Bütçe dengesi ve faiz oranı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Faiz oranının düzeyi son bir yıldır tartışma konusu. Sanki ortada üç faiz oranı var. TCMB’nin politika faiz oranı, hükümetin istediği faiz oranı ve piyasa faiz oranı. Bu üç kesim arasında bir bilek güreşi yok. Çünkü iki güreşçi var: Hükümet ve TCMB. Piyasa çoğu zaman devre dışı, zira TCMB büyük ölçüde piyasa faiz oranını yönlendiriyor.

Önümüzdeki hafta yeniden bir faiz oranı tartışması başlayacak gibi. Beklenti TCMB’nin faiz oranlarını düşürmesi yönünde. Beklentiyi doğuran etken ise döviz kurlarındaki düşüş. Gerçekten de son bir aydır, TL; ABD Doları ve Euro karşısında değer kazanmaya başladı. Dolar yeniden 2,10 TL düzeyine geldi. Bu düşüşün nedeni Türkiye’nin ödemeler dengesindeki, yani dış dengesindeki düzelmeden ziyade, yurtdışı kaynaklı kayıtdışı sermaye girişi. Nitekim TCMB’nin açıkladığı mart ayı ödemeler dengesi raporuna göre Türkiye’ye 2014 yılının ilk üç ayında 6 milyar 635 milyon dolar kayıtdışı sermaye girdi. Yani döviz kuru hala kırılgan. 
Bu tabloya rağmen faiz oranı düşmeli mi? Eğer hayır derseniz anında faiz lobisi temsilcisi konumuna düşüyorsunuz. Biz yine de bunu tartışalım.

Faiz oranının eğer gerçekçi bir düzeyde olması isteniyorsa, ilk bakılacak değişken enflasyon oranı. Nisan ayı itibari ile TÜFE’deki artış yıllık bazda %9,38 düzeyinde, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksindeki artış ise %12,98’e ulaştı. Bu oranlara karşı TCMB’nin politika  faiz oranı %10, gecelik faiz oranı ise %11,5. Basit hesaplama yöntemi ile baktığımız reel faiz oranı gecelik faiz oranında %1,5, politika faiz oranında ise %0,02 düzeyinde. Yani sıfıra yakın. 

Faiz oranını belirleyen ikinci faktör ise, cari açık düzeyi, bu da bizi döviz kuruna götürüyor. Eğer ülke cari açık veriyorsa yani yatırım-tasarruf dengesi bozuk ve/veya dış ticaret açığı var ise bunun sürdürülebilmesi için yurtdışından sermaye girişine ihtiyaç var demektir. Bu durumda yurtiçi faiz oranı, diğer ülkelerden yüksek olmalı ki, ülkeye sermaye çekilebilsin. Burada cari açık/GSYH oranı ve ülke riski (politik riskler dahil, daha basit dille ülkenin risk primi) öne çıkan belirleyici unsurlar.

Faiz oranının belirlenmesinde bir diğer önemli değişken ise, ülkenin iç dengesi yani merkezi yönetim bütçe dengesidir. Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı nisan ayı bütçe rakamlarına baktığımızda, Türkiye’nin uzun süredir kısmen de olsa yakalamış olduğu istikrarın sarsılmaya başladığı gözlenmekte. Bunun işaretleri bütçe gerçekleşmesinde açıkça görülüyor. Bütçede öne çıkan unsurlar şöyle:
- Merkezi yönetim bütçesi 2013 yılı Nisan  595 milyon fazla verir iken, 2014’ün nisan ayında bütçe açık verdi ve bütçe açığı  %557,1 oranında arttı, 2 milyar 720 milyon TL’ye çıktı. 
- Faiz dışı fazla ise nisan ayında geçen yılın nisan ayına göre %69,5 azaldı. 2013 yılında  faiz dışı fazla 3 milyar 720 milyon TL iken, 2014 yılında 1 milyar 118 milyon TL’ye geriledi.
- Diğer yandan geçen yıla göre bütçe giderleri %23,1 artarken, bütçe gelirleri %22,9 arttı.
- Vergi gelirleri artışı ise sınırlı kaldı. Örneğin 2013 yılı nisan ayına göre 2014 nisan ayında KDV gelirleri sadece %2 arttı, kurumlar vergisi tahsilatı %8,1 azaldı. 

Nisan ayında bu gerçekleşmeler olurken, Merkezi Yönetim Bütçesi yılın ilk dört ayında da pek parlak bir görüntü çizmedi. Göze batan bazı veriler şöyle:
-Merkezi yönetim bütçesi 2013 yılı Ocak-Nisan döneminde 302 milyon TL açık vermişti. Bu yıl aynı dönemde bütçe açığı %1303 oranında artarak  4 milyar 237 milyon TL’ye yükseldi.
- Faiz dışı fazla 2013 yılında Ocak -Nisan döneminde 17 milyar 922 milyon iken, 2014 yılı Ocak-Nisan döneminde %24,3 oranında azaldı ve 13 milyar 573 milyon TL’ye geriledi. 
-2013 yılı Ocak-Nisan döneminde bütçe giderleri 124 milyar 931 milyon TL iken, 2014 yılının aynı döneminde yüzde 14,1 oranında artarak 142 milyar 606 milyon TL oldu.
- Vergi gelirleri %9,3 oranında arttı ve 110 milyar 953 milyon TL  düzeyinde kaldı.  
-  2014 yılı Ocak-Nisan döneminde cari transferler geçen yılın aynı  dönemine göre %12,9 oranında artarak 56 milyar 58 milyon TL oldu. 

Verdiğimiz rakamları hangi ülkenin iktisatçısına gösterseniz, bu ülkede faizler artar, ya da en azında faiz oranının yönü yükselişi gösteriyor diye yorum yapar.
İç dengenin bozulması sadece faiz oranının yükselmesine neden olsa, sanırım hepimiz sineye çekeriz. Borçlanmaktan vazgeçeriz. İşletmemizi, ülke ekonomisinin büyümesinde bir süre vazgeçeriz, sonra dengeye geliriz diyebiliriz. Ancak bu eğilim sürer ise, yeni vergiler kapıda demektir. Bu da zaten borçlanma düzeyi yüksek reel sektör ve hanehalkı için ek yük demektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019