Büyüme üzerine

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Büyüme oranı ile kastettiğimiz GSYH’daki bir önceki yılın aynı dönemine göre gerçekleşen değişim. Bu hafta içinde TUİK tarafından açıklanan büyüme oranı (%2,3), 2015 yılının ilk çeyreğinde 2014 yılının ilk çeyreğine göre GSYH’daki  reel artışı ifade etmekte. Büyüme oranı kalkınmanın tek göstergesi değil. Fakat Türkiye gibi nüfusu yılda %1,3 dolayında artan bir ülke için yine de önemli. 

GSYH’yı bir pasta gibi düşünün. Bu pastadan pay isteyenlerin oranı her yıl %1,3 artarken, eğer pasta bunun üstünden büyümez ise halkın yediği dilim azalır. Eğer pastadaki büyüme nüfus artış hızının üstüne çıkarsa refah artmış, dilimlerin boyutu büyümüş demektir. Bu gerçekleşir ise, daha sonra pasta nasıl büyüdü, nasıl bölüşülmüş sorusu gündeme gelir. 

Büyüme rakamları açıklandıktan sonra nasıl büyüdüğümüze ilişkin (tüketim ağırlıklı gibi) yazıları çokça okuyacaksınız. Dolayısıyla benim bu ayrıntılara girmeme gerek yok. Onu yerine diğer ülkelerin büyüme rakamlarına bakalım. Bunu yaparken bir kısıt koyalım. Büyüme oranı Türkiye’den daha yüksek olan ülkeleri öne çıkartalım. 

Tabloyu yaptığımda oğluma bak bakalım, bir kimyacı olarak ne görüyorsun dedim. Söylediği şu idi:
“Türkiye düşük oranlı büyüyen, yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranına sahip bir ülke” dedi. Buna itiraz etmek mümkün değil. Tam aksine üstüne daha çok cümle yazılabilir. Gelin birkaçını yazalım.

IMF’in 2015 yılı dünya ortalama büyüme oranı tahmini %3,5. Türkiye bunun altında kaldı.

•Büyüme enflasyon yaratıyor demek doğru değil. Düşük enflasyon ile de büyümek mümkün. O zaman enflasyon hedeflemesi sorgulanmalı. Cumhurbaşkanı bunu yaptı. Ancak danışmaları  iyi yönlendiremediği için yanlış cümlelerle bunu ifade etti.

•Faiz oranı yüksek, çünkü enflasyon oranı yüksek. Bunu da TCMB söyledi. O da pek anlaşılmadı.

•Türkiye 2002 sonrası iç talep-tüketim  ağırlıklı büyüdü. Bunu da düşük ücretlerle ve  yüksek borçlanma ile sağladı. Bu model artık işlemiyor.

•Türkiye’nin yatırıma dönmesi gerekir, fakat 2015’in ilk çeyreğinde yatırımlar artmadı.  

•Türkiye ekonomisinde istikrarlı büyümenin yolu işgücü verimliliğinin ve toplam faktör verimliliğinin artmasından geçiyor. Bu da nitelikli eğitim ve Ar-Ge ile mümkün.

•AKP hükümetleri eğitimindeki tıkanıklığı sadece imam-hatip okulları ve türbana bağlayınca  ana sorunlara yönelik çözüm üretemediler.  Hasan Ali Yücel’den sonra en uzun süre Milli Eğitim Bakanlığı yapan kişinin eğitime yaptığı katkı ne oldu? Bu sorunun yanıtını siz verin. 

•Türkiye’nin düşük büyüme, yüksek enflasyon ile stagflasyonist krizin kenarında durmasının ana nedeni uyguladığı iktisat politikası/modelinden kaynaklanıyor. Fakat ne yazık  model sorgulanmıyor.  

Son söz,  yukarıda sıraladığımız yüksek büyüme oranına sahip birçok ülkede koalisyon hükümetleri var. Sorun koalisyonlarda değil, ekonomiye “projeci” bakış açısında. Ne yazık ki bu “iğreti” sözcüğe hemen herkes sahip çıkıyor.       

fnmfnyhn.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019