CEO’lara doğa dersi veren bir kadın çiftliği: Narköy

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Nardane Kuşcu, “Narköy, küçük bir aile çiftliği olmanın yanı sıra aynı zamanda bir kadın çiftliği. Burada çalışan arkadaşlarımızın çoğu hayatlarında ilk defa SGK’lı olarak çalışıyor, tüm bir çiftliği ve oteli idare ediyor, CEO’lara doğadan öğrendikleri dersleri öğretiyor. Narköy, modernitenin ve gelişimin, geçmişin değerlerini hiçe saymak anlamına gelmediğini gösteriyor” diyor.

Nardane Kuşcu, Türkiye'nin ilk ve tek ekolojik otel ve eğitim merkezi olan Narköy'ün kurucularından. 2016 yılında Yılın Kadın Sosyal Girişimcisi seçilen Nar Anne, her fırsatta kadınlarının çevik aklına olan inancını dile getirirken sürdürülebilir yaşam ve sosyal girişimcilik konularında eğitimler veriyor, üniversitelerde konuşmalar yapıyor, ilham verici birçok projeye destek oluyor. Çocuklara, gençlere ve kadınlara "düşü olmayanın işi olmaz" diyerek organik yaşam ve doğa ile iç içe düşler kurmalarını öğütlüyor. Nardane Kuşçu’ya, nam-ı değer Nar Anne’ye düşünü nasıl hayata geçirdiğini sorduk:

- Narköy'ün hikayesi nasıl başladı? Bugün geldiğiniz noktada insanlara nasıl ilham verdiniz, ne yönde değer yarattınız?

Adana’da, kadınlar tarafından yönetilen bir çiftlikte, doğanın kalbine doğmuş bir çocuğum. Bu doğa aşığı çocuk, büyüyüp öğretmenlik yaptığı yıllarda eğitimin kalpleri ve akılları nasıl değiştirdiğini gördü. Sonrasında ise birlikte büyüdüğü değerlerin zamanla nasıl da kaybolduğunu gördükçe öz değerlerimizi bugüne taşımakla ilgili bir düş kurmaya başladı. Öğretmenlik yaptığım süre boyunca insanlar, çocuklar, hatta tüm canlılar ile sahip olduğum değerlerin zarar gördüğünü gözlemledikçe bu düşün tohumları da sessizce atılmış oldu, ben sonradan bu tohumlardan bir düş yeşerttim aslında. Narköy’ün yarattığı en büyük ilhamlardan biri buradaki çalışan kadınların kalbinde uyandırdıkları. Çalışanlarımızın hemen hepsi Kandıra’nın köylerinden gelen insanlar, çoğu da kadın emekçiler. Bu açıdan Narköy, küçük bir aile çiftliği olmanın yanı sıra aynı zamanda bir kadın çiftliği. Burada çalışan arkadaşlarımızın çoğu hayatlarında ilk defa SGK’lı olarak çalışıyor, tüm bir çiftliği ve oteli idare ediyor, okul eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış kadınlar yeri geliyor CEO’lara doğadan öğrendikleri dersleri öğretiyor. İnsanların umut etmeye ve sonrasında bunu denemeye ihtiyacı var, Narköy insanlara bu imkanı verdi. Narköy’ün farklılık yarattığı bir diğer alan ise modernitenin ve gelişimin, geçmişin değerlerini hiçe saymak anlamına gelmediğini göstermek oldu. Burada tarımımızı anneannelerimizden, dedelerimizden gördüğümüz yöntemlerle yapıyoruz, atalık tohumlardan hikayesi olan yemekler pişiriyoruz. Bu şekilde değer yaratmanın mümkün olduğunu gösterdiğimiz için şimdi de Kandıra Kaymakamlığı, Kandıra Belediyesi, Kandıra Ziraat Odası, çiftçi kardeşlerimiz, bankalar gibi kurumlar ve kişilerle buradan yola çıkan bir kalkınma projesi nasıl olur diye hep birlikte çalışıyoruz.

- Narköy'ü tek bir kelime ile tarif etmeniz gerekse, bu kelime ne olurdu?

Nar! Biz hep “Birden bin olalım, binden bir olalım” diyerek yaklaşmaya çalışıyoruz. Bu insanlarda da böyle, çalıştığımız alanlarda da; ekolojik turizmle gastronomiyi birleştirmemiz de bu sebepten, fikir veya destek için bize gelen herkese kapımızın hep açık oluşu da. Felsefik olarak ateş olabilmek gibi, ışık da olabilmek gerektiğine inanıyoruz.

- En büyük destekçiniz oğlunuz oldu. Hayalinizi gerçeğe dönüştürürken, en önemli adımlar nelerdi?

