Büyüme dünyanın sorunu ama!

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

 

Türkiye 2012 yılı son çeyreğinde Türkiye yüzde 1,4 büyüdü, yılı da yüzde 2,2 ile kapattı. Bu oran hükümet üyeleri dahil, hemen herkesi üzdü. Ancak bu üzüntü boşuna. Çünkü dünya ekonomisinde büyüme sorunu var. Eğer siz de dışa açık bir ülke iseniz, hatta bununla dünyanın on yedinci büyük ekonomisiyiz diye gururlanıyorsanız, küresel durgunluktan da payınızı alacaksınız. Yanı siz okyanusun ortasında bir ada olamazsınız. 
 
IMF verilerine göre dünya ekonomisi 2012 yılını yüzde 2 dolaylarında bir büyüme oranı ile tamamladı. Yani Türkiye dünya kadar büyüdü. Farklı büyüme eğilimi gösteren ülkeler Çin, Hindistan, Malezya ve Endonezya. 
 
Sadece büyüme oranına bakarak Türkiye için üzülenler başka bir veriye Cari açık/GSYH oranına baktıklarında daha da çok üzülecekler. Çünkü asıl sorun cari açık  oranı bu kadar yüksek iken, yüzde 2,2  gibi düşük oranlı bir büyüme   performansı göstermek. Örneğin Türkiye'ye yakın büyüme performansı gösteren Arjantin'de büyüme oranı yüzde 2,1, cari açık oranı yüzde 0,6; Brezilya'da büyüme oranı yüzde 1,4, cari açık oranı  (-3,6). Bir ilginç veri daha; kredi notu yükseltilen Türkiye, tablo da yer alan ülkeler arasında Yunanistan, İspanya ve Güney Afrika ve İtalya'dan sonra işsizlik oranı en yüksek olan ülke.  Neden böyle bir çıkmaz içindeyiz? Bu soruya ekonomiyi idare edenlerde, ekonomide katma değer yaratanlarda  (sermayedarlar, işçiler, köylüler ve diğer katma değer yaratanlar) yanıt arıyorlar. Buluyorlar da, fakat yanıtlar farklı.
Fakat esas olan bir olgu var, yanıtlar farklı olsa da modelleri ve varsayımları hep aynı. Bundan dolayı da taşın etrafında tur atıp gökten çözüm bekleyen Mısırlılar gibiyiz.  Aslında yanıtı aramadan önce mevcut durumu gerçekçi bir şekilde analiz etmek gerekiyor. Gelin bunu son açıklanan büyüme rakamlarını da kullanarak yapalım.
- Türkiye'de 2012 yılında büyüme hızı en fazla düşen sektör  inşaat ve sanayi sektörü. İnşaat sektörü 2011 yılında %11,5 büyürken, 2012 yılında nerede ise çakıldı kaldı, oran %0,6. İmalat sanayi 2011 yılında  %10 büyürken, 2012 yılında ancak %1,9 oldu. Tarım sektörü 2012'yi biraz daha iyi geçirdi. 2011 yılında %6,2 büyürken, 2012 yılında da%3,5'i yakalayabildi.
 
Devlet harcama eğilimini korudu. Kamu kesimi tüketim harcamaları 2011 yılında %3,7 azalırken, 2012 yılında %7,1 arttı. Kamu yatırım harcamaları da 2010 yılında %8,6 azalırken,  2011 yılında %21,4 arttı.
 
2012 yılında hanehalkı tüketim harcamalarını %0,8 oranında kıstı, özel sektör yatırım harcamaları %9,2 oranında düştü. Mal ve hizmet ihracatı %15 arttı. Özetle halkımız 2012 yılında daha az tüketti, özel sektör daha az yatırım yaptı, 2011'e göre daha fazla ihracat yaptık  (altın ihracatı düşünülürse bu rakamın abartılı olduğu söylenebilir).
Şimdi bu kısıtlı veri ile birlikte yukarıdaki sorumuza birkaç yanıt verelim.
 
- Türkiye mevcut üretim yapısı ile ihracatını  artıramıyor, cari açık olmadan büyüyemiyor. Katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünleri üretip satamıyor. Bunun için araştırma ve bunu yapacak nitelikli elemanlara ihtiyacı var. Dolayısıyla eğitim yapısını değiştirmek durumunda.  Son on yıl da ben eğitim de iki ana değişim tespit ettim, birincisi 2008 yılında üniversite sayısının artırılması, mevcut üniversitelerde kontenjanların artırılması. İkincisi 4+4+4 sistemine geçiş. Bu değişimlerle Türkiye'nin teknoloji, üretemeyeceği kesin. Ancak ısrar ediyor.  
 
- Türkiye büyümenin sağlıklı sürdürülebilmesi için tasarruf oranı artmalı. Fakat geçen hafta da yazdığım gibi halkın belli bir kısmının ve KOBİ'lerin buna dermanı yok. 
 
- Türkiye'de kamu hala iyi harcıyor. Ancak bunu geri dönüşümü olan alanlara yapmıyor. Özellikle ticarete konu olmayan alanlara kaynak aktarması gelecek açısından riskli. Bu harcama politikasını değiştirip, enerji ve eğitim gibi alanlara (HANGİ EĞİTİM?) aktarırsa, orta vadede bazı sorunları  çözebilir.
 
- Falcılık yapmayalım. Fakat mevcut yapıya ilişkin gerçek anlamda reformlar yapılmaz ise, Türkiye büyüme sorunu aşamaz, biz de buna benzer cümleler yazmaya devam ederiz. 
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019