Çöken eğitim

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Ne çok şey bilmiyorlar

Tur teknesi Boğaz’da ilerliyor. Kaptanın yanına gelen adam şöyle gelmiş: “Şu kıyıda gördüğünüz yalı var ya”. Kaptan imrenerek bakmış yalıya “Evet ?” demiş. Adam, “İşte o yalı benim değil” demiş. Adam, bunu demiş ve gitmiş. Aradan 10 dakika geçmiş. Adam yine Kaptan’ın yanına gelip şöyle demiş: “Şu beyaz panjurlu yalıyı görüyor musunuz?”. Kaptan “Evet” demiş. Adam, “İşte o yalı da benim değil” demiş ve gitmiş. Bu sahne onar dakika aralarla kendini tekrar etmiş. Son kez Adam yine gelmiş “Şu kırmızıya boyanmış yalı da benim değil” demiş. O ana kadar sessiz kalan Kaptan patlamış; “Senin de ne kadar çok yalın yokmuş be kardeşim” demiş.

Fırsat buldukça televizyondaki yarışma programlarını seyrediyorum. Orada cevaplanamayan soruları gördükçe, yukarıdaki hikayedeki kaptanın sözlerini kullanıp “Sen de ne kadar çok şey bilmiyormuşsun be kardeşim” diyesi geliyor insanın. Bunlara bakınca ülkedeki genel kültür düzeyinin ne durumda olduğunu anlıyorsunuz.

Rakamlarla çöküntü

“Yarışmalarda sorulan genel kültür sorularının cevabını bilmek zorunda değiliz; nasılsa Hazreti Google’da her şey var” diyenler olabilir. Ama OECD ülkelerinde 15 yaşındaki öğrenciler arasında her üç yılda bir yapılan PISA araştırmasının sonuçlarına göre de sınıfta kalmış durumdayız.

Ortalama notlar olarak, 65 ülke arasında okumada 42’inci, fen bilimlerinde 43’üncü ve matematikte 44’üncü sıradayız. Hadi diyelim ki: Bizi kıskandıklarından bizim çocukların başarılarını gölgeliyorlar; siyaseten bükemedikleri kolu,“Bizans” oyunları ile bükmeye çalışıyorlar.

Ama “yerli ve milli” sınav sonuçlarına göre de durum rezalet. Örneğin, son üniversite sınavındaki “Temel Yeterlilik Testi”’nde ortalamalar şöyle imiş: Türkçede 40 soruda ortalama doğru cevap sayısı 16,179. Fen bilimlerinde 20 soruda ortalama doğru cevap sayısı 2,828. Matematikte 40 sorudan ortalama doğru cevap sayısı 5,642. Başka bir deyişle liselerden gelen bir cahiller ordusu, üniversite kapılarını zorluyor. Üniversitelere girip mezun olduktan sonra da çok farklı bir manzara görmeyeceğiz.

Cahilliğin gündelik hayattaki yansımaları

Belki bu rakamlar bazıları için bir anlam ifade etmez. Ama ülkedeki genel cehalet günlük yaşamda da yansıma buluyor. Örneğin, geçtiğimiz bayram tatilinde yaşananlar ülkedeki cehaletin bir göstergesi. İçİşleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre 9 günlük tatilde 106 ölümlü kazada 137 can kaybı yaşanmış. Ölümlü kazaların yüzde 52’si sürücülerin “hız kurallarına uymaması” nedeniyle olmuş. Kazalarda hayatını kaybeden 31 sürücüden 25’inin (%80) emniyet kemerinin takılı olmadığı tespit edilmiş.

Yaşanan trafik kazaları işin bir boyutu. Tatil beldelerinde denizleri, ormanları, yeşil alanları hunharca kullanan ve kullandıkları her yeri domuz ahırına çeviren cahil ve görgüsüz bir güruhla karşı karşıyayız.

Mandela ne demiş?

Güney Afrika’daki bir üniversitenin giriş kapısında Nelson Mandela’nın şu sözleri yazılı imiş: “Bir ulusu yok etmek için atom bombaları veya uzun menzilli füzeler kullanmak gerekmez. Bunun için ihtiyacınız olan şey, eğitim kalitesini düşürmek ve öğrencilerin sınavlarda kopya çekmelerine izin vermektir. Bunun sonucunda böyle doktorların elinde hastalar ölür. Böyle mühendislerin ellerinde binalar çöker. Böyle iktisatçıların ve muhasebecilerin ellerinde para yok olur. Böyle din adamlarının ellerinde insanlık ölür. Böyle hakimlerin elinde adalet kaybolur. Eğitimin çöküşü, ulusun çöküşüdür.”

Sonuç

Artık şunu anlamalıyız. Ülkede yaşanan her sorunun altında bu cehalet var. Eğitim çökmüş durumda. Mandela’nın verdiği örnekleri her gün yaşamıyor muyuz bu ülkede?

Aynaya bakmadan, her yaşanan sorunda dış güçleri suçlamak ve/veya buna inanmak; Batı'nın bizi kıskandığı hüsn-ü kuruntusuna kapılmak da cehaletin başka bir göstergesidir. Eğer durum böyle giderse, ileride bugünleri bile arayacağız.

Eğitim, bu ülkenin en önemli sorunudur. Bir an önce eğitim konusunu çağdaş bir anlayışla ele almalı, bu orta çağ karanlığından kurtulmalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019