Dijitalleşme, ama nasıl?

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Üniversitede eskiden beri karar alma konusunda dersler veririm. Çoğu zaman sayısal temellere oturmasına karşılık bazen sözel konuları da işlediğim bu derslerde, karar süreci üzerine söylediğim birçok husus gerçek hayatta da kendisine yer bulan temel kurallar olarak geliştirilme olanağına sahip. Bunlardan biri model kurarken veriden bağımsız çalışılması gerekliliği. Modelin aracını iyi belirleyip, ulaşabileceğiniz verilerin ne olduğuna bakmadan amaca ulaşılmasını sağlayacak bir model geliştirmek önemlidir; veriye saplanıp kalmayın, sonra bir bakarsınız amaç bir kenara atılmış ve siz veri ile oynar bir halde bulursunuz kendinizi diye. Özetlemek gerekirse, amaç ile aracı iyi belirlemek ve onları karıştırmamak önemlidir.

Günümüzde teknolojinin iş hayatına entegrasyonunda da veri aşkına düşen modelcilerin sorununu görmek olanaklı. Bu işin peşine düşmüş, yönettiği kuruluşu veya birimi teknoloji ile daha etkin bir biçimde yönetmeyi düşünen bazılarının temel amaçlarından uzaklaştıklarını gözlemliyorum. Teknolojinin iş süreçlerine entegrasyonu, başka bir deyişle dijitalizasyon temelde bireylerin yaptığı, öncelikle tekrar eden süreçler olmak üzere, makinelere yaptırarak, elinizdeki işgücünü daha verimli alanlarda kullanabilmeyi amaçlamalıdır. Başka bir şekilde söylersek, yaratıcılıktan uzak, tekrar ettiği için verimliliği ve motivasyonu düşüren işleri insanların üzerinden alıp makinelere yüklemek ana gaye olmalıdır. Burada gözetilen temel fayda, işgücünü daha üretken işlere yönlendirmek ve çalışanların kendilerini daha verimli hissetmeleri sayesinde motivasyonlarını artırabilmektir. Amaç belli olunca, sonucun başarısını ölçmek de daha kolay olacaktır. Çalışanlar daha mutluysa amaca ulaştığınızı düşünebilirsiniz.

Amaca ulaşmayı, süreçlerinize entegre ettiğiniz yazılımlar üzerinden ölçmeyi düşünüyorsanız durum vahimdir. Daha gelişmiş, daha karmaşık yazılımlar kullanmak yazılım fetişizmi dışında bir anlam ifade etmeyecektir. Ya da daha kibar nitelendirirsek, yukarıda bahsedilen veri aşkı gibidir. Araç artık amaç olmuştur sizin için. Davenport ve Ronanki’nin, Harvard Business Review dergisinde yayınlanan “Gerçek Dünya İçin Yapay Zeka” (Ocak 2018) makalesinin başında verdiği örneği burada tekrar etmek faydalı olacaktır. MD Andersen kanser merkezi, kanser tedavisini belki de baştanbaşa değiştirecek bir proje başlatılır ancak 4 yılın sonunda proje maliyeti 62 milyon doları aşmış olmasına karşılık hastalar üzerinde kullanılmaya başlanamamış olması nedeniyle sonlandırılır. Bu proje ile eş zamanlı olarak bilgi işlem grubu tarafından hasta ailelerine otel ve restoran önerileri sunmak, çalışanların bilgi işlem sıkıntılarını gidermek gibi çok daha az iddialı işler için kognitif teknolojileri kullanan denemeler yürütülmektedir. Büyük proje başarısız olmasına karşılık, bu küçük denemelerin hasta memnuniyeti üzerinde çok olumlu etkileri tespit edilmiştir. Eğer MD Anderson kanser merkezi, büyük projenin peşine takılıp gitmiş olsaydı, yukarıda anlatmaya çalıştığım araç amaç çelişkisine güzel bir örnek oluşturacaktı.

Tecrübesiz ve örgüt psikolojisini bilmeyen bir yönetici, ben istedim yaparım mantığıyla bazı yazılımlara kendisi karar verip, süreçlere entegrasyonunu sağlayabilir ama biraz daha deneyimli birisi, çalışanlara rağmen bir iş yapmanın doğru olmadığını; kısa vadede değilse bile orta vadede çok ciddi sorunlar çıkacağını bilir. Tecrübesiz yönetici ise her daim kendisini ben işletmeyi çağdaş teknoloji ile donatıyorum, çalışanlar iş kaybetme korkusuyla veya daha etkin denetleneceklerini bildikleri için ayak diretiyorlar diye savunur. Yine yukarıda bahsi geçen makaleden bir alıntı yaparsak; yazarların incelediği 71 robotik süreç otomasyonu projesinde, idari çalışanları devre dışı bırakmanın ana amaç olmadığı veya ana sonuçlar arasında yer almadığı tespit edilmiş. Dolayısıyla, süreç otomasyonlarına yönelik teknolojiler başta olmak üzere, zaten insanları yaptığı işleri teknolojiye (yazılımlara) yaptırmayı hayal ederek işe başlamak en önemli hatalardan biri olacaktır. Teknolojinin şirket süreçlerine entegrasyonunun, insanların işini kaybetmelerinden daha çok iş tanımlarının değişmesine neden olmasını beklemek, bu gerekçeyle çalışanların yetkinliklerinin artırılmasına olanak sağlamak hedeflenmelidir. Aksine bir uygulamanın çalışanların işlerini teknolojiye yüklemeyi beceremeyeceği gibi çalışanların şirkete bağlılıklarını ortadan kaldıracağı söylenebilir.

Diğer yandan, başarı ile dijitalleşen şirketlere baktığınız zaman bunları yetenekleri çeken şirketler olduğunu görmek olanaklıdır. Bu şirketlerin çekim güçleri yüksektir çünkü sektörde, çalışanlarının

mutluluğuyla bilinirler; orada çalışanların kendilerini yaptıkları iş ile ifade etme olanakları vardır. Bu rahatlığı ve mutluluğu ise doğru tespit edilmiş ve doğru entegre edilmiş yazılımlar ile sağlarlar. Bu yazılımların en önemli özellikleri ise çalışanları kendi kurallarına uydurmak veya çalışanların yerine geçmek amacıyla değil, çalışanlara destek olmak amacıyla geliştirilmiş olmalarıdır. Başka bir söyleyişle, şirketler teknolojiye yatırım yaptıkça, çalışanlar daha mutlu hale geliyor ve hatta yaratıcılıkları artıyorsa dijitalleşme yolunda ilerlendiğini; teknoloji yatırımlarına rağmen çalışan mutluluğu ve veriminin düştüğünü görüyorsanız, işletmeni kısa bir zaman dilimi içinde yazılım çöplüğüne dönüştüreceğinizi söylemek doğru olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018
Umuda dair 07 Mayıs 2018