Büyüme ve enflasyonda pozitif sürprizler var, ama...

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Bu hafta 2 önemli veri yayınlandı. İlki 2015 yılı milli hasıla rakamlarıydı. İkincisi ise mart ayı enflasyon oranıydı.  Milli hasıla büyüme hızımızın 4. çeyrekte yüzde 5.7 ve tüm sene yüzde 4.0 oranında gerçekleşmiş olduğu açıklandı. Hüküm süren küresel ve yerel şartlara göre bu oranlardaki bir büyüme hızı kötü sayılmamalı. Ancak, büyümenin kaynaklarına baktığımızda, bu oranların ‘sürdürülebilir’ olmadığı da açık. Son çeyrekte imalat sanayindeki yüzde 7.2’lik artış büyüme oranına önemli bir katkı yapmış. Aynı zamanda, hizmetler sektöründeki yüzde 6.1’lik artış da oldukça yüksek. Ancak hizmetler sektörünün en önemli alt kalemi olan ‘toptan ve perakende ticaret’in artış oranı yüzde 4.6 ile ana sektörün oldukça gerisinde. Toplam seneye baktığımızda da hizmetler yüzde 4.8 artarken ticaretteki artış sadece yüzde 2.1. (Bu da esnafın işlerdeki durgunluk ile ilgili şikayetini açıklamakta.) Üstelik son 17 çeyreğin 16’sında durum böyle. Son 17 çeyrekte hizmetler ortalamada yüzde 4.3 büyürken, ticaret büyümesi yüzde 2.3’de kalmış!  Hizmetler sektöründeki büyüme hızını artıran ise konaklama, finans, mesleki ve idari faaliyetler gibi alt sektörler olmuş. 

Büyümenin niteliğindeki zayıflık harcamalar tarafına bakınca daha da net gözüküyor. Son çeyrekte devletin tüketim harcamaları yüzde 8.1 ve yatırım harcamaları ise yüzde 9.9 gibi oldukça yüksek bir oranda artmış bulunuyor. Buna mukabil, özel sektörün yatırım harcamalarındaki artış ise sadece yüzde 1.7. Ülke ekonomisinin asıl itici gücü olması gereken özel sektörün uzun zamandan beri yatırım harcamalarını kısmış, ya da kısmak zorunda kalmış olduğu görülüyor. Tabii, bu durumla birlikte imalat sanayinin milli gelire oranı da yüzde 15.6 gibi çok düşük bir seviyede kalmaya devam ediyor.

Piyasa ekonomistleri (özellikle sanayi üretimi artışı rakamlarına bakarak) son çeyrekte bu civarlarda bir büyüme oranı bekliyorlardı. O bakımdan yüzde 5.7 aslında çok da sürpriz olmadı. Öte yandan, finans sektöründe iflaslar ve iflas ertelemeler artarken, esnaf iç talebin yavaş olduğundan şikayet ederken ve ihracatta durgunluk varken, 4. çeyrekte bu kadar yüksek bir büyüme oranı elde edilmiş olması gene de ilginç.  Nitekim, büyüme oranlarının sağlamlığını pek çok veriyle karşılaştırarak test edebiliriz. Mesela bunlardan biri bankacılıktaki tahsili gecikmiş alacaklar (TGA) oranındaki değişimle çeyrek yıllık büyüme oranlarını karşılaştırmak olabilir. Nitekim 2005-2014 arasındaki 10 yıllık döneme baktığımızda büyüme oranıyla TGA oranındaki çeyreklik değişim arasında güçlü bir negatif ilişki olduğu görülüyor (R2=0.76). Beklendiği gibi TGA’lar artarken (azalırken) büyüme de yavaşlamış (hızlanmış). Ancak 2015’e geldiğimizde tam tersi bir durum söz konusu. Bu sene TGA’lar artarken büyüme de artmaya devam etmiş! Bu senenin ilk 2 ayında da TGA’lardaki artış hızlanarak devam etmekte. (Hükümet kanadının faizlerin indirilmesi konusundaki ısrarcı tutumunun altında şüphesiz bu gelişmeler de yatıyor.)

Bu ay enflasyon oranında da pozitif bir sürpriz yaşandı. Gıda fiyatlarında yüzde 1.5’lik beklenmedik düşüş sayesinde aylık enflasyon oranı sıfıra çok yakın bir oranda gerçekleşti. Böylece senelik enflasyon da yüzde 7.5’e gerilemiş oldu. Bu durumda son 2 ayda TL’de görülen değer artışının bir payı olduğunu söylemek zor. Daha çok iç talebin zayıflığından ve ihracatlık meyve-sebzenin iç piyasaya yönelmiş olmasından kaynaklanan geçici bir durumdan söz edilebilir. Kısaca, sadece bir aylık bir enflasyon verisinden hareketle ve özellikle çekirdek enflasyonda anlamlı bir düşüş görmeden, faiz oranlarında hızlı bir düşüş talep etmek çok doğru olmayacaktır. (Nitekim, dün de Bakan Elitaş’ın faizleri radikal şekilde düşürmek gerektiği şeklindeki açıklamasına piyasalar oldukça negatif tepki verdi.) 

Öte yandan, küresel fon akımlarında görülen olumlu gelişmeler ve bizimle aynı sepetteki bazı ülkelerde alınan para politikası kararları, politika faizlerini bir miktar daha geri çekmeye müsaade eder gibi gözüküyor. Özellikle, Hindistan’da merkez bankası başkanı Raghuram Rajan’ın son 15 ayda 5 kerede toplamda 150 baz puanlık bir indirime gitmiş olması ve bu hafta yaptığı indirimin Mori hükümetiyle çalışmaya devam etmek konusunda bir işaret verdiği şeklinde algılanması (Rajan’ın süresi haziranda doluyor) Türkiye ile ilginç bir paralellik yaratmış durumda. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019