Bu kur artışı enflasyonu çok fena yukarı çekecek

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türk parası dolar karşısında hızla değer yitiriyor. Bu değer kaybı mart ayı başında başladı ve aradan geçen iki ayı biraz aşkın sürede tahminlerin çok çok ötesine geçti.

Dolarda mart ayı başından düne kadar olan dönemde kaydedilen artış yüzde 14’e yaklaştı. Dolar TL’ye karşı martta yüzde 5.5, nisanda yüzde 1.5, mayısın ilk sekiz gününde ise yüzde 6 dolayında değer kazanmış durumda.

Peki ne olacak, nereye gidiyoruz? Türk parasındaki değer kaybı elbette bu hızda sürmeyecek ama hani yıllarca içildikten sonra bırakılsa bile sigara o içilen sürede yaptığı tahribatla vücudu uzun süre etkilemeye devam eder ya, bu kur artışı da aynı şekilde ekonomide bir dizi tahribata yol açtı ve daha da açacak.

Varsayın ki bugün sihirli bir el devreye girdi ve kur bir anda o artış eğiliminin başladığı şubat sonundaki düzeye, 3.78’e ya da geçen yıl sonundaki 3.81’e dönüverdi. Sihirli bir el olmaz mı diyorsunuz; bakarsınız Merkez Bankası herkesi şaşırtan bir karar alır, bakarsınız hükümetin hiç bilmediğimiz bir hamlesi vardır o devreye sokulur ve kur düşer.

Olduğunu varsayalım. Bu durumda bile çan eğrisi gibi yükselen doların ekonomiye hiç mi etkisi olmayacak yani. Bu kur artışı sigara dumanı gibi ciğerlere çekildi bir kere, maliyetlere girdi bir kere; yani sonuçta fiyatlara bir yansıma olacak.

Henüz tam yansımadı

Kurun hızla arttığı dönemden ekonomiye bir yansıma oldu kuşkusuz. Ama asıl yansımayı henüz görmedik, bunu da bilmekte ve hesabımızı ona göre yapmakta yarar var. Bakın mayısın ilk sekiz günü geride kaldı ve dolarda yüzde 6 dolayında bir artıştan söz ediyoruz.

Kurdaki her 10 puanlık artışın enfl asyona yaklaşık yüzde 15 oranında, yani 1.5 puan dolayında yansıdığı biliniyor.

Ve biz sekiz günde yüzde 6 artışla karşı karşıyayız. İki ayı biraz aşkın sürede yüzde 14’e yakın artışla karşı karşıyayız.

Ne olacak yani, bu kur artışları fiyatları yukarı itmeyecek mi, böyle mi düşünüyoruz!

3.73’ü çoktan aştık

Bu yılın tümü için dolarda ortalama kuru 3.73 olarak varsaymıştık. Daha dört buçuk ay bile olmadı ortalama kur 3.89’a ulaşıverdi. Yılsonuna kadar bugünlerdeki düzeyde kalınsa, yıl ortalaması 4.16 olacak.

Hatırlamakta yarar var; geçen yılın ortalaması 3.65 düzeyindeydi.

Artık yüzde 8.4 mümkün mü?

Merkez Bankası’nın yılın ikinci enflasyon raporunda 2017 sonu için TÜFE artış tahminini yüzde 8.4’e yükselttiğini hatırlıyoruz.

Son dönemde yaşadığımız ve ne yazık ki pek de hız kesecek gibi görünmeyen bu kur artışıyla enflasyonun yüzde 8.4’te kalması tümüyle mümkün olmaktan çıktı.

Zaten yılın ilk aylarında tahminlerin üstünde bir fiyat artışı gerçekleşmesi olmuş ve yılbaşında yapılan tahminlerin boşa çıkacağı anlaşılmıştı; şimdi bu kur artışıyla birlikte tüm tahminleri yeniden yapmak gerekecek.

Her şey aleyhimize gibi, ama...

Seçime gidiyoruz, vatandaşta belirgin bir “Ne olacak” tedirginliği var. Cumhurbaşkanı seçimi 24 Haziran’da tamamlanacak mı, yoksa ikinci kez sandığa gidilecek mi, bilmek mümkün değil.

Yurtiçinde seçim gibi çok önemli bir belirsizlik kaynağı var; yetmiyormuş gibi dolar yurtdışında da değer kazanıyor, ne var ki bizim paramız kadar değer kaybeden para pek yok.

Üstelik bütün bunlar olurken yurtdışında yerleşikler öyle Türkiye’den kaçarcasına gidiyor da değiller. Belki gitmeyi çok istiyorlar da, kur öyle bir düzeye gelmiş ki, bu kurdan gitmek hiç de akıllıca görünmüyor. Ama bu kur düzeyi bile Türkiye’de yatırım yapmayı cazip kılmıyor, bunu da görelim.

Sanki her şey aleyhimize gibi gelişiyor. İyi güzel de bizim hiç mi suçumuz yok; bizim hiç mi yapabileceğimiz bir şey yok!
Mevduat faizi de, kredi faizi de hızla yukarı gidiyor; Merkez Bankası’nin piyasayı fonladığı faiz son artışa rağmen görece düşük kalmış ve işlevini yitirmiş; ancak siyasi kaygılar ağır basıyor ve kur artışına karşı en etkili silah kullanılamıyor.

“Merkez Bankası kur böylesine yükselmiş ve daha da yükseleceğe benzerken elindeki silahı kullanmayacaksa ne zaman kullanacak” sorusu yanıtsız...

Şunu da unutmamak gerek. Türkiye cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimini geride bıraktığında seçim ortamından ve seçime dönük kaygılardan, politikalardan kurtulamayacak. Şunun şurasında bir yıldan az kalan bir de yerel seçim var.

Dolayısıyla genişlemeci politikalar önümüzdeki dönemde de devam ederse şaşırmamak gerek.

Her ilacın bir yan etkisi olur değil mi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar