Bursa 250 araştırması bize ne söylüyor?

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

 

9879874987.jpg

 

Bursa’daki 250 Büyük Firma Araştırması ve BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın değerlendirmeleri sadece bu kentimizin ekonomisi için değil tüm Türkiye ekonomisi ve iş dünyası için önemli uyarılar içeriyor

Bursa...
Türkiye’nin üretim merkezi...
Küresel pazarlardaki rekabetçi gücü...
Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ikinci kenti...
Gayri safi milli hasılanın yaklaşık yüzde 4’ünü tek başına üretiyor...
Ve belki de daha da önemlisi katma değer sıralamasında Türkiye’de ilk dörtte yer alıyor...
Bursa aynı zamanda tarımın ve hizmetler sektörünün de güçlü olduğu bir kent...
Kısacası, Bursa’yı Türkiye ekonomisinin nabzının iyi hissedildiği bir kent olarak nitelememiz yanlış olmaz...
                    ***
Pazartesi günü Bursa’daydık...
Bursa’daki 250 Büyük Firma Araştırması’nın 2012 yılı sonuçları için...
Bursa’nın devlerinin değerlendirildiği bu araştırmayı BTSO yapıyor...
Türkiye’nin en büyük ticaret ve sanayi odası...
Ve de en köklülerinden biri...
Gelecek yıl kuruluşunun tam 125’inci yıldönümü kutlanacak...
                    ***
İbrahim Burkay, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın yeni başkanı...
Dün detaylarını DÜNYA’nın manşetinde okuduğunuz sonuçları o açıkladı...
Bana göre mutlaka üzerinde düşünülmesi ve yorumlanması gereken sonuçlar...
Bundan kastım, geçen yıl Bursa’da üretimin hızının kesilmesi değil...
Dünya ekonomisinde ve ticaretinde yaşanan olumsuz tablo malumunuz...
O nedenle bu sonuç çok şaşırtıcı değil...
Üstelik, dünyada ve Türkiye’de bir yavaşlama yılı olarak öne çıkan 2012’de Bursalı sanayicilerin karlılık ve istihdamda olumlu bir tablo sergilemesi de hem dikkat çekici hem de sevindirici... 
                    ***
“Eee, öyleyse?” diye soruyorsanız...
Bazı sonuçlarını yukarıdaki tabloda verdiğim araştırmada dikkatimi çeken birkaç noktadan bahsetmek istiyorum...
Birinci nokta şu: Otomotiv sektöründe gerilese de ama genel olarak Bursalı firmaların ciroları artmış...
Buna karşılık üretimden satışlarda gerileme var...
İbrahim Burkay’a değerlendirmesini sordum...
“Aslına bakarsanız durum açık” dedi BTSO Başkanı, “Üretimi durdurmuş sanayici. Üretmek yerine alıp satıyor...”
Sizi bilmem ama ben ‘nasıl yani’ diye sormak ihtiyacı hissettim...
“Türkiye’de bugünkü maliyetlerle üretip pazara çıktığınızda, öyle bir dayak yiyorsunuz ki” dedi İbrahim Burkay, “Oysa siz o pazarlara bugüne kadar yatırım yapmışsınız.  Payınız da var. O zaman neyapıyorsunuz? Kendi üretiminizi durduruyorsunuz, gidip Çin’de ya da Uzakdoğu’da ürettirip yine o pazarlara satmaya çalışıyorsunuz...”
                    ***
Düşündürücü değil mi? Bursalı firmaların ciroları artmış dedim ama aslına bakarsanız enflasyonu hesaba kattığınızda satışlar reel olarak da azalmış...
Bursalı firmalar yukarıda bahsettiğimiz gibi ‘re-export’ yapıyor ama bu da durumu kurtarmaya yetmiyor...
Bursa’nın ihracatı da 2012 yılında 2011’e göre gerilemiş...
“Ama” diyor Burkay, “Bunda Avrupa etkisi önemli. Bursa’nın ihracat yaptığı pazarların çoğunda kriz var. Herkesi sıkıntıya soktu bu durum. Türkiye ihracatı için de ‘yeterince artmıyor’ diyoruz. Ama
bakıyorsunuz Türkiye geçen yıl ihracatını artırmada en başarılı üç ülkeden biri. Dünyanın sorunu bu. Çin’i çekin, dünya ihracatı geçen yıl büyümedi, küçüldü...”
                    ***
Prof. Dr. Güven Sak, Bursa’nın En Büyük 250 Şirketi’nin değerlendirmesini yapmış...
Orada da görülüyor ki, kentin ihracatının yüzde 71’i Avrupa’ya...
Aslında bu oran önemli...
Durgunluğun pençesinde de olsa, Avrupa’nın örneğin Asya ve Ortadoğu’ya göre daha yüksek bir gelir seviyesine ve sofistike bir talep yapısına sahip olduğu bir gerçek...
Bu da Bursalı firmaların yüksek verimlilik ve katma değerli ürünlere ağırlık vermesini sağlayan bir etken...
                    ***
Gelgelelim, katma değer meselesinde Bursa’nın rakamlara da yansımış olan önemli bir sorunu var...
Dikkat çekmek istediğim ikinci nokta da bu...
Bursa’nın yarattığı katma değer mutlak olarak artmış artmasına...
Ancak, katma değerin toplam satışlara oranı son 5 yıldır aynı...
Bu da Bursa ekonomisinin ve firmalarının katma değer yaratma gücünün geliştirilemediğini gösteriyor...
                    ***
Soruyorum Burkay’a: “Bursa” diyorum, “Bu birikimi ile ürünlerindeki katma değeri yükseltemiyorsa, diğer Anadolu kentlerimiz ne yapar? Sizce nasıl aşılacak bu sorun?” “Bu sonuçlar, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli üretimin önemini bir kez daha ortaya çıkardı” diyor, “Kısa ve orta vadede mutlaka bu konuya odaklanmamız şart. İhracatta ise rekabet gücü ile ürün ve pazar
çeşitliliğini artırmaya ihtiyacımız çok açık...”
                    ***
Sözlerine şöyle devam etti Burkay: “Yol haritası... Bize yol haritası lazım. Bugün, artık ne yapacağınızı görüyorsunuz ama nasıl yapacağınızı görmüyorsunuz...”
“Bakın” diyor Burkay, “FED kararları sonrası 5 ülkenin negatif ayrıştığını görüyoruz: Türkiye, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Endonezya... 
Amerikan Merkez Bankası’nın tahvil alım programında azaltmaya gideceğinin işareti bile bu ülkeleri döviz ve faiz bakımından ciddi şekilde etkiledi...”
“Rusya” diye ekleyecek oluyoruz, “Hayır” diyor Burkay, “Rusya’da durum bizden farklı. Evet, orada da döviz yükseldi ama faiz yükselmedi. Bizde hem döviz hem faiz yükseldi. Bu da hem piyasaları hem de reel sektörü olumsuz etkiliyor...”
                    ***
Peki, dövizdeki yükseliş ihracatın artmasına yardımcı olmaz mı? “Olur olmasına ama böylesi çok hızlı yükselişler firmalarımızı genel olarak olumlu değil olumsuz etkiliyor. Dövizdeki dalgalanma ilk bakışta ihracatçıya yarıyor gibi görünüyor. Ama önemli olan kurda istikrar olması. Belirsizlik ortamı iyi değil. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, kurun artışı sonuçta faizleri de artıracak.
Enflasyonu da... Belirsizlik iş dünyası için iyi değil. Ama bu durumu bir fırsata çevirebiliriz...”
                    ***
Tabii hemen soruyoruz: Nasıl? “İstesek de istemesek de kurda ciddi bir yükseliş oldu. Daha önce biz hem içeride hem de ihracatta değerli TL ile zarar ettik. Şimdi ise Türk Lirası’nın değerinin düşmesi ithal malın gücünü azalttı. Bunu iyi kullanmamız lazım. Yerli üretimi artıracak şekilde bunu kullanmamız lazım. Şimdi GİTES ve benzeri stratejilerle bu dönemde ithal ettiğimiz ürünlerin
yerine kendi üretimimizi koyacak adımları atmamız gerekir. “ 
                    ***
“Bu süreci Türkiye’nin rekabetçiliğini artıracak, üretim potansiyellerini geliştirecek, ileri teknoloji ve yüksek katma değerli ürünlerin ihracatımızdaki payını artıracak bir fırsat olarak değerlendirmek lazım” diyor İbrahim Burkay ve ekliyor: “Yoksa, hele dövizdeki artış kalıcı değilse, bu iş dünyası için hiç iyi olmaz. 2001 ve sonrasında yaşadık. Dövizin fırladığı dönemde enerji fiyatları, faiz yükselir; sonrasında dövizdeki dalgalanma geri döner ama maliyetler yük olarak kalırsa, bunları üzerimizden atmamız ciddi zaman alır. Kırılganlığımızı artırır...”
                    ***
Önemli bir uyarı BTSO Başkanı’nın yaptığı...
Özellikle dün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın bugün 2 lirayı geçen doların yıl sonunda 1.92 seviyesine geri geleceği konusundaki açıklamalarını dinledikten sonra daha da önemsedim uyarısını... 
“Başka” diye sordum Burkay’a,  “Dövizdeki dalgalanma gibi dikkat çekmek, uyarmak istediğiniz bir başka konu var mı?” “En büyük korkum” dedi, “2001 krizinden bu yana mücadele ettiklerimizin heba olması. Testiyi doldurmak, Türkiye’yi yukarıya taşımak için çok mücadele edildi. Önemli bir başarı da sağlandı. Şimdi bunu bir haylaz çocuğun kırmasına müsaade etmemeliyiz. Önümüzdeki dönem kolay bir dönem değil. Tüm kesimlerin birbirine sarılması lazım. Testi kırıldığında zarar hepimizin zararı olur...”
                    ***
Neyi kastediyordu Burkay? Gezi Parkı protestolarını mı? Yoksa başka bir şeyi mi? Yanıtından anlaşıldı ki, uyarısı genel: “Bizim dünyaya istikrarlı bir ada profili çizmemiz çok önemli” diyor,
“Çok ideolojik hesapların yapılacağı bir dönem değil bu dönem. Aksine çok dikkatli ve ölçülü olmamız gereken bir dönem. Bu bazen protestocular olabiliyor, bazen başkaları. Polisin de tutumu çok yanlış olabiliyor. Gezi’de örneğin hiç doğru değildi. Her şeyi yüzde 100 doğru yapamazsınız. Ama diyalogun tıkanmaması lazım. En önemli korkum bu. 2014 Türkiye için çok önemli. Bir yandan seçim süreci var. Bir yandan, Suriye, Mısır, etrafımızdaki gelişmeler. Türkiye’nin son yıllardaki kazanımlarını tehlikeye atmamak gerekiyor...”
                    ***
BTSO Başkanı İbrahim Burkay ile sadece Bursa’yı değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren önemli konular konuştuk.. İnovasyon politikalarını, Ar-Ge desteklerinin nasıl daha verimli hale getirilebileceğini, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu değişimi, orta gelir tuzağını aşan Güney Kore ile kalkınma modelini...
Ve daha pek çok şeyi...
İzin verirseniz, İbrahim Burkay ile sohbetimizin bu bölümlerini de sizlerle önümüzdeki Editörden’de paylaşayım... Kendi düşüncelerimi de ekleyerek....
Her halükarda bugünlerde ekonomiyi daha fazla konuşmamızda yarar var...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar