Dijitalleşme zamanı

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Sahilde aynı bankı paylaştığım arkadaş, bir taraftan elindeki akıllı telefonunu kurcalarken diğer taraftan bana bu internet hepimizi mahkum etti diye yakındı. Yakındı ama elindeki telefonu bırakmadan dakikalarca farklı uygulamalar arasında gezindi durdu.

Arada bir hepimiz onun gibi yakınıyoruz. Daha çok küçük yaşlardaki çocuklarımızın, gençlerin elinden telefonu, tableti bırakmamasından dert yanıyoruz. Kendimizi engellemeye çalışmasak bile onların kullanımlarını sınırlamaya çalışıyoruz. Bu yaklaşımın temelinde bir zamanlar “aptal kutusu” dediğimiz televizyonların yerine bu yeni aygıtların geçtiğine dair inanışımız var sanırım. Belki sadece bu da değil; çocuklarımızın, gençlerimizin edinebileceği bilgileri tam denetleyememenin verdiği bir korku da var. Nedeni ne olursa olsun, her nesil biraz daha fazla hayatının bir parçası haline getiriyor teknolojiyi. Deyim yerindeyse bir öncekinden daha fazla dijitalleşiyor.

Bu değişimin psikolojik, sosyolojik ve hatta politik boyutları var ama bunları bir yana bırakalım ve bu dijitalleşmenin şirketlere etkilerine bir bakalım. Bu konuda yıllık olarak düzenli yayınlanan bir “dijital olgunlaşma” araştırması var. Geçen haftalarda üçüncüsü yayınlanan ve MIT Sloan Management Review ile Deloitte tarafından gerçekleştirilen bu araştırmaya küresel ölçekte 3500’den fazla şirket yöneticisi katılmış.

Araştırmada şirketleri erken aşamada olan, gelişmekte olan ve dijital olgunlaşma aşamasında olan diye üç kategoriye ayırıp, dijital olgunluk aşamasındaki şirketlerin farklılıklarını ortaya koymaya çalışmış.

Raporu burada tam anlamıyla aktarmak kuşkusuz mümkün değil ama bir iki tane dikkatimi çeken veya hoşuma giden konuyu paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce raporda “olgun” sıfatı yerine “olgunlaşma” kullanılmasını ele almak lazım. Olgunluk ulaşılan bir mertebe olarak kabul edilmesine karşılık, söz konusu dijitalleşme faaliyetleri, çevrenin sürekli değiştiği göz önüne alınarak devam eden-edecek bir süreç olarak kabul edildiği için böyle bir tercih yapılmış. Dolayısıyla dijital olgunlaşma yeni teknolojileri alıp bir şekilde şirketin belli amaçlarına ulaşmasından daha büyük ve kapsamlı bir yaklaşım olarak kabul edilmiş.

Bir diğer önemli vurgu, yapılan çalışmanın teknoloji konusunda başarılı olan şirketlerin müşterilerinin, ortaklarının, çalışanlarının ve rakiplerinin teknolojiyi nasıl kullandığını ve işe nasıl uyguladıklarını takip ettiğini gösterdiği şeklinde. Bir önceki yazımda eğitim sektörü üzerinden ulaştığım hamam değiştiği için tası da değiştirmek gerekir sonucuna buradan da ulaşmak olanaklı.

Son olarak, raporda olgunlaşma dönemindeki şirketlerin özelliklerinden birisi olarak “yetenek mıknatısı” olmaları sayılmış. Bu üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu. Sadece teknoloji bazlı değil bütün yönleriyle düşünülmeli aslında. Çalışanlarına kendini geliştirme olanağı sağlayan, yenilikçi ve gelişmelere kendini uyumlandıran şirketlerin böyle bir gücü olmasını doğal karşılamak lazım. Kendilerini geliştirme olanağı bulamayan çalışanların çok çabuk bu niteliklere sahip şirketlere yöneldikleri raporda belirtilen hususlardan biri.

Özetle şirketlerin dijitalleşme konusunda bir strateji belirlemeleri ve bu stratejiyi takip etmelerinin önemi açıkça ortaya konulmuş. Ulaşılması gereken hedef ise oldukça net. Raporda son bir uyarı ise geleneksel yöntemlerle iş yapma biçimlerine devam edip, bu dijital dönüşümü yapmaya çalışanları takip ederek, olumlu sonuçlar doğurup doğurmayacağına bakarak strateji belirlemeyi düşünen şirketlere yapılmış: siz karar verdiğinizde çok geç olacak. Şimdi zaman akıntıya karşı güç harcamak yerine akıntının gücünü arkana alarak daha hızlı olabilme zamanı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018