Devlet harcamasının gerekliliği

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

1980’li yıllarda başlayan, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birçok ülkeyi adeta şemsiyesi altında toplayan küreselleşme ve onun egemen güçlerinin dünyaya ilişkin savlarını aslında üç başlık altında toplayabiliriz:

- Devlet ekonomiden çekilmelidir, üretim yapmaktan vazgeçsin, hatta halka yönelik harcama yapmasın. Egemenlik özel sektöre devredilsin (aslında uluslararası ve uluslararası tekellerle evlilik yapan ulusal şirketlere devredilsin demek istediler, ki bu şirketlerde artık ulusal olmaktan çıktılar. Bu ayraca kısa ve önemli bir not sıkıştıralım: sermayenin ulusalı olmaz)

- Ulus devlet kötüdür, etnik kimliklere özgürlük tanınmalıdır. Ulus devlete karşı çıktılar, çünkü ulus devletler ulusal iktisat politikaları uygulayabilirler.

- Sermaye hareketlerin önü açılmalı. Mal, hizmet ve para piyasaları dışa açık olmalı.

Bu ilkeler çerçevesinde ülkeler küreselleşme ile evlendiler. Bu evliliklerin bazıları akıllı yapıldı (ülkelerine yarar getirdi). Bazıları akılsızca yapıldı, şimdi boşanmak isteseler de boşanamıyorlar.

Bu minvalde devam edersek bu yazı sayfalarca devam eder. Yazıyı kısa kesmek için sadece devlet harcamaları ve sosyal yardımlar (harcamalar) özellikle de yatırımlar üzerinde odaklanalım.

Devlet harcamaları neden küreselleşmecileri uymadı. Politik ve ideolojik nedenleri vardı. Ancak onlar bunları öne çıkartmadılar. Öne çıkarttıkları olgu, devlet harcamaları arttığında bütçe açık verir, bu da borçlanmayı artırır, faizler yükselir, ekonomide büyüme düşer. Öyle olmadı, birçok ülkede bütçe açığı azalmadı, birçoğu borç batağına girdi. Nedeni devlet harcaması değildi. Krizin sebebi finansal serbestleşme idi.

Küresel egemen güçlerin bazıları bu tezlerin ülkelerin de uygulanmasına izin vermedi, fakat Türkiye gibi ülkelere uygulattılar.

Türkiye'de devlet yatırımlarının payı azalıyor

2017 yılına gelindiğinde Türkiye’de devlet harcaması deyince personel harcaması, tüketim harcaması, sosyal yardımlar, özel sektöre verilen teşviklerin getirdiği yükler ve SGK açıkları anlaşılmakta. Bu listede elbette devlet yatırımları da var, fakat her geçen yıl daha düşük düzeylerde bütçeden pay almakta. Özel sektörde 1980’den beri bu politikalara destek verdi. Bu otuz beş yıl da neler değişti kısa ve temel başlıklarla bakalım:

- Devlet yatırımları azaldı, yap-işlet modeline dönüldü. Bugünlerde çok konuşulan hava limanları, köprüler hiçbiri kamu yatırımı değil, üstelik devlet bunları işleten şirketlere kaynak aktarıyor.

- Kar eden kamu işletmeleri özelleştirildi. Bazıları şimdi bu firmalara adeta oluk oluk para kazandırıyor. Hangileri diye sorarsanız, İstanbul Sanayi Odasının 500 büyük sanayi işletmesi sıralamasına bakın ve ilk sıralarda eskiden kamu işletmesi olan hangi şirketler var ise odur.

- A. Smith’in (liberalizmin ve iktisadın babası olarak anılır) bile devlet yapmalı dediği güvenlik hizmeti özel sektöre devredildi. Türkiye’nin ikinci büyük ordusu özel güvenlik oldu. Sayılar 272 bin.

- Devlet eğitimden nerede ise çekildi. Çocuğunu özel okula gönder, para verelim deniyor.

- Devlet sağlıktan da çekildi. Devletin sağlık kurumlarından randevu almak bile paralı.

- Devlet adalet hizmetini bile ücretsiz vermiyor, paran yoksa dava açamıyorsun.

Küreselleşmeye değil akılsız küreselleşmeye karşıyım

Bu politikalar eleştirildiğinde adınız dinozor oluyor, küreselleşmeye karşıtı oluyorsunuz. En azından bu köşenin yazarı olarak söyleyebilirim, küreselleşmeye değil, akılsız küreselleşmeye karşıyım. Özel sektöre karşı değil, devletin kamusal hizmetleri ücretsiz vermesinden yanayım, üstelik bu düşüncemin özel sektöründe desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Şu gerekçem bile bu desteği haklı kılıyor: Eğitimdeki kalitesizleşme özel sektörün niteliksiz eleman istihdam etmesine neden oluyor. Sistem o kadar bozuldu ki, artık gençler üniversitede okumak istemiyor, bu yıl 200 bin genç üniversite yerleştirmesine başvurmadı.

Bunu isterken diğer ülkeler ne yapmış, ona da baktım. Haklı olduğumu siz de aşağıdaki grafiği göz attığınızda göreceksiniz. Grafik OECD verileri kullanılarak hazırlandı. 2015 yılı itibari ile devlet harcaması/GSYH oranı OECD ortalaması yüzde 40,9, küreselleşmede başı çeken ülkelerden ABD’de yüzde 37,7, İngiltere’de yüzde 42,9, Fransa’da yüzde 57, Almanya’da yüzde 44, krizdeki Yunanistan’da bile yüzde 54,2. Türkiye’de bu oran 2009’da yüzde 40,9, 2015 yılında yüzde 33,1’e gerilemiş.

Sosyal devlet, devletin eğitimde sağlığa, güvenliğe değin yapacağı yatırımlarla olur. Sosyal yardım adı altında yiyecek, giysi vererek sosyal devlet olunmaz. Olsa olsa…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019