Babaannemin yönettiği bir çiftlikte doğdum ben, babam da çok destek oldu babaanneme. Biz gördüğümüz o modelin bir benzerini yaptık. Oğlum Ozan Nar Eğitim ve Danışmanlık’ta eğitimler veriyordu, ben de kendi düşümün peşinden gidecektim, oğlum birlikte düşünelim dedi ve bugünlere geldik. Anadolu’da “Tek taş duvar olmaz” derler. Hayal kurmak ilk adım ama o hayali gerçeğe geçirmek için de birlik olmak gerekiyor. Aslında şöyle özetleyebiliriz adımları:

1) Düş kur
2) Düşünü insanlarla paylaş
3) Birlikte yaparak başkalarının da aynı düşü kurmasını sağla
4) Alt yapının sana verdikleriyle sağlam bir temel oluştur
5) Doğru arazi, doğru malzeme, doğru koşullar için uğraşmaktan vazgeçme
6) Stratejini paylaşarak ve tartışarak ilerle
7) Doğru kişilerden danışmanlık al ve doğru kişilere kendini anlatmak için çok uğraşman gerekebileceğini kabullen.

- Türkiye'de sosyal girişimlerin yarısından fazlasına kadınlar liderlik ediyor. Sizce bunun nedeni nedir?

Kadınların gözlemci yanlarının ve etraflarındaki durumları kavramadaki sezgisel yeteneklerinin çok gelişkin olduğunu görüyorum. Kadınlar; çocuklara, doğanın canlılarına, engelli bireylere air değerlerde bir kayıp olduğundan bunu ve bunun götürülerini anlamada daha gelişkin. Her ne kadar geçmişten gelen sosyal düzen buna sebep olmuş olsa da kadınların erkeklerden farklı yaşam tarzlarının sonucu olarak toplu takip becerisi daha gelişmiş. İster ev hanımı ol, ister profesyonel hayatta çalışıyor ol, aileye bakan kadınlar olmuş şimdiye kadar sonuçta. Bunun da başarı için önemli olduğunu düşünüyorum.

- Narköy'de bir gün nasıl geçiyor?

,Burası bir köy yeri, çok erken uyanıyoruz. Çiftliğin ve otelin günlük işlerine dair doğal bir iş planımız oluyor zaten; hayvanlarla ilgilenme, tohum ekilecekse onu ekme, kışlık hazırlıklarımızı tamamlama, ekmek yapma… Ama özel durumların yarattığı değişikliklere de hazırlıklı oluyoruz. Küresel ısınmadan kaynaklı ani değişikler sebebiyle olmayacak zamanlarda yağmur yağdığı oluyor, hemen buğdayların üstünü örtmeyi iş planımıza dahil ediyoruz. Doğayla iş birliği halinde olduğumuz için doğa olayları iş planımızı çok etkiliyor.

“Sanki her şey mümkünmüşçesine düş kurun”

- Sizin gibi hayallerini hayata geçirmek isteyen gençlere tavsiyeleriniz neler olur?

İlk olarak kendilerine düş kurmalarını, sanki her şey mümkünmüşçesine düşler kurmalarını tavsiye ediyorum. Onlara hayalperest diyen herkese inat düş kurup bu düşleri kağıda döksünler. İnsanlar denenmemiş şeylere her zaman kuşkuyla bakacaktır zaten. Bu düşleri kağıda dökerken de bu işi neden yapmak istiyorlar, hayatta nelerden uzaklaşıp nelere yakınlaşmak istediklerini düşünsünler. Sonra da konsept ve süreç üzerine düşünsünler. Hangi kavramlar bu projenin içerisinde var? Bu kavramlar doğru tanımlanmış mı? Benim tanımım ne olmalı? Düşü büyük, uygulamayı küçük tutmak lazım; ufak uygulama alanları ile başlasınlar. Şu anda 1200’den fazla tohumu barındıran Narköy Tohum Bankası, benim saksılara, bahçelere ektiğim denemelerle bugünlere geldi. Bir de her fırsatta deneme ve bu denemeyle ilgili geri bildirim peşinde koşsunlar. Kayıt altına alıp dostlarıyla paylaşsınlar.

Doğadaki çeşitlilikten bir ekonomi çıkar mı?

- Yeni projeleriniz, planlarınız var mı?

Coğrafyamızda bio çeşitlilik mevcut, özellikle yabani otlar konusunda. Öncelikle bunlarla ilgili Narköy’den yola çıkarak yaptığımız tespitler yapıyor ve sertifikalandırıyoruz; tıbbi, kozmetik ve gastronomik açıdan kullanılabilecek olanları ayırıyoruz. Vahşi toplama olmadan, doğadaki çeşitliliği muhafaza ederek bundan bir ekonomi çıkarabilir miyiz diye bakıyoruz. Bir diğer isteğim de şu ki Narköy’ün ortaya koyduğu ve destek olduğu akademik yayınları toplayıp bundan başka insanların da yararlanabileceği bir kaynak oluşturmak. Dediğim gibi birden bin olmak istiyoruz, nice Narköy’ler ortaya çıksın istiyoruz. Mimar Sinan Üniversitesi mezunu Nazlı Şener ile çocuklar ve yetişkinler için doğadan modelleşmiş sanat çalışmaları yaptığı bir sanat atölyesi kurduk. Onun önderliğinde ve sokak çocuklarıyla sanat çalışmaları yapan Aykut Gürel’in katkılarıyla, Kandıra’daki kadınların ürettiği el yapımı, doğal ürünlerden oluşan yeni bir marka oluşturuyoruz. İleriki zamanlarda Kandıra Cezaevi’ndeki kadınların da bu projenin bir parçası olması için çalışmalara da başladık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar