürebilir mi? Evet ABD ile yaşanan gerilimin sürmesi ve daha da büyümesi halinde sürebilir. Ama bu durum geçici olacaktır. Sonrasında ise, emin olun ki yabancı dövizde durulmayı, tepe noktasını görünce, tam manası ile Türkiye'ye saldıracaktır. Arsa, otel, fabrika, işletmeler, bankalar ve hisseler ne varsa almaya başlayacaktır. Bunu yaparken de, hisseler için kriteri dolar bazlı geçmiş fiyatları olacaktır.

İşte bu nedenle şunu bilmenizi istiyorum! Bu kriz sonlanınca, bu hisseler dolar bazlı grafiklerine baktığınız zaman çok büyük yükselişler de yaşayacaklardır. Sadece sorun acaba son bir döviz atağı daha yaşanacak mı konusunda yatıyor. Eğer ABD ile uzlaşma olmazsa, ABD son bir hamleyi Halkbank konusunda yapabilir. Bize kabul edemeyeceğimiz boyutta bir ceza kestim derse, o zaman yeni ve son bir döviz atağı daha görülür. Tabii o esnada BİST de ciddi ek kayıplar yaşar.

Bu durum yaşanacak mı, yaşanmayacak mı belirsiz. Ben bu riski çok ciddi buluyorum. İran ve Halkbank bahaneli çok ağır bir yaptırım dalgası daha yaşayabiliriz.

Türk heyeti ABD'ye gidiyor!

İşte yeni bir gerginliği önlemek, ve yeni ağır yaptırımları engellemek için bir Türk heyetinin 2 gün içinde ABD'ye gideceği açıklandı. Umarım uzlaşı çıkar. Yoksa, çok daha ciddi boyutta yeni ABD yaptırımları ve bu yaptırımlar kaynaklı yeni ve derin krizler yaşama riskimiz sürecektir.

Ama tüm bunlar yaşansa da, Türkiye çok büyük bir ülkedir. 1994 ve 2001 kriz örneklerindeki Türkiye'den ekonomik olarak çok daha güçlü bir ülke ve pazardır. Battı bitti korkularına gerek yoktur. Ama ciddi el değiştirmeler yaşanabilir. Birileri batar, şirketlerini bir başkaları alarak Türkiye yine yoluna devam eder. Eğer böyle yeni bir kriz daha yaşanacak olursa, bu çapta yeni bir kriz, yeni bir seçimin de önümüze gelmesine neden olabilir. Yaşayıp göreceğiz.

İşte bu süreçte BİST'de döviz pozisyonu güçlü olan hisselerde yükselişleri de görebiliriz. Bu nedenle her hisseden korkmaya gerek yok. Hisse bazlı yükselişler her an görülebilir.

(NOT: Son açıklamada Dış İşleri Bakanlığı, ABD ile ön mutabakat konusundaki uzlaşmayı ve ABD'ye heyet gideceği haberini teyit etmedi. Bu konuda henüz bir belirsizlik var!)

Hepinize bol kazançlar dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelişmeler lehimize! 13 Eylül 2019